• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

İmansız ölene iman gömleği giydirmek kurtarmaz!

03 Nisan 2025
A


Nusret Reşber İletişim:

İmansız ölene iman gömleği giydirmek kurtarmaz!

NUSRET REŞBER

İslam dini, insanları dünya ve ahiret mutluluğuna sevk etmek için gönderilmiştir.

İnsanların iki cihan saadetini yakalamaları için gelen böyle bir din, insanların kötülüğünü, zarar ziyana uğramalarını değil, iyiliğini ister, her iki dünyada da kazançlı çıkmalarını hedefler.

Başta peygamberler olmak üzere doğru yola girenler, tüm insanların kendileri gibi hakkı bulmaları için gayret sarf ederler. Bunun aksine bir düşüncenin, dünya ahiret mutluluğuna engel olacağını bilirler.

İnananların, bu davranışın kendilerine katkı sağladıklarına imanları tamdır. 

Bunlar, tek örnekleri Hz. Peygamberin şu kavline bağlıdırlar: “Kim hidayete çağrıda bulunursa, kendisine tabi olanların sevapları kadar ona sevap verilecek ve tabi olanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmeyecektir. Kim de dalalete davet ederse, kendisine tabi olanların günahları kadar günah ona verilecek ve tabi olanların günahlarından da hiçbir şey eksilmeyecektir.” (İbn Mâce)

Bu sebeple hidayeti yakalayan bir müminin bu yöndeki ana düşüncesi, “Ben kazandım, herkes kazansın!” düşüncesidir. Bu duygu sadece mümine has bir olgudur.

Doğru yoldan sapanlarda ise, insanların dünya ve ahiret iyiliklerini istemenin zıddına, “ben yandım, benim gibi herkesin canı cehenneme!” düşüncesi hâkimdir.

Bu düşüncenin mimarı, “İblîs dedi ki: ‘Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.’” (A’râf 7/16,17)

Bu düşünce, kötülüğü hayat biçimi kabul edenleri tam özetler nitelikte! 

Allah Resûlü (s.a.s.), aralarında yaptıkları anlaşmaya bağlı kalmadıkları gibi zamanla ihanet eden, Müslümanların kuyusunu kazmaya çalışan Yahudileri, Medine’yi terk etmeleri için onlara süre tanıdı. O Yahudi kabilelerinden biri de Hayber Yahudileriydi. Onlar işi ağırdan alınca Hz. Peygamber üzerlerine ordu gönderdi ve onları kuşattı. En son görevlendirdiği komutan Hz. Ali’ye şunu tembihledi:  

“(Ey Ali!) Tek bir kişinin senin irşadınla Müslüman olması, sana kızıl develer verilmesinden daha hayırlıdır.”

O günün en değerli varlıklarından biri olan deveden kinaye ile bugünün en lüks araba ve villalarına denk düşen bu deyimle, Müslüman için diğer insanların iyiliğini istemenin ne kadar önem arz ettiğini ortaya koymada bu, yeterli bir örnekti.

Yukarıdaki girişi yaptıktan sonra rahatlıkla şunu söyleyebiliriz.

Normal yaşantısında Allah’ı tanımamış, peygamberi kabul etmemiş, hayatı boyunca İslam değerleriyle alay etmiş veya tiye almış birinin arkasında ne yapılırsa yapılsın faydasızdır!

İsterse İslam’ın kıblesi Mescid-i Haram veya Mescid-i Nebevi’de cenaze namazı, milyonlarca hacı tarafından kılınarak o kutsal mekânlara defnedilsin yine ona bir faydası olmaz!

Biz bunu biliriz ve buna böyle inanırız da bir kesime bunu kabul ettirmekte zorlanıyoruz.

Hayatı meyhanelerde, gazinolarda geçmiş, ayık dolaşmadığı bilinen biri veya hayatı kutsallarla mücadeleyle geçmiş biri, biraz da tanınan biriyse öldüğünde…

Koşar adım, hiç uğramadığı camide salası verdirilir, sonra da camiye getirilir ve cenaze namazı da çoğu zaman cami cemaatine kıldırılır. Aynı yaşantı içinde olan yakınları, çevresi de caminin içine bile girmeye tenezzül etmezler, kenardan seyrederler.

Bu yaşantısından haberdar olan sağduyulu biri de “yahu bunların cenaze namazını neden kılarsınız, cami-cemaate karşı olanların burada ne işi var…” dediğinde.

Birilerinin hemen dindarlıkları tutar. 

“Vay benim de annem-babam, dedem hacıydı, hocaydı…” nakaratlarını dillendirirler.

Hemen, “Ölünün arkasından konuşulur mu?” demeye başlarlar.

Tamam, da kardeşim, camiler, ömürleri pislik içinde geçenlerin temizlenme yeri midir?

Okunan ezandan, müezzin ve hocadan sürekli rahatsız oldukları bilinen birilerini, imam ve müezzin eşliğinde, gideceği (…)  yere göndermek zorunda mıyız?

“Siz kimin cennete, kimin cehenneme gireceğini bilemezsiniz?” “Allah’ın yerine siz mi karar vereceksiniz?” derler bir de.

Kimsenin Allah yerine konuştuğu yok! Allah kendisi buyuruyor, onu hatırlatıyoruz. Ömrü Mescid-i Nebevi’de, Resûlullah’ın arkasında namazla geçen şahıslar için bakın Yüce Allah ne buyuruyor?:

Onların bağışlanması için Allah’a ister dua et ister etme; onların affedilmesi için yetmiş kere de dua etsen (de) Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü onlar Allah ve resulünü inkâr etmişlerdir. Allah günaha batmış kimseleri doğru yola iletmez. (Tevbe 9/80)

Ve onların arasından ölen hiç kimsenin namazını kılma, mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah ve resulünü inkâr ettiler ve yoldan sapmış olarak öldüler. (Tevbe 9/84)

Hal böyleyken, imansız gittiği yaşantısından belli olanlara iman gömleğini zorla giydirseniz de fayda vermeyeceğini hatırlatırız.

Ve istediğimiz sadece şudur: Ne İslam’ı nasıl yaşadığımıza karışın, ne de bildiğimiz, yaşadığımız İslam’ı bize anlatmaya kalkışın! Onun dışında herkes istediğini yapmaya serbesttir. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Nedim

Yazı gerçekten çok güzel... Osmanlı sonrası İslam dünyasında emperyalist ve siyonist güçlerin dizaynı daha çok etkisini toplumun dinleri üzerine olmuştur.Ozellikle de İslam dinine mensup olduğu iddiası taşıyanların dinlerini ifsat edecek ve ne yazık ki o dinî boşa düşürecek hayat tarzları sistemleri ile insanları İslam'dan çıkartacak etkisi olmuştur.Ve bunun bir plan dahilinde yapıldığı Osmanlı bakiyesi toplumların ve devletlerin kâfirlere karşı çaresiz zelil etkisiz kalmasından da anlaşılır.Yazarin çok isabetli olarak dile getirdiği konunun yani Kur'an'a sünnete ve iki kaynağın sahih meşru anlamı olan sahabe icmaina göre küfür şirk yani İslam dışı yaşantısı içinde ölenlerin devlet etkisi diyanet eli ile ısrarla müslüman muamelesi yapılması yazarın yazısında delil olarak getirdiği ayetlerle çelişir.Ayette itikadında inancında hayat tarzında küfre şirke varan günahlar zahirleşmis ve ölünceye kadar son nefesine kadar bu küfür şirk ten hatta günahlardan tevbe etmediği gereğini yapmadığı zahirleşmis alenilesmis kişilere müslüman muamelesi yapmanın ölüye faydası olmadığı bilinirken ısrarla böyle yaptırmanın bir şeytani hedefi olsa gerek.Bu şeytani tuzağı ta Osmanlı'nın son dönemlerinde ki kâfir batı etkisi ve baskısı ile ıslahat çalışmalarında ve özellikle de Tanzimat fermanında ki iki sinsi maddeden tanıyoruz.O maddelerin birinde kâfirler le g.muslimlerle müslümanların eşit olduğu ki Kuran'da iman edenlerin üstün olduğu temiz oldukları kâfirlerin ise pis oldukları geçtiği bilinirken bile böyle uygulandı ne yazık ki..ikinci madde ise bundan sonra itikadında inancında hayat tarzında küfür şirk olanların yani inancı itikadı peygamber ve ashab gibi olmayanlara(14 asırlık İslama aykırılık) KÂFİR GÂVUR DENMEYECEGİ veya o şekilde muamelede bulunulmayacagi maddesi hem toplumu hem de devlet i çökertirdi.Hak ile batıl karıştırıldı ve günümüze öyle gelindi.islam dünyası kâfirlere siyonistlere karşı böyle etkisiz kılındı.Birakin müslüman olurken Türklerin ileikelimetullah davası ni gutmesini normal dininin gereğini yapacak derman güç bırakmadı.Cunku şeytan ve onun adamları küfür şirk le altın vuruşu yaptılar.Bir an evvel Resulullah sav ve ashabınin İslamina itikadına nizamına dönülmelidir.Ve de tam da Resulullah sav in bütün insanların tevhidi bilince yani şirk küfür konularında bilince sahip kılacak davetle yola koyulmali.hak ile batıl ayrılmalıdır

Bilal

Herşeyi bıraktınız şimdide Allah olmaya mı karar verdiniz.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23