• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hasan Aksay
Hasan Aksay
TÜM YAZILARI

Yeni bir dünya düzeni aranıyor ama!?

19 Kasım 2018
A


Hasan Aksay İletişim: ,

Birinci Dünya Savaşının galip ve mağlupları, “Yüzüncü yıl” deyip, bir araya geldiler. İkinci Dünya savaşının galip ve mağlupları da, “Yıl dönümü” deyip toplandılar.

İki devlet başkanının bir araya gelip görüşmesi, çoğu zaman geniş bir ön hazırlık, protokol ve somut gerekçe ve neticeler gerektirirken, bu kadar devlet adamının, tarih olmuş bir olay için, programlarını değiştirerek, dost-düşman koşup gelmeleri hafife alınabilir mi?

Siyaset, devlet adamlarının görüşerek, anlaşarak yürütebileceği bir sanattır. Özellikle işlerin iyi gitmediği zamanlar, böyle geniş çaplı bir görüşme fırsatı, önemli bir imkândır. Ümit doğuracak somut neticeler vermese de, somut neticeler için önemli bir temel taşı doğurabilir. 

Dünyamızdaki acılar, yangınlar, adaletsizlikler ortada. Vicdansızlar, küçük ve geçici olsa da, başarı görüntüsü vermek için, yangından mal kaçırma sevdasıylafırsat kolluyorlar. Diğer tarafta, dünyaya düzen getirmek için çırpınan devlet adamları önüne akla hayale sığmaz engeller çıkarıyorlar.

Bu gibi bir araya gelme fırsatları değerlendirerek, karşılıklı herkesin, şart ve imkânlarını, yakından yoklamalarında, iyi niyetle anlayıp, kendi şartlarını ifade edebilmelerinde elbette yararlar vardır. Çünkü başkanların da hareket sahaları, tamamen serbest değildir. Yapabilecekleri ve “Sabır” diyecekleri konular vardır.

İkinci Dünya Savaşı galipleri Amerika ve Rusya’nın ayrı ayrı sahneye gelişi, medyaya yansıyacak kadar dikkat çekti. Almanya ile Fransa samimi pozdaydı. 

Cihan savaşlarında, savaşa katılan, katılmayan, bütün insanlık bedel ödedi. Netice daha iyi mi? Düşünmek gerek.İslam, “İki günü eşit kalan zarardadır” diyor.

Maksatsız iş olmaz. İnsan aklı, onay vermez. Özellikle bu derece büyük bedeller ödenen savaşlar, dünden daha iyi, daha huzurlu bir hayat tarzı, bir iklim doğuramıyorsa zarardır. Adalet ve ahlak için yapılanlar hariç, tarih gösteriyor ki, hiçbir kavga, iyi bir netice doğurmadı. Filistin, Irak, Suriye felaketleri de gösteriyor ki, sömürgeciler için de yararı yoktur. İyilikten uzak, çıkmaz sokaklardır. 

İhtilafın, insanlığı memnun kılacak en kolay ve önemli yolu, akıl, ahlak ve adaletle hallidir. İman ve ahlaki değerlerden uzaklaşma kan gözyaşı, doğurdu, doğuruyor, doğuracak.

Cihan savaşlarının galipleri, binlerce sene devam edecek bir dünya düzeni vaattiler? Sosyal, ekonomik, siyasi imkânların bu derece gelişmiş olmasına rağmen, gelinen nokta açlık, göç. Zalim ve mazlum kamplarıyla bozulan dengeler.  

Saldırılarda, problemin çözümsüz kalıp, daha karmaşık hale gelmesinde, üç temel yanlışın rolü büyüktür. Cihan harbini örnek alarak somutlaştıralım: 1) Maksat, çıkar. Adaletsizlik. 2) Barış ve Hakk’a davet yok. Dayanılan sebep, kaba kuvvet. 3) Elde edilmek istenen netice: Ahlakın, edebin, barışın kaynağı İslam’ı, ahlakı yok etmek, insanlığı yok etmek. Yani, imkânsızı hedeflemektir.

Din olmadan ahlak, ahlakolmadan, insanlık olmaz. İnsanın fıtri yüceliği kaybolur.İnsan çıkarıyla baş başa kalır. Haset, fitne, kötülük azgınlaşır. 

İnsanlık tarihinde, vicdan ve ahlaktan yoksun güçten,sürdürülebilir bir düzen kaldı mı? Firavunlar ve Hitler’lerden ne kaldı? Esat ve Trump’tan ne kalacak?

İnsani yücelikler kaybedilince, meydan, kaba kuvvete, çıkarcılara kalır. Firavun ehramlarınagitmeyi, imtiyaz haline getirip, o zulmün temsil gibi imtiyazlı geçinenler, imtiyaz bitince yok oldular. Gölgede yaşayanlar, gölge ile beraber yok olurlar. Çünkü ahlaki bir varlıkları yoktur.

İnsanlık, yeni bir düzene muhtaç ve bunu arıyor. Aslında insanın aradığı bu düzen, ekmeli mahlûk ve eşrefi mahlûk insani fıtrat yüceliğindedir. Bu fıtrat, ebedi risaletlerle gelen ve devam eden imanda, İslam’da, İslam ahlakındadır. 

Tahrif edilmemiş, tek harfi değişmemiş, değişmeyecek olan İslam ahlakıyla hayatın, sağlıklı ve sürdürülebilir tek sistemdir. İnsanı, yaratılmışlar üstü olan fıtratını, daha yüce yere taşıyacak, eşsiz bir imkândır. 

Tarihten bir ibret:

Osmanlı dönemi Bursa’da. Bir at alış verişi. Şart, “Akşama kadar, atın bir hastalığı çıkarsa, alıcı, iade edebilecek”. At hastalanır. Eski sahibi, “Hasta değil. Kadı, ‘Bu hastalıktır’ desin, alayım” der. Alıcı, ertesi gün, kadıya olayı anlatır. Kadı, kürsüye geçer. Karar: “Kadı yerinde olsa, ihtilaf olmayacaktı. Alıcı zararının, kadı tarafından ödenmesine.” 

İslam ahlakından başka, dünyada hiçbir kanun ve mahkeme, bu sorunu bu sürat bu derece masrafsız çözemedi, çözemeyecek. Atasözümüz, “Şeriatın kestiği parmak acımaz” demekle, bu realiteyi, ne veciz ve güzel ifade etmiştir.

NETİCE: Zulümle, savaşla, fitneyle, teröriste maaş bağlayıp, zehir ticaretini devrederek, sürdürülebilir bir dünya düzeni kurulamadı. Kurulamaz. Asr-ı Saadet’in yolu, İslam ahlakını yaşayan ve yaşayacaklar için 15 asırdır açık. Çıkmaz sokaklarda heba edilen zaman, hem bu dünyayı, hem daha güzelini kaybettiriyor.

İnsanı, yüce bir ahlak ile yaratan Allah’ın, imtihan sorusu da, ahlaktır. Ebedi risalet zinciriyle, Hz. Adem’den Hz. İsa ve neticede son peygamber Hz. Muhammed’e kadar sayısız peygamberi, bu ahlakın öğretici ve eğiticisi olarak göndermiştir. Bu ahlakla  inşa ettiği örnek nizama ve medeniyete, “Asr-ı Saadet” gibi eşsiz bir isimle anılmış ve anılmaktadır. Yani, İslam ahlakıyla, Asr-ı Saadetler doğdu. Firavunlarla, sadece heykel ve mezar.

Firavunlardan, Esat’a, darbeci Sisi’ye kadar hepsi, güçle, imkânla, tehditle zulümle geldiler. Peygamberler, tek başlarına ve yalnız, İSLAM AHLAKINA davetle geldiler. Haz Adem’den beri bu nizamla batılın mücadelesi, insanlığın daha yüksek bir kademeye ulaşmasının imtihanını teşkil ediyor. 

Fert ve toplumun hayatına, düzen verip, huzur ve medeniyet oluşturan bu ahlaktır. Kur’an-ı Kerim AHLAKIYLA ahlaklanan, her yeni nesil için, yeni medeniyetler ve saadet asırları kurmak her zaman mümkündür.

Hamd Allah’a!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23