• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hasan Aksay
Hasan Aksay
TÜM YAZILARI

Dünyadaki sıkıntı, BM Beşler’i ve devlet tozlaşması

29 Mart 2019
A


Hasan Aksay İletişim: ,

“Bin işçi, bir başçı”.. Başın sorumluluğu, yönettiklerinden ve istişare ettiklerinden farklıdır. Yetki de sorumluluğa göredir. Bu sorumluluğun zirvede olduğu yerler. Devlet başkanlığı, ondan sonra komutanlardır. Örnek:

Düşmanla savaşa giden bir kahraman, Kop dağlarında donabilir ama yine de gidebilir. Fakat bir komutan önceden geri çekilme, başka yol gibi, “Ric’at hatları” düşünerek yönettiklerine zarar vermemekle mükelleftir. Müslüman liderler, İslam ahlakını esas alır. Hakka uyar. Milletle beraber ümmeti de düşünerek karar verir. Hudeybiye anlaşmasında sahabe itiraz etti. Lider kararını verdi.  Biz isteyebiliriz. Karar da, sorumluluk da liderde.

Şimdi asıl sıkıntı, ülkelerden ziyade dünyaya hükmeden güçlerin yönetim sıkıntısından kaynaklanıyor. Hakkı bilmiyor, zulmediyor, ülkeleri zayıf düşürmeye çalışıyorlar. Darbelerle, terörist besleyerek, baskı, tehdit ambargo uygulayıp, kriz çıkararak dünyayı karıştırıp harap ediyorlar. Afganistan, Irak, Suriye, Mısır, Yemen gibi harap edilen ülkeler ve Türkiye, Venezuela, Sudan gibi harap edilmek istenip de başarılamayanlar gözler önünde. 

İnsanlığın kalkınma ve dayanışması, hep aynı metotlarla önleniyor. İlkel ve hurda metotlar. Tek öncelikleri, muhaliflerini zayıflatmak. Onun için iyi ve başarılı kimseleri tasfiye edip, karşılarına çıkacak güç bırakmamak. Onun için Fransa Başbakanı Kardinal Richalieu, o zaman üç yüz beylik olan, “Almanya’nın birliğe kavuşmasını” önlemekten ibarettir. Kendinin güçlenmesi baş meselesi değildir. Güç olma ihtimali olan herkesi zayıflatmak. İslam düşmanlığının temeli bu.

Bu çalışma tipi, kendi çıkarından başka temel değeri olmayan, hasetçi, kıskanç, İslam ahlakını içine sindirememiş bireyden, Krallara kadar, bütün çıkarcıların, ana yoludur. Çıkar mantığı en kolay yolu seçer. Hakkı seçmek, hakkı-Batılı bilmeyi gerektirir. Ahlakı yaşamadan kolay değil. Bu, imanı ahlakı yaşayan veya İslam’ı seçecek derecede vicdanen, hakka, hukuka yakın olanların işidir. Saçma sapan şeylere inanmakla, tahrif edilmiş, özellikle temel esasları değiştirilmiş din ve inançların, hayatı yönlendirmesi mümkün değildir. 

Hz. Ömer, Putperest hayatından, bugünleri de aydınlatan önemli bir hatıra naklediyor: “Hurmadan put yapardık. Önce tapar. Acıkınca yerdik” diyor. Bazı put olmayacak, şeyleri put edinenlere bakıyorsunuz. O vesileyle, daha avantajlı yaşamak istiyor. Yaşayacak bir ahlakı, değeri yok. Putuna veya eski sembollere sarılıyor? Neden? Çıkarcılıktan! Put veya değer verdiği sembollerle oluşturdukları birliğin gücünü, kendi çıkarına kullanmayı ümit ediyor.

Din bir hayat tarzıdır. Ahlaksız din olmaz. Akılla tanzim edilecek ahlak, nezaket kaideleridir. Yani uyuması mecburi değil. Göstermelik. Halbuki, örneğin, “Ben Müslümanım” diyen kimse, “Karşısındaki kimseye senet veriyor.  “Hata hariç, yalan söylemem. Kimseyi aldatmam. Yanlış yaparsam ikaz et. Yıkıcı değil, yapıcıyım” diyor. Din, toplumların en sağlıklı güven ortamıdır. Münafıkları seçebilse? İslam’da olduğu gibi Hıristiyanlar aslan ağzına atılmış da, dönmemişti.

Fakat bütün ilahi din mensupları bilir ki, yeni bir peygamber gelince, o tebliğin bütünüyle amel edilir. Geçmiş Peygamberlerden kalan sağlıklı hükümler de fazladan yerine getirilebilir. Netekim, Hz. Muhammed’e kadar birçok Peygamber geldiği halde, ilahi hikmet gereği, Kur’an-ı Kerim gibi, hiç bir tebliğ sağlıklı kayda geçirilmemiş, yeniden tebliğ ve talim edici peygamber gelmiştir. İlahi dinler, farklı kelimelerle ifade edilse de kaynağı, esası, tebliği ve eğitimini yapan, Peygamberlerin vazifesi birdir. Allah’ın dininin bugünkü ismi İslam’dır, tekdir.

İlahi kanun değişmiyor. Mesela siyasette, isim şekil değişiyor. Zemin toprakken, beton oluyor. Monarşi, oligarşi, demokrasi. Yollar farklı. Yönetim yine tek adamda. Diğer değişmeyen, “Milletler layık oldukları idareye kavuşuyor.” Osmanlı Cihan İmparatorluğu zamanı, dünya şartları ağırdı. Asırlarca tek adam, mümkün olduğunca barış ve adalete yol açtı.  

Bugün dünya yönetimi zirvesinde BM ve Beşler gözüküyor. Bu Beşlerin lideri, ABD, Trump. Venezuela hadisesi net olarak gösterdi. Trump’ın bu derece tehlikeli kararına, Beşlerden İngiltere ve Fransa destek verdi. Yani Batı üçlüsünde çatlak yok. Gerçek güç dengesi de, gösteriyor ki,Batı grubu, “Otur!” deyince, öbür iki de mecbur. Zaten Trump, daha önce çalım atıp duruyor. Çalımdan başka bir iş de yapamıyor. Onlar da, “Sürüden ayrılan kuzuyu kurt kapar” diye, kuzu gibi peşine düşüyorlar. Hem kuzu, hem sancılı nasıl olur?Çünkü, çalımdan başka bir iş yapamaması demek, “Hiçbir şey yapamaz” demek değildir.

Artık kısaca benzetmelerle ifade edelim: Osmanlı’nın da dünya hakimiyetinin sonu böyleydi.

BM Beşlisi diyoruz. Halen resmen öyle. Fakat Rusya’nın çöküşüyle, Batı dediğimiz üçlünün lideri ABD, NATO sözcüsü vasıtasıyla açıklamıştı, “Düşman artık İslam” demişti. Beşler, bu düşmanlığı fazlasıyla ve ittifakla uyguluyor. Bu beşlinin, izini takip eden İslam ülkelerindeki grup ve partiler de, biraz farklı dilkullanmaya çalıştıkları zamanlar da, Batı’nın İslam düşmanlığından fazla İslam düşmanlığıyla mesafeyi kapatıyorlar. 

Hülasa-i kelam İslam dünyası fiilen, BM Beşlisinden biri görünmüyorsa da, bu beşlinin tamamının muhatabı ve dengeleyen gücüdür. Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Hükümeti ve milletiyle, gayret, başarı ve Allah’ın lütfuyla bu dünya gücünü dengeleyen liderdir.

Hamd Allah’a! 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23