Batı Karanlığını Işık Diye Satıyor
Sadece konuşan değil, düşünen ve yaşayan insan çağına muhtacız.
Uykuda Bir Toplumun En Büyük Tehlikesi, Rüya Görmemesidir
Bir milletin çöküşü, düşmanının silahıyla değil, kendi uykusuyla başlar.
Bugün ne yazık ki, düşüneni susturan, susanı da düşünmez hale getiren bir sessizliğin içindeyiz.
Her şey var: bilgi, imkân, teknoloji…
Ama bir şey eksik: ruh.
Bir zamanlar düşünceyle hayat yan yana yürürdü.
Söz, inançtan doğar; inanç, davranışa dönüşürdü.
Şimdi o bağ koptu.
Aklımız başka yere, kalbimiz başka yere çekiyor bizi.
Düşünüyoruz ama yaşamıyoruz; yaşıyoruz ama düşünmüyoruz.
Kur’an’ı Okuyoruz Ama Kalbimiz Suskun
Hakikat önümüzde duruyor, bizse ondan uzaklaşıyoruz.
Kur’an’ı okuyoruz ama anlamıyoruz.
Okuduklarımız, kalbimize dokunmadan dudaklarımızda kalıyor.
Oysa Kur’an, sadece bir metin değil; bir diriliş çağrısıdır.
Onu okumak, düşünmek kadar, yaşamak da ister.
Çünkü iman, yaşanmadıkça eksiktir.
Bugünün en büyük problemi dinin olmaması değil;
dinin anlamını kaybetmiş olmamızdır.
Şekil var ama öz yok.
Bilgi var ama hikmet yok.
Bu boşluk, bizi içten çökertiyor.
Batı Sistem Kurdu, Biz Ruhumuzu Kaybettik
Batı, kendi sistemini kurdu.
Yanlışta bile disiplinliydi; biz doğruda bile dağınık kaldık.
Onlar plan yaptı, biz tesadüflere sığındık.
Onlar üretirken, biz tartıştık.
Sonra da “neden geride kaldık?” diye sorduk.
Bizim asıl kaybımız teknoloji değil, şuur kaybıdır.
Kendi öz değerlerimizi hayata geçirememenin acısını yaşıyoruz.
Çünkü imanı hayata, bilgiyi hikmete dönüştürecek köprüleri yıktık.
Artık düşünceyle eylem arasındaki mesafe, uçurum kadar derin.
Ruhsuz Bilgi, Karanlık Üretir
Bir millet yeniden doğmak istiyorsa, önce kendi ruhunu bulmak zorundadır.
Ruhsuz bilgi, karanlık üretir.
Ruhsuz ibadet, alışkanlığa dönüşür.
Ruhsuz fikir, sadece tartışma doğurur.
Gerçek diriliş, kalbiyle düşünen, aklıyla hisseden insanla mümkündür.
Bugün bize düşen, önce içimizdeki ölü bölgeyi diriltmektir.
Çünkü uykuda bir toplumun en tehlikeli yanı, artık rüya bile görmemesidir.
Kendini unutan toplumlar, başkalarının kopyası olmaktan öteye gidemez.
Diriliş, taklitle değil; hakikate dönüşle başlar.
Diriliş, Önce İnsanla Başlar
Artık düşünceyle hayat arasındaki uçurumu kapatma vaktidir.
Sözün, aklın ve imanın yeniden buluşması gerekir.
Çünkü düşünmeden yaşamak körlüktür;
yaşamadan düşünmek ise boş bir gevezelik.
Gerçek kurtuluş, uyanmakla başlar.
Uyanmak sadece gözleri açmak değil, kalbi de diriltmektir.
Bir millet kalbini uyandırmadan medeniyet kuramaz.
Biz, kendi kalbimizi hatırladığımız gün yeniden doğacağız.
Selam ve dua ile.