Putları kıran dua ve celle senâük
Günlerden 11 Ocak Perşembe. İkindi namazında Giresun İmam Hatip Lisesinde beraber çalıştığımız matematik öğretmeni Mustafa Aydın Hocamızın cenazesindeydim. Rabbim kendisine rahmet eylesin.
Son yıllarda özellikle şehirlerdeki cenaze namazlarına katılma konusunda beni bir korku sarıyor! Bazı cenazelerde namaz kılınırken, cemaat namaza durmuş iken tabutun yanında eli cebinde, başı önünde erkekler kazık gibi dikilmekteler. Tanıyorsanız anlıyorsunuz da, çoğu, tanımadığınız ölenin oğlu veya kardeşi veya damadı; namaz kılmıyorlar. Siz ölenin namazını kılıyorsunuz onlar kılmıyor! Ne ilginç değil mi?
Buradan iki mana çıkıyor:
1- Bu namaz kılmayanlar ölen kişiyi çok daha iyi tanıdıklarına göre demek ölen kişi inançsız ki oğlu veya kardeşi veya damadı babalarını/kardeşlerini/kayınbabalarını, namazı kılınacak kişi olarak görmüyor!
2- Veya ölen kişi oğlunu inançsız yetiştirmiş veya inançsız birine kızını vermiş. İnançsız diyorum; babasının veya kayınpederinin/validesinin cenaze namazını dahi kılmayan biri Müslüman olamaz. Meğer durum birinci maddedeki gibi değilse…
Böyle bir iki cenaze namazından çıktığım da oldu.
Eğer tabutun yanında birileri kazık gibi dikiliyor da en yakınının namazını kılmıyorsa bana mı düştü o kişinin cesedini kaldırmak?
Her şey gayet açık ve net: “Numan ibni Beşir anlatıyor. Peygamber (S.A.V): “Şurası muhakkak ki; haramlar apaçık bellidir. Helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da, tebrie etmiş (temizlemiş) olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur. Tıpkı koruluğun (ekilmiş bir tarlanın) etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. (Sürü her an, ekilmiş, başkasına ait tarlaya girebilecek durumdadır. İ.G) Haberiniz olsun her malikin (mülk sahibinin) bir koruluğu/bağı/bahçesi vardır. Allah’ın koruluğu da haramlardır. Haberiniz olsun; cesette bir et parçası var ki; eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur. Eğer o bozulursa cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun o et parçası; kalptir.” [Buhari/İman 39-Müslim/ Müsakat 107-Ebu Davut/Büyû 3-Tirmizi/Büyu 1- Nesei/ Büyû 2.
Haramlardan kaçınmak emredildiği gibi şüpheli şeylerden kaçınmak da İslam’ın emridir.
Neyse; cenazeye dönelim: Namaz kılarken dört tekbir alınıyor, malum. Birinci tekbirden sonra “Sübhaneke Duası” okunuyor. Sübhaneke duası da “ve celle senaük” ilavesiyle okunuyor.
“Ve celle senaük,” başka zamanlarda Sübhaneke duasına eklenmezken, sadece cenaze namazında ekleniyor. Okurken “ve celle senaük” demeyi unuttum. Fark ettim unuttuğumu ve ekledim. Ardından da sordum kendime: Bu ek yani “ve celle senaük” niçin konuldu?
Üzerinde düşününce anladım ki bu cümle bir put kıran cümledir.
İnsanlar şu veya bu sebeplerle bazı ölüleri/ölülerini yüceltirler.
En büyük kahramandı… Bütün savaşları o kazandı… Ufkumuza güneş gibi doğdu… Öldüğü gün onun hüznünden hava bulutluydu. Yağmurluydu ki sema bile ağladı… Güneşliydi, gök bile ruhunun kendi katına yükseldiğine sevinmiş gülüyordu…
En büyük devlet adamıydı, siyasetçiydi. Sıfırdan aldığı bir işi sonuca götürmeyi bildi. Herkes ona hayrandı. Konuştuğunda akan sular bile dururdu. Fikirlerini herkes hayata geçirmeye çalışırdı.
Bu misaller çoğaltılabilir. Tesir alanı çok büyük kitleleri etkileyecek cümlelerden tutun da küçük bir topluluğa ulaşabilecek cümlelere kadar bunlar söylenir. Lakin tüm bunlara karşı Rabbimizin iş’arıyla Peygamberimizin namazlarda okuduğu Sübhaneke duasına bilahare bazı fıkıh alimleri “ve celle senaük” cümlesini eklemişler. Sadece cenaze namazlarında okunmak şartıyla… Çünkü cenaze namazı bir dua namazıdır. Böyle bir dua namazında bu cümlenin söylenmesinde bir sakınca görmemişler.
Fakat bana göre öyle isabet buyurmuşlar ki; sanki “put kıran”, putlaştırılan mevtaların faniliğini hatırlatan bir cümle: “Ve celle senaük: Rabbim senin şanın çok yücedir.”
Rabbim ben şu ölen mevta ile ilgili söylenen abartılı, onu yücelten, onu ‘mit’leştiren, aliyyü’l ala olarak anlatılan şeylere karşı diyorum ki; “Ve celle senaük: Rabbim! Senin şanın çok yücedir. Rabbim! İlah da sensin, Rab da sensin, mabut da sensin, yüceltilmeye, önünde eğilmeye layık da sensin.”
Varsın birileri küçük adamları, kendi içlerindeki “istavrozları” dışarı vurur gibi yüceltsinler.
Bu dünya Firavunları da gördü, Nemrutları da… Şeddat’ları da gördü, Haman’ları da…Cengizleri de gördü, Hülagu’ları da… Sezar’ları da gördü, Neron’ları da… Jivkov’ları da gördü, Polpot’ları da… Salazar’ları da gördü, Mussolini’leri de… Franco’ları da gördü, Hitler’i de… Mao’ları da gördü, Stalin’leri de… Enver Hocaları da gördü, 5816’ları da…
Milyarlarca dolar serveti olanları da gördü, sanatçıyım diye burnundan kıl aldırmayanları da…
“Herkes ölmek için yaşar, düşmek için yükselir.” (Marlow). Vesselam.