II. Selim Hân’ın vefâtı (15 Aralık 1574)
II. Selim Hân’ın vefâtı (15 Aralık 1574)
Halit Kanak
Zigetvar Fethi için bulunduğu düşman topraklarında 6 Eylül 1566’yı 7 Eylül’e bağlayan gece saat 01.30’da kesintisiz Kur’an-ı Kerim okunan muhteşem otağında 71 yaşını 4 ay, 10 gün geçe hayata vedâ eden Kânûni Sûltân Süleyman, İstanbul’dan ayrılalı 4 ay, 6 gün olmuştu.
6 Kasım 1543’te Hürrem’den olan ilk oğlu ve adına Şehzâdebaşı Camii’ni yaptırdığı Şehzâde Mehmed’in vefâtı, 6 Ekim 1553’te Şehzâde Mustafa’nın boynundaki ilmekle “Baba, baba” diye feryat ederek gözünün önünde can vermesi, 41 gün sonra Şehzâde Cihângir’in Ağabeyinin ölümüne dayanamayarak Halep’te dizinin dibinde vefât etmesi, 23 Temmuz 1562’de Şehzâde Bâyezid’in sığındığı İran’da 4 küçük şehzâdeleri Orhan, Osman, Abdullah, Mahmud ile birlikte katledilmesi, yaklaşık 8 sene önce çok sevdiği hanımı Hürrem Sûltân’ın vefâtı geçen bu süreler içerisinde kendisini oldukça yıpratmış, son yıllarda çökmesine sebep olmuştu.
Sabah erken saatlerde padişah yâverlerinden Hasan Çavuş özel ulak olarak Kânûni’nin hayatta kalan tek oğlu Şehzâde Selim’e taşıdığı mektubu ulaştırmak üzere Zigetvar önlerinden Kütahya’ya doğru yola koyuldu. Şehzâde Selim veliaht şehzâdelerinin görev yaptığı Manisa Sancağında değil, Kütahya Sancağında görev yapıyordu. Manisa da ise Veliaht Selim’in oğlu Şehzâde Murad (III. Murad) oturuyordu.
Zigetvar-Kütahya arasını 11 günde geçen Hasan Çavuş o sırada Kütahya’da olmayan Şehzâde Selim’i Afyonkarahisar’ın güneybatısında Kütahya’ya 90 km mesafede Sincanlı’da, şimdi ki adıyla Sinanpaşa’da buldu ve hürmetle mektubu takdim etti.
Şehzâde Selim, Sincanlı’da babasının vefât haberini almasına rağmen burada bir hafta oyalanmasına kimse anlam verememişti. Sonra 27 Eylül 1566’da Kütahya’ya geldi. O gün hem cuma, hem de Rebiülevvel Ayı’nın 12. günü olması sebebiyle Peygamber Efendimiz’in dünyaya teşriflerinin yıldönümü yâni “Mevlid Kandili” idi. O kutlu günde hutbeyi kendi adına okutturdu. Böylece Kânûni’nin vefât ettiği ve kendisinin yeni Sûltân olduğu anlaşılmıştı. Anlaşılan bir şey daha olmuştu. O’da Mevlid Kandilinde hükümdarlığının duyurulması için Sincanlı’da oyalanmış olmasıydı.
Aynı günün akşamı II. Selim yanında baş Hocası Hâce-i Sûltânî Ataullah Efendi ve Lâlâsı Tütünsüz Hüseyin Paşa olduğu halde İstanbul’a doğru yola koyuldu. 3 gün içerisinde Kadıköy’e gelerek buradan Topkapı sarayına geçti. Burada kendisini kız kardeşi Mihrimah Sûltân karşıladı. Çünkü Annesi Hürrem Sûltân 15 Nisan 1558’de vefât etmişti. Cülûs merasimi yapıldıktan hemen sonrada babasının cenâzesine refâkat etmek üzere Belgrad’a geçti. Babası Kânûni’yi yaptırdığı Süleymaniye Camii avlusundaki türbesine 100 bin kişiyle defnettikten sonra göreve başladı.
Doğumuyla ölümü arasında 50 yıl, 6 ay, 18 gün vardır. İstanbul’da ilk doğan padişah olduğu gibi, İstanbul’da ölen ilk padişah da odur. Babasıyla beraber peş çok sefere iştirak etmiş olmasına rağmen, tahtta kaldığı süre içerisinde hiçbir sefere bizzat çıkmayan ilk padişahtır. Dönemi deniz seferlerinin yoğunluğu ile geçtiğinden fırsatta bulamamıştır. Zaten kendisinden 19 yaş büyük dâmâdı Sadrâzâm Sokollu Mehmed Paşa da buna izin vermemiştir.
Babasının Ebûssuûd Efendiye gösterdiği hürmeti o da göstermiş, âlimlere büyük destek olmuş, hatta ilmiye sınıfıma cülûs bahşişini ilk kez o vermiştir. 60 yaşını geçkin ve o yaşına kadar Uluç-Ali olarak yaşayan büyük denizcimizin adını Kılıç-Ali yapması ve Türk Denizciliğine en parlak dönemi yaşatan Kılıç-Ali Paşa’yı Dâmâdı Piyâle Paşa’dan sonra Kaptan-ı Deryâ’lığa getirmesi en önemli hizmetidir.
Başdefterdarları (Maliye Bakanı) arasında olup da başarıyla hizmet eden Ebû’l Fazl Mehmed Çelebi, “Heşt Behişt” adlı Farsça Osmanlı Tarihi kitabının yazarı meşhûr tarihçi İdris Bitlisî’nin oğludur. 1574’te hacca giderken Şâm-ı Şerif’te vefât etmiştir. Yerine görev verdiği Derviş Çelebi ise, Yavuz’un Tebriz’den getirdiği sanatkârlardan meşhûr Baba Nakkaş’ın oğludur. Çatalca yakınlarındaki Baba Nakkaş Köyü Yavuz tarafından Derviş Çelebi’nin babasına ihsan edilmiş bir köydür. Varlığını sürdürmektedir.
II. Selim’in; Murad (III. Murad), Süleyman, Mustafa, Cihângir, Abdullah ve Osman adında erkek çocukları; İsmihân Sûltân (Sokollu Mehmed Paşa’nın hanımı), Gevher-Hân Sûltân (Piyâle Paşa’nın hanımı), Fatma Sûltân ve Şâh Sûltân (Zâl Mahmud Paşa’nın hanımı) adlı kızları olmuştur…
22 Aralık 1574 Çarşamba günü İstanbul büyük bir hareketliliğe şahit oluyordu. O günün sabahında bütün protokol Topkapı Sarayında rütbelerine göre sıraya girmişler, yeni padişah III. Murad’a biat etmek için hazırlanan törene iştirak etmişlerdi. İlk önce Sadrâzâm Sokollu Mehmed Paşa geldi tahtta oturan kayınbiraderi Sûltân III. Murad’ın eteğini öptü. Böylece hilâfetin kaldırıldığı 1924 yılına kadar sürecek ve o güne kadar olmayan bir adedi de başlatmış oldu. Biat işini çabucak bitirmeleri gerekiyordu. Çünkü öğle namazına müteakip Sûltân II. Selim Hân’ın cenâze namazı kılınıp, defin işleri yapılması gerekiyordu. Ne de olsa kış ayında günler çabuk bitiyordu. Üstelik Ramazan- ı Şerif idrak edildiğinden iftara yetişilmesi icâb ediyordu.
Nihayet, bütün devlet erkânının ve oldukça kalabalık cemaatin iştiraki ile cenâze namazını 3 ay, 23 gündür görevde olan Şeyhülislâm Hamid Edendi “Er kişi niyetine” diyerek kıldırdı. Ardından Ayasofya Camii haziresine defin işlemi yapıldı.
Eceli beyin kanamasından olmuş, Topkapı Sarayı hamamında yıkanırken ayağa kayarak düşmüş, başı mermer zemine sert bir şekilde çarpmış, sonra da kurtarılamamıştı. Vefât günü Ramazan-ı Şerif’in birinci gününe, 15 Aralık 1574 Çarşamba gününe denk gelmişti. Büyük bir tevâfûk eseri babasının babası Yavuz Sûltân Selim’le aynı yaşta vefât etmiş, Tahtta da aynı sürede kalmıştır.
Sûltân II. Selim, uzuna yakın orta boylu, elâ gözlü, sarışın ve açık alınlıydı. Yay çekmede üzerine kimse olmadığı gibi, avcılık işlerinde çok maharetliydi. Selimî mahlasıyla yazdığı şiirler çok beğenilen II. Selim, aynı zamanda “Divân” sahibi bir padişahtı.
Ayrıca hayır işlerini sever, yaptığı hayırlarla gönülleri alırdı. Hayrat eserlerinden Edirne’deki Mimar Sinan eseri Selimiye Camii hâlen bütün ihtişâmıyla ayakta durmaktadır. Konya’da yaptırdığı Sûltân Selim Camii ve Külliyesi de öyledir. Mekke’de Mescid-i Harâmı onartmış, Ayasofya’nın etrafındaki evleri yıktırmış, payandalarla Ayasofya Camii’ni kuvvetlendirmiş, ayrıca buraya iki minare ekletmiştir. Babasından kalma Büyükçekmece Köprüsü’nü tamamlatmıştır. Bunun dışında yeni Lefkoşe’de Saint Sophia Katedrali’ni kendi adına camiye çevirtmiş, bir de tekke yaptırmıştır. Payas’ta cami, han ve hamamlar inşa ettirmiştir. Mekânı cennet olsun…