• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hasan Aksay
Hasan Aksay
TÜM YAZILARI

İnsani yücelik: Akıl ve vicdan

12 Mart 2018
A


Hasan Aksay İletişim: ,

İnsanın, bütün yaratılmışlardan üstün olarak yaratılması, bir yönüyle çok önemli bir imkân, diğer yönüyle de aynı önemde ciddi bir tehlikedir. Bu zekâ, bu üstün fıtrat iyilik için çalışıyorsa, bütün insanlık ve hayat, canlı cansız kâinat için önemli bir imkândır. Fakat bu üstünlük, bu zeka, çıkar, tuzak, fitne, hainlik için çalışıyorsa, bütün insanlık ve en azından canlılar için önemli bir tehlikedir. Sömürü dünyasının Afrika’yı kasıp kavurması, Filistin, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen yangınları hep, insan çıkarcılığının doğurduğu felaketler değil midir? 

İnsani yücelik de, bir bakıma maden ve tüm tabii zenginlikler, varlık aleminde bulunan imkanlar gibi, tabii halde insana verilmiş bir nimettir. Farklı bir benzetişle ifade etmek gerekirse, ilaçların ham maddelerinin nebati veya kimyevi yapılar içerisinde bulunması, ferdin müspet, yapıcı gayreti işin içine girip birey olarak bu değerlere sahiplenmeden, yüceliğin tamamlanmayacağını göstermesi bakımından önemlidir. Fakat bu benzetme elbette tam anlamıyla doğru bir misal ve emsal değildir. Zira örnek dediğimiz şeylerde değer doğuran unsurlar, başka başka varlıklardadır. Oysa bütün yaratılmış mahlukattan üstün kılan vasıflar, insanın bizzat kendisindedir. Fakat bu vasıflara sahiplenip, hayat haline getiremediği için insan, “Varlık içinde yokluğa mahkum” bir hayat yaşamaktadır. Hatta sahip olduğu bu derece önemli imkanları yok hükmünde kılmaktan da öte iyilik yerine kötülükte kullandığı için, “Hayvandan da aşağı” bir duruma düşmekle nitelendirilmektedir.

Diğer taraftan insanın bu yücelik fıtratı, nimeti fark edici bir his ve basiret ışığı olarak kullanılma imkanı taşımaktadır. İnsan, gerçek dışı takıntılarla, bir süre oyalansa dahi, zaman bu oyalanmanın ciddi bir kayıp olduğunu anlatır. Bu fark ediş, şuna benzetilir: “Küçük bir çocuğa çok güzel bir oyuncak versen, sonra onu kaldırıp, sadece basit ve bozuk oyuncaklar bıraksan, bunlarla biraz oyalanacak ama aramaya devam edecektir. İnsan, cennetten çıkmış olduğu için fani takıntılar, sahip olduktan bir süre sonra oyalama gücünü de kaybediyor. Yeniden arayış başlıyor ve Kur’an-ı Kerim’i buluncaya kadar devam ediyor. Hz. Ömer, “Cahiliye döneminde, sahip çıktığımız iki şey var ki, birini hatırlayınca gülünç; “Hurmadan put yapar, önce tapar. Acıkınca da yerdik. Diğeri ağlatacak bir acı. Kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik” diyor. 

Şimdi bakıyoruz İslam düşmanları, ırkçılığı, medyayı, siyasilerin oy avcılığını bahane ederek İslam’a saldırsalar da, bu saldırılarına akıl ve vicdanlarını tatmin edici sağlıklı bir gerekçe bulamadıklarının, ip uçlarını da düşmanlıklarıyla, bir aralık dahi bırakamadan veriyorlar. Bir taraftan Müslüman diye Türkiye’ye saldırıyorlar. Diğer taraftan, terör ve vahşet doğuran beşlerin ve kendilerinin besleyip insanlığa bela ettikleri teröristlerin doğurdukları vahşetin önünde Türkiye de olmasa, dünya için çok daha önlenemez bir felaketin doğacağını kabul edip, Türkiye’ye dolaylı teşekkür nitelikli beyanlarla önem veriyorlar.

Hıristiyan ülkeleri, Hz. İsa ahlakını, İslam’dan ayırıp, İslam’ın zıttı haline taşımak için, o kadar gayret ediyorlar ki, Hıristiyanlıkla, Hz. İsa ile olduğu gibi kiliseyle de, kuru bir isim bağı dışında, bütün bağlarını koparıp atıyorlar. Hz. İsa dininin zıddını yaşamaya başlayıp; rahibelerin başörtüsüne bakmadan, Müslüman kadınının başörtüsüne düşman kesiliyorlar. Kiliseler kimsesiz yapılar halinde kalıyorlar. Özellikle hak dinlerin aslından soyutlananları dahi, kendi değerleri istikametinden saptırılarak kullanılması, hiçbir ideolojiye ve çıkara fayda sağlamaz. 

Allah inancı ve peygamberlerin tebliği ve önderliği ile kesin çizgilere kavuşan ahlaka giden yolda aslında derin bir tefekkür vardır.Bu tefekkür, zaman gerektiren mantıki muhakemelerle yürütüldüğü gibi, kalbin bir anlık kavrayışıyla da olur. Bir kimseye güvenebilmek için çok dener ve güvenirsin. Bir de, ilk gördüğün an, “Bu kimseden kötülük gelmez” dersin. Zaman birinciden daha sağlıklı netice verebilir. İnsanı yaratan Allah, her iki tür tefekkür için de, gereken tüm imkanları, hem süjesi olan insanda, hem de düşünceye malzeme olan kainatta öylesine bol bir şekilde yaratmıştır ki, dikkat eden kimsenin, görüp ibret almaması mümkün değildir. Dikkat edince görülüyor ki, bu dünya, baştan sona Allah’ın varlığını, inancın ve İslam ahlakının değerini ve önemini göstermek üzere yaratılmış gibi bir manzarayla karşılaşılmaktadır. 

Allah inancının önemini kavraması gereken insani yüceliktir. Bu derece yüce bir fıtratla yaratılan insan, her şeyden önce kendini anlamaya çalışınca Yaratıcısına, Allah’a ulaşma gayretine girer girmez, yolu Allah’ı tanımaya, Peygamberlere ve tek harfi değişmemiş olan Kur’an-ı Kerim’e çıkıyor. En basitinden insan kendi gözünü düşünse. % 99’u sudan ibaret bir göz, yüz sene bozulmadan hizmet görüyor. Başın karanlığı içine sıkışmış, karanlıkta aydınlık bir dünyayı, noktasından uzayına kadar kendine sığdırarak seyrettiriyor. İki taşı üst üste konmuş görse, “Bunu bir koyan var” diyen materyalist aklı, kâinattaki bu kadar canlılar, çiçekler ve süratle değişerek, her mevsim yeni görüntülerle şekillenen ve düzenini kaybetmeyen dünya için, “Tesadüf zincirinin nebülözünden” başlayarak, ne tür maymun masallarıyla kendilerini oyalamaya çalışıyorlar.

Allah’ı, imanı, ahlakı inkâr etmek, kime ne kazandırmıştır? Neticesini geçen zaman nasıl göstermiştir? Babasına ve kendine yıllarca saltanat sağlayan halkını varil bombalarıyla, soykırıma uğratan zalim Esat mı daha huzurlu ve daha güvendedir? Yoksa Doğu Guta’da Esat’ın, yakıp yıktığı, harabeye çevirdiği şehirdeki camisinin yıkıntısı içinde her gün gelip, yeniden bombalanır demeden, toza toprağa bakmadan namazını kılmaya devam eden Müslüman mı daha huzurlu ve daha güven içindedir? Elbette ölümsüzlüğün kapısındaki Müslüman, hangi saat öleceğini kestiremeyen ölümün kapısındaki fani ile kıyaslanamaz.

Kalpler, Allah’ı anmakla huzur bulur.

Hamd Allah’a! 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23