• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Armağan
Mustafa Armağan
TÜM YAZILARI

Hangi CHPli bakan istifa edince Cumhuriyet gazetesi “Elhamdülillah” çekmişti?

03 Kasım 2024
A


Mustafa Armağan İletişim: [email protected]

Eğer yakın tarihle ucundan kıyısından ilgileniyorsanız Mahmut Esat Bozkurt ismini bir yerlerden muhakkak duymuş olmalısınız. İsviçre Medeni Kanunu’nu bir heyete apar topar Fransızcadan tercüme ettirerek “Türk Medeni Kanunu” ismiyle millete dayatan, üstüne de önsözünde İslamiyet’e hakaret eden Adalet Bakanı (o zamanki deyişiyle Adliye Vekili) Mahmut Esat Bey diyeyim de siz anlayın.

Batıya iman derecesinde bağlanmış bir kafaydı onunkisi. Nitekim Medeni Kanun Şubat 1926’da çıktıktan sonra mütercimlerinden birinin süt anne ve süt kardeşlerle evlenme yasağını çaktırmadan kanun metnine dahil ettiği anlaşılınca kıyametleri koparacak ve yaz ortasında TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırarak bu vahim ilaveyi kanun metninden temizleyecektir. Asla bu kadar sadakat biraz fazla diyorsanız aldanıyorsunuz. Çünkü aşağıdaki sözler de Mahmut Esat Bozkurt’a ait:

“Türk ihtilâlinin kararı, Batı medeniyetini kayıtsız şartsız şekilde kendisine mâl etmek, benimsemektir. Bu karar, o kadar kesin bir azme dayanmaktadır ki önüne çıkacak olanlar, demirle, ateşle yok edilmeye mahkûmdur. Bu prensip bakımından, kânunlarımızı olduğu gibi Batıdan almak zorundayız.” 

1922 yılında henüz 30 yaşındayken İktisat Vekaleti (Ekonomi Bakanlığı), Kasım 1924’den Eylül 1930’a kadar da Adalet Bakanlığı koltuğunda görürüz kendisini. Tam altı yıl oturduğu ikinci koltuğunda hâlâ çözmeye çalıştığımız “yargı düğümü”nün altında imzası bulunan Bozkurt, adalet mekanizmasının temellerini Osmanlı/İslam geleneğinden kopartırken, aynı zamanda devletçi ideolojiyi en katı haliyle hukukun damarlarına zerk eden bakan olarak tarihe geçmiştir. Yani bugün siyasallaştığından şikâyet edilen yargı ilk kez onun ellerinde siyasallaşmaktan öte, alenen ideolojikleşmiştir. 

İktisat Vekilliğinde ne yapmıştır bilinmez ama Adalet Bakanlığı’ndaki icraatından sonra hızını alamayıp İnkılap Tarihi dersleri veren ve Atatürk İhtilali adıyla bir kitap da kaleme alan Mahmut Esat bu kitapta acayip analizler ve tehditkâr ifadelerle inkılap militanı gibi bir rol üstlenecek, lakin biraz fazla ileri gidince yıldırım çarpmışa dönecek ve Serbest Fırka ile İngilizler başta olmak üzere yabancı ülke temsilcilerinin baskısı üzerine istifa etmek zorunda kalacaktır. Sen misin bu kadar ileri giden, boyunun ölçüsünü alırız denilmiş ve Başbakan İsmet ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal de onu savunmamış, milletvekilliği ölene kadar devam etse de siyaseten gerileme dönemine adım atmıştır. 

Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un 1930 Eylülünde sarf ettiği aşağıdaki sözler ırkçı Nazi ruhundan derin izler taşımaz da ne taşır:

“Cumhuriyet Halk Fırkasındanım. Çünkü bu fırka bugüne kadar yaptıklarıyla esasen efendi olan Türk milletine mevkiini iade etti. Benim fikrim, kanaatim şudur ki, dost da, düşman da, dağ da bilsin ki bu memleketin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır.” (Milliyet, 19 Eylül 1930.) 

18 Eylül günü verdiği bu demeç ertesi günkü gazetelerde neşredilen Ödemiş Nutku’ndan bir parçadır. Bu sert ifadeye gelen iç ve dış tepkiler Adliye Vekili Mahmut Esat’ın başını yiyecektir. Nitekim eleştiri ve tepkiler üzerine hemen ertesi gün gazetecilere yaptığı açıklamada sözlerine şöyle açıklık getirecekti:

“Ben, Ödemiş nutkunda bu memleketin efendisi Türklerdir. Öz Türk olmayanların hakkı hizmetçiliktir, köleliktir demekle misafirlerimiz olan ecnebileri kasdetmedim. Esasen bir memleketin dahili siyasi münakaşalarında yabancıların yeri yoktur ve olamaz. Bu hak, vatan evlatlarına aittir. Benim kastım Teşkilat-ı Esasiye mucibince (Anayasa gereğince) Türk olup hâlâ Türk’ten başka milliyet iddia edenler varsa onlardır. Türk harsini (kültürünü) samimi kabul edip de Türküm diyene sözüm yoktur.” (Akşam, 22 Eylül 1930)

 Fakat ne çare! Dış basın ve büyükelçilikler bu sözlerle Türkiye’de yaşayan ecnebilerin de kastedildiğini ileri sürerek baskı yapmaya başlarlar. Biz ne diye Türkiye’de Türklere köle, hizmetçi yerine konulalım, diye itiraz ederler. Nitekim Times gazetesinin muhabiri haberi şöyle geçer gazetesine:

Times muhabiri Adliye Vekili Mahmut Esat Beyin istifasından bahsederken kendisinin geçen hafta söylediği nutukta Türkiye’de bulunan ve Türk olmayanların yalnız bir imtiyaza hakları olduğunu, bunun da esir ve uşak olmaktan ibaret bulunduğunu söylediğini, onun için Adliye Vekaletinde daha ziyade bırakılamayacağını ilave etmektedir.” (Milliyet, 24 Eylül 1930) Ali Bey selamlar. Şu cümleyi aşağıdaki şekilde düzeltebilirsin makbule geçer.

Anlaşılan bu sözler yüzünden kopan kıyamet üzerine Mahmut Esat Beyin istifası istenmiş ve o tarihte bile tahammül edilemeyen bu aşırı milliyetçi, hatta ırkçı sözler üzerine istifa ederek bakanlık koltuğunu kaybedecekti. 

Ne var ki çark burada durmayacak, ırkçı yaklaşım 1930’ların ortalarına kadar yükselişe geçecek, ancak Türkiye’nin Nazi Almanyası tarafından kuşatılmasına karşı İngiltere’nin uzaklaştırma girişimine kadar da bu minvalde hızlanarak devam edecekti.  

“Öz Türk olmayanlara” hizmetçilik ve köleliği layık gören bu marazî zihniyeti günümüzdeki tezahürlerinden iyi tanıyoruz. Bozkurt’un “Türk olmayan” (gayri Türk) kategorisinin ise başka etnisiteler mevcut olsa da “millet” olarak Kürtler olduğu bir sır değil.

Yalnız Mahmut Esat’ın istifa haberini Cumhuriyet gazetesinin diğerlerinden epeyce farklı ve “Oh olsun!” denilebilecek bir edayla verdiği dikkatlerden kaçmayacaktı. O kadar ki haberi verirken –irticaya geçit verme pahasına “Elhamdülillâh” çekerek üst başlık koyacaktı. 22 Eylül 1930 tarihli Cumhuriyet’in haberi şu başlığı taşıyordu:

“Adliye Vekili nihayet istifaya mecbur oldu. İsmet Paşa bir kere daha kuvvetlenmiş, Fethi (Okyar) Bey mühim bir vesile kaybetti.”

Belli ki gelen eleştirilerin okkalı bir kısmı o sırada kurulmuş ve propaganda faaliyetine başlamış olan Serbest Fırka’dan ve özellikle Fethi Bey’den gelmiştir. Hükümet içerisinde böylesine pervasızca konuşan birinin üç ay sürecek de olsa çok partili bir dönemde olduğunun farkına varmaması başını yakacak, muhalif Serbest Fırka ile diplomatik temsilcilerin de baskısıyla Cumhuriyet döneminin bu ateşli Adalet Bakanı’na Bakanlar Kuruluna bir daha dönmemek üzere istifa yolu gözükecekti.

Ölümünden sonra uzun süre hatırlayanı olmamış, İstanbul Barosu ise 2008 yılında yayınladığı Mahmut Esat Bozkurt Armağanı adlı koca kitapta neden istifa ettiğine tek cümleyle olsun değinmeden olayı geçiştirmişti.

Kemalist tarihçiliğin şiarıdır ne de olsa: Açamıyorsan örteceksin!

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

İslam adaletini beğenmediler..

Gavur kanunlarını müslümanlara dayattılar, adını medeniyet koydular...

MUZAFFER..

ELİNE SAĞLIK HOCAM ALLAH C.C RAZI OLSUN ÖMRÜNÜZ BEREKET VERSİN İNŞALLAH AMİN, MÜSLÜMAN OKUSUNLAR. KİM NE İMİŞ.....
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23