• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hasan Karakaya
Hasan Karakaya
TÜM YAZILARI

Masa’yı deviren de, Haso’yu deviren de PKK ve HDP’dir!

28 Aralık 2015
A


Hasan Karakaya İletişim: [email protected]

Dünkü bazı gazetelerde, özellikle de Cumhuriyet gazetesinde şöyle bir başlık vardı:

“İpler koptu!”

“Davutoğlu masayı devirdi.”

Kim diyordu bunu?..

Cumhuriyet!..

“PKK’yı kollayan” Cumhuriyet!..

Lütfen şu haberi okuyun;

“Cizre’de sokağa çıkma yasağı sürüyor... Miray bebek kucakta vuruldu... Şırnak’ın Cizre ilçesi Sur mahallesinde 3 aylık Miray bebek, evinin merdivenlerinden indirilirken, keskin nişancılar tarafından halasının kucağında vurularak öldü...

Bebeğin büyük dedesi Ramazan İnce ambulansa ulaşmaya çalışırken vuruldu ve hayatını kaybetti.”

Lütfen dikkat!..

Cumhuriyet; “3 aylık Miray Bebek keskin nişancılar tarafından vuruldu” diyor ama, bunların “PKK’nın keskin nişancıları” olduğunu bile bile, gizliyor...

Dahası;

Miray bebeği ambulansa yetiştirmek isteyen dedesinin de vurulduğunu söylüyor!.

Ama;

“Kimin vurduğunu” söylemiyor!..

Gördüğünüz gibi;

Bir türlü “PKK” demiyorlar!..

Yani, resmen ve alenen PKK’yı hem koruyorlar, hem kolluyorlar!..

PARALEL’İN KUCAĞINDA!

İşte, düne kadar “Emekli Albaylar Gazetesi” olan Cumhuriyet, Can Dündar’la birlikte “Paralel’in kucağına oturduğundan ve o kucakta doyumsuz bir zevk almaya başladığından” bu yana, her ne hikmetse; “solculuğu ve ulusalcılığı” bırakıp, bir anda “PKK’cılığa” soyundu!..

Can Dündar’la birlikte “Can-daş” ve “Yoldaş” bir gazete olmaya başlayan Cumhuriyet binası bir “PKK üssü”, gazete de “PKK bülteni” halini almaya başladı!.

SIRRI’NIN KÜSTAHLIĞI!

İşte böyle bir Cumhuriyet, dün “sürmanşet”inden “iplerin koptuğunu” haber veriyor ve diyordu ki;

“Davutoğlu masayı devirdi!”

Peki, Başbakan Ahmet Davutoğlu, nasıl devirmiş masayı?..

Cumhuriyet demiş ki;

l “Davutoğlu Yeni Anayasa turu kapsamında HDP ile yapacağı görüşmeyi iptal etti.

Açıklamada;

l “Ülkeyi kutuplaştıran HDP ile görüşmenin anlamı kalmadı... HDP yöneticilerinin açıklamaları, siyasi nezaketten uzak” denildi...

l HDP’li Önder’in; “Kaçak çay içer, gider” sözlerine de, “Başbakanımız, tüm çay ikramı davetlerini kabul etmiştir... Bu kültürle bağını koparmış kişilerle yürütülecek diyalog yoktur” sözleriyle cevap verildi.

Peki, sormak gerekmez mi “Cumhuriyet’in dinozorları”na;

Bu durumda, “masayı deviren” Davutoğlu mudur, yoksa “HDP cenahı” mı?..

Ulan “Gezi Zekâlı”lar;

“HDP’li Sırrı Süreyya Önder’in haberi”ni, önceki gün “manşet”ten veren sizsiniz!..

O manşetinizde dediniz ki;

“HDP’li Önder’den Davutoğlu’na Yeni Anayasa ziyareti mesajı: Kaçak çay içer gidersiniz...”

“Ukala”ya bakın, “ukala”ya!..

“Kaçak çay” ifadesiyle bile, aklı sıra “mesaj” vermek istiyor!..

Demek istiyor ki;

“Biz Rize’nin çayını değil, kaçak çay içiyoruz!.. Çay’da bile Türkiye’ye bağımlı değiliz!”

Hiç kimse kusura bakmasın ama;

Sırrı Süreyya Önder’in bu sözleri, “Bok yemenin Kürtçesi”dir!

“Ukalalık”tır!..

“Küstahlık”tır!..

Cumhuriyet gazetesi de kalkmış, Sırrı Süreyya Önder’in küstahlığını göre göre, diyor ki;

“Davutoğlu masayı devirdi!”

Bu başlığa bakıp, “Ulan Allah’tan korkun” diyeceğim ama, bunlarda “Allah inancı” olacağından kuşkuluyum!..

Bunlar var ya;

“Allah’tan korkmaz,

Kuldan utanmaz”lar!.

MASAYI DEVİREN KCK!

Açık söyleyelim:

“Masayı deviren Davutoğlu değil, Kandil ve onun buyruğundan çıkamayan HDP’nin ta kendisidir!..”

Son söyleyeceğimizi baştan söyleyelim:

Masa, “24 Temmuz’da” devrilmiş, “Çözüm Süreci” de 24 Temmuz’da bitirilmiş değildir!..

Hele hatırlayın o günleri;

l 11 Temmuz günü, “Çatışmasızlığa son veriyoruz” diyen KCK değil miydi?..

l 15 Temmuz günü, “Yeni devrimci halk savaşı başlatıyoruz” diyen Bese Hozat değil miydi?..

Dikkat edin;

11 Temmuz... 15 Temmuz!..

Sen, “11 ve 15 Temmuz”da “Çatışmasızlığa son veriyoruz!.. Devrimci Halk Savaşı başlatıyoruz” diyeceksin, sonra da kalkıp; “Masayı 24 Temmuz’da AK Parti devirdi, Çözüm Süreci’ni AK Parti bitirdi” diye maval okuyacaksın!..

Hani; “Yavuz hırsız, ev sahibini bastırırmış” derler ya; PKK’nın, KCK’nın ve de HDP’nin yaptığı tam da budur!..

Şu hâle bakın, adamlar;

“Hem suçlu, hem güçlü!”

Hem “çatışma” başlatıyorlar,

Hem AK Parti’yi suçluyorlar!..

Biz de yedik!..

Uzun lâfın kısası;

“Masa’nın devrilmesi” meselesi, bugünün meselesi değildi... Masayı 11 ve 15 Temmuz günü deviren “PKK ve KCK”dır!..

DEMİRTAŞ’A HADDİ BİLDİRİLMELİ

Tüm bunlara  rağmen, ne yaptı Başbakan Ahmet  Davutoğlu?.. “Yeni Anayasa” turlarını da fırsat bilerek; HDP’lilerle “diyalog zemini” oluşturmak ve “akan kanın durması, Kürt halkının daha fazla mağdur olmaması” için, görüş alışverişinde bulunmak istiyordu...

Ama bir yandan Sırrı Süreyya Önder’in küstahça sözleri, bir yandan da HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın “haddini aşan ve haddinin bildirilmesi gereken sözleri” bardağı taşırdı, ipleri koparttı!..

Bu gelişmelerden sonradır ki,

Davutoğlu, HDP programını iptal etti!..

Malûm, Demirtaş denilen adam; daha düne kadar “cici çocuk”tu!..

Yine malûm ki;

Beyaz Türkler, özellikle “7 Haziran seçimleri”nden önce, HDP’yi “Türkiye Partisi” olarak pazarlıyordu.

Nişantaşı, Cihangir ve Aydın Doğan Medyası tarafından ‘Barış güvercini’ ilan edilen Selahattin Demirtaş 80 milletvekili ile Meclis’e taşınmıştı!..

Başta Doğan Medyası’nın parlattığı HDP Eşbaşkanı, son konuşmasında ise kendisini destekleyen ahaliyi yarı yolda bıraktı.

Diyarbakır’daki Demokratik Toplum Kongresi’nde konuşan Demirtaş, “öz yönetim” ve “özerklik”ten vazgeçmeyeceklerini söylemiş!.. Hatta, daha ileri gidip, “Bağımsız ülke kurmak istediklerini” ifade etmiş!.. 

Demirtaş demiş ki; 

“O barikat ve hendeğin kazılması çok değil. Ne yapacaklar başka? Bu direniş zaferle sonuçlanacak. Artık gelecek yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak. Belki bağımsız devletleri de olacak Kürtlerin, federal devletleri de, kantonları da, özerk bölgeleri de olacak.”

l “İnsanlar, halklar kendini yönetmek ister... Başkası sizi yönetsin diye, başka bir beşeri irade tarafından bütün iradeniz teslim alınsın diye biz doğmadık. Tek bir kişi bile bunu kabul etmezken, Ortadoğu’nun en kadim köklü ve nüfus olarak da kalabalık olan Kürt halkı bunu niye kabul etsin?.. Tek bir birey bile başkasının kendisini yönetmesine izin vermez, isyan ederken bu halk bunu niye kabul etsin.”

BİZİ ALDATTIN SELO!

Bizler, Demirtaş’ın “proje” olduğunu ve “rol” yaptığını, HDP’nin de, asla “Türkiye Partisi” olmayı kabul etmeyeceğini, bunların “Türklerle bir arada yaşamak” gibi bir niyetlerinin olmadığını söylediğimizde, bize; “PKK’ya karşı HDP’ye, Karayılan’a karşı Demirtaş’a bir şans verelim... HDP, Türkiye Partisi olma yolunda hızla ilerliyor, bunu destekleyelim” diyen “Beyaz Türkler” bugün “bin pişman” olmuş vaziyette, “aldatıldık” diyor!..

Meselâ, Ertuğrul Özkök!..

Aynı zamanda bir “sosyolog” olan Hürriyet’in eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, dünkü yazısında, Selahattin Demirtaş’a demiş ki;

l “7 Haziran’dan sonra ne yazmıştım... “İnşallah bizi hayal kırıklığına uğratmazsın...”

Uğrattın kardeşim... Hem de fena halde hayal kırıklığına uğrattın...

Bize dedin ki;

“Ben Türkiye’nin partisi olacağım...”

Şimdi “Devlet kuracağız” diyorsun...

Hani nerede kaldı o söz...

Fena aldattın bizi...

Fena yaktın içimizi...

Zorda bıraktın sana güvenip oy veren milyonları...

Umutlanmıştık...

İnanmıştık...

Sana “Hain” demiyoruz...

Ama bil ki; ihanete uğradık...

İnanmıştık çünkü... İnanmıştık, Türkiye’nin partisi olduğuna...”

BU YAZIYI KİM SANSÜRLEDİ?

Yalnız, bu yazının, asıl “enteresan” olan tarafı şu: “Hürriyet gazetesi”nde yayınlanan ve hatta “1. sayfadan anonslanan” bu yazı, “Hürriyet’in internet sitesi”nde yayınlanmamış iyi mi?!?..

Bu gelişme, dünkü internet sitelerinde şöyle haberleştirilmiş:

“1 Kasım seçiminden sonra FETÖ ve HDP ile arasına mesafe koyduğunu iddia eden Aydın Doğan medyası, yeni bir skandala imza attı. 

Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında ‘Bölünme’den söz etti’ başlığıyla verilen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın skandal bölücü mesajı eleştirildi. Söz konusu haber, bir de Ertuğrul Özkök imzalı “Bu laf olmadı Selo” yazısıyla desteklendi.

Ancak Hürriyet’in basılı nüshasındaki bu tavır, internet sitesinde görülmedi. Gazetede olmasına rağmen hürriyet.com.tr’de Demirtaş’ın sözlerine de, Ertuğrul Özkök’ün yazısına da yer verilmedi...

Hürriyet’in bu tavrı Aydın Doğan tarafından kovulduğu ileri sürülen, Hürriyet Dijital Yayınlar’dan sorumlu olan ve Fetullahçı Terör Örgütü’ne yakınlığıyla bilinen Eyüp Can’ın, aslında kovulmadığı iddiasını gündeme getirdi.

Bu iddia konuşulurken durumun farkına varan hürriyet.com.tr gazetede yer alan Ertuğrul Özkök’ün yazısını apar topar siteye taşıdı.”

Demek oluyor ki;

Hürriyet’in bünyesinde hâlâ “PKK’nın adamları” ve “Fetullah’ın köleleri” var!..

Yoksa, “Ertuğrul’un yazısını koymamak” büyük cesaret ister!..

Her neyse... Aydın Doğan veya damadı Mehmet Ali Yalçındağ, bunun gereğini herhalde yerine getirecektir!..

ŞİMDİ DE TERÖR AĞALARI!

Bizim meselemiz; “Hürriyet’in içinde” olanlar değil, Demirtaş’ın kendisi!..

Açık ve net söylüyorum;

DTK bünyesinde Selahattin Demirtaş, Selma Irmak, Hatip Dicle, Kamuran Yüksek, Emine Ayna ve Selma Gürkan gibi “Öz yönetim!.. Özerklik!.. Bölünme!.. Bağımsız devlet” isteyen “şahin”ler bulunduğu sürece; Kürt halkı, “Terör Baronu PKK’lılara ırgat” olmaktan kurtulamaz!.. 30 yıl önce “Ağa’ların ırgatları”ydılar, şimdi de “PKK’lı ağalar”ın!..

Şunu, iyice bilelim:

“Masa”yı devirenler de, “Kanas mermisi” ile “Haso”yu devirenler ve “3 aylık Miray bebeği halasının kucağında katledenler” de, PKK’dan başkası değildir!.. Anlaşılan o ki; bunlar “zulüm”lerinin adını “özgürlük” koymuşlar!..

Kürt halkı bunlardan kurtarılmalıdır!..

7 fiubat, asl›nda 17-25 Aral›k’›n ayak sesleridir!

Önceki gece, TRT-1’de, “televizyonda ilk defa” gösterilen bir “film” vardı...

Adı, “Darbe” idi...

Film; “7 Şubat MİT krizi”ni, daha doğrusu; “Hakan Fidan’ı MİT’in başından uzaklaştırmayı, Fidan üzerinden de Tayyip Erdoğan’ı içeri atmayı” hedefleyen “Fetullahçı Kumpas”ı anlatıyordu...

Senaryosunu Avni Özgürel’in yazdığı, yönetmenliğini Yasin Uslu’nun yaptığı “Darbe” adlı film; hem “Hakan Fidan’ın hikâyesi”ni, hem de “Paralel Devlet Çetesi’nin ihaneti”ni gayet güzel anlatmış... Tabiî, işin içinde sadece “Fetullahçı yargıç, savcı ve polisler” değil, onları “taşeron” olarak kullanan “Uluslararası İstihbarat Örgütleri” de vardı ki; film, bunu da gayet güzel yansıtmış ekrana...

Aslına bakacak olursanız;

“Hakan Fidan’ın bileklerine kelepçe takmak ve onun ifadesi üzerinden de Tayyip Erdoğan’ı içeri almak” şeklinde özetlenebilecek “7 Şubat”taki MİT krizi olayı; “17-25 Aralık kirli operasyonunun ayak sesleri”dir!..

Filmin senaristi Avni Özgürel’i, yönetmen Yasin Uslu’yu ve başarılı performanslarından dolayı filmin oyuncularını kutluyorum.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23