• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Ceylan
Mustafa Ceylan
Mustafa Ceylan
TÜM YAZILARI

Çadırlara değil insanlığa yağan yağmur

15 Kasım 2025
A


Mustafa Ceylan İletişim:

Gazze’de takvim yaprakları kışa yaklaşırken, çadırların içini dolduran yağmur suyu, aslında dinmeyen bir başka felaketin dışavurumu.

Yıkımın, yerinden edilmenin ve dünyayı utandıran duyarsızlığın fotoğrafı…

İsrail’in sürdürdüğü ağır saldırılar sonucu evlerini, mahallelerini, hayatlarını kaybeden iki milyondan fazla Gazzeli.

Bu acımasızlığın asıl sorumlusu yağmur değil; insan eliyle işlenen yıkımın ardından halkı kaderine terk eden uluslararası sistemdir.

Yağmur yağdı diye değil, evleri yıkıldığı için ıslanıyorlar.

Dün sabah başlayan soğuk hava dalgası ve fırtına, Filistin Meteoroloji Dairesi’nin uyarılarıyla kendini belli etti.

Ardından Gazze Sivil Savunma Birimi çadırlarda yaşayan ailelere sel, çökme, yangın gibi risklere karşı peş peşe çağrılar yaptı.


Ne var ki uyarı yapmak kolay, çadırı sağlamlaştıracak malzeme bulmak zor…

Deniz kıyısında uçmamak için halat bile bulamayan insanların toprak bariyer kurmasını istemek, dünyaya düşen ahlaki sorumluluğun trajikomik bir özeti gibi.

Sel basan çadırlardan yükselen görüntüler, aslında yalnızca Gazze’nin değil, insanlığın içinde bulunduğu çöküşü gösteriyor.

Eski battaniyelerini yatak yapan, birkaç tencere ve plastik kapla yaşamaya çalışan ailelerin bütün birikimi birkaç dakikalık sağanakla sular altında kaldı.


Kış kapıda, gerçek çadır bile yok.

İsrail bombardımanında evlerini kaybeden on binlerce aile hâlâ derme çatma barınaklarda yaşam savaşı veriyor.

Çadır dediğimiz şey çoğu zaman kumaş, naylon ve eski brandalardan ibaret.

Kışın yağmuruna, rüzgârına, soğuğuna dayanması mümkün değil.

Hayırseverlere bu kadar yoğun bir çağrı yapılmasının nedeni de bu.

İnsanlar artık bir “çadır”a bile muhtaç.


Düşünün.

Dünya sahillerinde milyarlarca dolarlık tatil köyleri yükselirken, Gazze’de insanlar bir metre karelik naylon parçası bulamadığı için fırtınada donma tehlikesi yaşıyor.

Bu tablo bile tek başına, sözüm ona “medeniyetin merkezindeki” ülkelerin suskunluğuna dair çok şey anlatıyor.

Yıkıntılar arasında tehlike büyüyor.

Sivil savunma birimleri, bombardımanlarda hasar almış binalardan uzak durulması gerektiğini duyuruyor.

Ama nereye uzak duracaklar?

Her köşe başı yıkık bina, her sokak bir enkaz koridoru…

Ateş yakmayın deniliyor.

Çünkü yandaki plastik çadır tutuşabilir.

Yakmazlarsa soğuktan çocuklar hasta oluyor.

Yakarlarsa çadır çöker, yangın çıkar.

Bir ölüm kalım denklemi yani.

Dünya ise tüm bu felaketleri izlemekle yetiniyor.

İnsanlık, ekran başında akan görüntülere alıştıkça sorumluluk duygusu da azalıyor.

Sadece “insani yardım çağrıları” yapan kurumların açıklamaları havada uçuşuyor.

Oysa Gazze’deki gerçek ihtiyaç açıklama değil; adalet, koruma ve hakikî bir uluslararası müdahale.

Gazze’de yağmurun altında ıslanan çadırlar, aslında politik kararların sonuçlarıdır.

Yıkımın ardından Gazze’nin yeniden inşasına izin verilmediği için bu insanlar çadırda yaşıyor.

Liman kapalı, sınırlar kapalı, ticaret yok, yapı malzemesi yok…

Sonra da “sel bastı” deniyor.

Sel basmaz mı?

Ev yok ki!

Dünyanın güçlüleri için Gazze hâlâ diplomatik bir satranç tahtası.

Orada her damlayan yağmur, aslında bir siyasi hesaplaşmanın bedeli.

Bu yüzden Gazze’de bir çocuk üşüdüğünde, sorun meteoroloji değil; küresel vicdanın iflasıdır.

Evet, kış geliyor…

Ama asıl soğuk dışarıda değil, insanlığın içinde

Yağmur elbet diner, fırtına geçer.

Fakat süren kuşatmanın açtığı yaralar kolay kapanmayacak.

Gazze halkı kışı korkuyla bekliyor çünkü bir kalorifer, bir soba, bir battaniye bile lüks hâline gelmiş durumda.

Dünya, bu dramı izlemekle yetindiği sürece, her yağmur damlası sadece çadırları değil, insanlığın onurunu da delik deşik edecek.

Gazze bugün fırtınayla boğuşuyor, fakat esas fırtına siyasetin gölgesinde esiyor.

Yağmur sularının altında kalan her çadır, aslında şu soruyu bir kez daha yükseltiyor.

“Bu insanları çadıra mahkûm edenler, gerçekten insanlık ailesinin bir parçası mı?”

Bu soruyu cevaplamadan, ne yağmur diner ne de bu utanç…

Allah'a emanet olun ...

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Sucuk adam

Bence yagmur Çadıra Yagıyor
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23