Suriye askerlerini İsrail mi eğitsin?
Suriye askerlerini İsrail mi eğitsin?
Murat Alan
Milli Savunma Bakanlığı’nın, sınır komşumuz Suriye’nin subay adaylarını harp okullarımızda yetiştirme kararı alması, stratejik bir vizyonun doğal uzantısı olarak karşımıza çıkıyor.
Bu adım, müttefiklik ruhunu pekiştirmenin ötesinde, bölgesel istikrarı güçlendiren bir fırsat penceresi açıyor.
Ne var ki, bu karar malum zihniyet tarafından çarpıtıldı. Kamuoyunda hemen bir fırtına koparıldı. Bazı medya organları ve siyasetteki yol arkadaşları, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diyen teğmenlerin ordudan atıldığını öne sürüp, “Onların yerine Suriyeliler mi alınacak?” diye bir yaygara yaptı.
CHP güdümündeki medya mı, yoksa CHP’yi güden medya mı; hangi sıfatın daha uygun olduğuna siz karar verin, “teğmenleri at, yerine Suriyelileri al” yalanını kitlelerine yedirdi.
Harp okulları yıllardır 39 ülkeden binlerce misafir askeri öğrenciye ev sahipliği yapıyor.
Milli Savunma Üniversitesi’nin 2016’dan beri ABD’den Balkanlar’a, Afrika’dan Türk Devletleri’ne kadar uzanan bu eğitim ağı, tam da bu tür bağları güçlendirmek için var.
Suriyeli 49 öğrencinin harp okullarına kabulü, “Ortak Eğitim ve Danışmanlık Mutabakat Muhtırası” kapsamında gerçekleşiyor ve bu gençler eğitimlerini tamamlayınca ülkelerine dönecek.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev almaları zaten söz konusu değil; bu, bir misafirlik, bir kardeşlik jesti.
Şimdi bir an durup düşünelim: “Suriyeli öğrencileri Harp Okulları’na almayalım” demekle, “Onların subaylarını İsrail veya Yunanistan gibi ülkelerin akademilerinde, o memleketlerin siyasi görüşleri doğrultusunda, yani Türkiye’ye düşman olarak yetiştirelim; biz ise bu ihtimale karşı duyarsız kalıp görmezden gelelim” diye düşünmek arasında ne fark var?
Hiçbir fark yok!..
Aksine, bu karar tam tersine bir önlem..
Suriye ordusunun geleceğini belirleyecek komutanları biz eğitiyoruz ki, yarın öbür gün sınır ötesinde Türkiye’nin dostu, ortağı olarak görev yapsınlar.
Harp okullarımızdan mezun olan bu subaylar, Türkçe konuşan, Türk savunma sanayiini bilen, Türk ordusunun disiplinini içselleştirmiş liderler olacak.
Bu, sadece Suriye için değil, Türkiye için de bir sigorta. Hatırlayalım, Osmanlı’dan beri harp okullarımız komşu ülkelerin ordularını şekillendirmişti; bugün de aynı “ağabeylik” rolünü üstleniyoruz.
Deniz Harp Okulu’ndan bugüne kadar 418 yabancı subay mezun oldu, Kara ve Hava Harp Okulları’nda ise Azerbaycan’dan Libya’ya, Somali’den Ürdün’e kadar onlarca ülkeden öğrenciler eğitim alıyor. Bu, imparatorluk mirasının modern hali: Eğitimle etki alanı genişletmek, düşman değil dost yetiştirmek.
Peki, bu vizyonsuz zavallı zevat ne yapıyor?
Sosyal medyada “Suriyeliler TSK’yı ele geçirecek, bir Suriyeli Genelkurmay Başkanı olacak” gibi saçma sapan komplo teorileri pompalıyorlar.
Bu iddialar, hem asılsız hem de aptalca. Zira bu öğrenciler misafir statüsünde, eğitim sonrası ülkelerine dönüyorlar.
Üstelik Türkiye’nin harp okulları, NATO standartlarında, 7 farklı dilde hazırlık eğitimiyle donatılmış bir kale. İngilizce’den Arapça’ya, Farsça’dan Yunanca’ya uzanan bu müfredat, sadece bizim subaylarımızı değil, müttefikleri de geleceğe hazırlıyor.
Bu fırsat düşmanları, bu tabloyu görmezden gelerek, iç siyasette üç kuruşluk puan avcılığına soyunuyor; gerçek stratejiyi anlamaktan aciz, sadece gürültü koparan bir güruh.
Dünyada ne oluyor?
Bakın, Mesrur Barzani’nin küçük oğlu Arin Barzani, bu yıl Ağustos’ta İngiltere Kraliyet Askeri Akademisi’nden mezun oldu.
233. kursun bir parçası olarak Kraliyet Madalyası’nı alan Arin, şimdi teğmen rütbesiyle aile geleneğini sürdürüyor. Sandhurst, 1802’den beri dünyanın elitlerini yetiştiren bir kurum; mezunları arasında Ürdün Kralı II. Abdullah var, ki kendisi Sandhurst’ta bir yıl geçirip Oxford’da uluslararası politika eğitimi aldıktan sonra ordusunu modernleştirdi.
İngiliz askeri doktrinine adapte olmuş bir kral!..
Bahreyn Kralı Hamad bin İsa el-Halife de aynı akademiden mezun; Cambridge’deki Leys School’dan sonra Sandhurst’ta eğitim gördü ve bugün Bahreyn’i Körfez’in finans üssü haline getirdi.
Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed Al Nahyan ise 1979’da Sandhurst’tan mezun olup zırhlı birlikler, havacılık ve paraşütçülükte uzmanlaştı; bugün BAE’nin en donanımlı ordusunu yönetiyor.
İngilizlere bak sen!.. Akıllı adamlar ve ülkesine ihanet etmeyen bir medyası var..
Bu örnekler tesadüf değil; güçlü ülkeler, askeri eğitimle bağlarını örüyor.
İngiltere, Sandhurst üzerinden Orta Doğu’nun krallarını, prenslerini eğittiği için bugün petrol anlaşmalarından savunma satışlarına kadar elini kolunu sallıyor. ABD, West Point’le Latin Amerika’dan Asya’ya müttefikler yetiştiriyor.
Peki, biz neden yapmayalım?
Suriye gibi stratejik bir komşu için harp okullarımızı açmak, sadece insani değil, akılcı bir hamle.
Soralım şimdi gazete görünümlü etkileşim budalalarına, Suriyeli subaylar Sandhurst’ta mı, yoksa Tel Aviv’de mi eğitim alsın?
Yunanistan’ın harp akademilerinden mezun olup Türkiye karşıtı bir nesil mi çıksın?
Hayır, biz kendi evimizde, kendi değerlerimizle eğitiyoruz onları.
Sonuçta, bu karar bir fırsat, bir köprü. Algı operatörleri fırtına koparadursun; gerçek, eğitimle örülen dostluklarda yatıyor.
Türkiye, harp okullarıyla sadece subay yetiştirmiyor, geleceği şekillendiriyor.
Suriyeli öğrenciler de bu geleceğin bir parçası; ve inanın, yarın bir gün teşekkür edecekleri ilk adres Ankara olacak. Selametle..