Artık çok oluyoruz
Eski Türkiye’nin tasfiyesi ve yeni Türkiye’nin inşası sürecinde yeniden doğuşun, milletçe dirilişimizin büyük ümit ve heyecanını yaşadığımız son yıllarda, ülkemiz ve insanımız, hatta bütün İslam dünyası bir tehdit taarruz ve ihanetle karşı karşıya.
Bugün batıdan doğuya bütün İslam coğrafyasını yangın yerine çeviren küresel şer ittifakı ile bir savaş yürütülüyor.
Amerikan askerleri, bilgisayar oyunu oynar gibi, Irak’ta sivillerin üzerine ateş açıyor...
Suriye’de at izi it izine karışmış durumda. Dünyanın iki çıbanbaşı aralarına mezhep avcısı İran’ı da almış ortak hareket ediyor...
Kana susamış İsrail, Gazze’yi boğmak için elinden gelen her şeyi yapıyor, gözünü Mescid-i Aksa’ya dikmiş onu altından oyuyor...
Yemen kaynıyor, Libya’da kardeşi kardeşe öldürtüyorlar, Afrika AB ülkeleri ile ABD’nin doymak bilmez iştihaları, çılgın sömürüleriyle yaşam savaşı veriyor.
Myanmar’ın, Doğu Türkistan’ın hâli ortada, yalnız ve çaresiz...
İran Ortadoğu’da mezhep ayrımcılığıyla fitne ateşini yakıp ateşle oynuyor...
İnsanlık gözünü yummuş, yakarışlara kulaklarını tıkamış, duymuyor, görmüyor, ilgilenmiyor.
Dünyaya hâkim olan bencil medeniyet, materyalist kültür, kurallar koymaya kalkan, küreselleşme adı altında tüm dünyayı egemenliği altına almak ve sömürmek için bahaneler arayan sömürgeci/kapitalist güçler insanlığı fedakârlık ve yardımseverliğe değil, bencilliğe sürüklemekte.
İnsanların büyük bir bölümü imkânlarını sınır tanımaz bir şekilde harcamakta ve hayatlarını israf içinde tüketmekte iken diğer bölümü ise yoksulluk, açlık, baskı, şiddet ve zulümle hayata tutunmaya çalışmakta.
Yeryüzündeki bütün kaynakları ele geçirme ve sonuna kadar sömürme hakkını kendinde gören sömürgeci kapitalist batı için yeryüzünde kendilerinden başka insanların yaşaması, hem de insanca yaşama hakları sadece teferruat.
Dünya üzerindeki tüm Müslümanlar yüzünü Anadolu’ya, halifenin topraklarına çevirdi, ümmet beklenti içinde...
Dirilişin önüne geçmek için son olarak Ermeni meselesi çıkarıldı ortaya, parlamentolarda 1915 olayları oylanarak Türkiye’ye ayar çekilmeye çalışılıyor.
Kanlı tarihini unutan Hitler’in torunları, Ermeni meselesi kaşıyarak, tanıyarak Yahudi soykırımını yok sayıp, kendi tarihindeki karanlık sayfaların üstünü kapatmaya çalışıyor.
Alman parlamentosu 1933-45 yılları arasında Büyük Alman İmparatorluğu’nu kurmak ve mükemmel Alman ırkını oluşturmak hedefiyle dünyayı mezbahaya çeviren, 21 milyon insanı topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında, fırınlarda yakarak, gaz odalarında zehirleyerek soykırıma uğratan dedelerinin yaptıklarını unutup bizi yargılıyorlar.
1891 yılında Namibya’da yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden 117 bin insanı katleden katil sürüsü Almanlar şimdi utanmadan sömürgeden bahsedebiliyor.
Bütün bu gayretlerin hedefi Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın önemle üzerinde durduğu İslam dünyasıyla yakınlaşmayı durdurarak Türkiye’nin yönünü yeniden emperyalist Batı’ya çevirme planından başka bir şey değil.
Türkiye ateş çemberi içerisinde olmasına rağmen, bunca uluslararası baskıya, güce rağmen, Avrupa’nın ikiyüzlü politikalarıyla uğraşıyor.
Orta Asya’daki kargaşaya rağmen iradeli duruş sergiliyor, Afrika kıtasındaki iç savaşlardan Ortadoğu savaşlarına kadar aktif bir pozisyon almaya çalışıyor. Tüm şer odaklarının hedefinde tek isim var, Erdoğan...
Yedikleri tokatla sersemleyen Yahudiler: Bu Tayyip çok oluyor diyorlar.
Kirli planları deşifre olan Almanlar: Bu adamın önünü kesin diyorlar.
Sinsi düşünceleriyle dünyayı kaynatan İngilizler: Şu Osmanlı torunlarını durdurun diyorlar.
Korkularıyla tanışan barbar Ruslar: Osmanlı’nın ayak sesleri geliyor diyorlar.
Niye?
Erdoğan “Dünya beşten büyüktür” diyerek sömürü düzeninin hayalleriyle oynuyor.
“BM’de beş daimi üye dünyanın kaderini belirlemekte. Kıtaların dengesizce şekillendiği bir yapı dünyada adalet dağıtamaz. Bir dönüşümlü daimi üyeliği BM Güvenlik Konseyi’ne yerleştirmek gerekir” diyerek adaletli bir kaderden bahsediyor.
Erdoğan “Türkiye bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de Afrika’nın yol arkadaşı, hemşerisi, dostu ve kader ortağı olmaya devam edecektir” diyerek emperyalist Batı’nın sömürü kültürüne isyan ediyor, dur diyor.
Afrika ölü yatırım ise, ABD Afrika’ya niye çıkarma yapıyor?
Fransa ve İngiltere niye Afrika ülkeleriyle ortak platformlarda buluşup, anlaşma üstüne anlaşma imzalıyor?
Çin’in Afrika’da bayrak göstermesi neden?
Alman bankalarının Afrika’da ne işi var?
Emperyalist Batı, yoksul Afrika edebiyatıyla dünyayı oyalarken, Afrika’nın zengin hazinelerini yağmaladığının farkındayız diyor.
Milli hasılayı 200 milyar dolardan 1 trilyon dolara çıkaran, IMF’ye olan 24.5 milyar dolar borcun ödeyip borç verebilir hale getiren, Kanal İstanbul projesiyle Montro anlaşmasını çöpe atan, 3. hava limanıyla Ortadoğu, Asya, Afrika ve Avrupa’nın buluşma merkezini İstanbul’a taşıyan, yollar, hastahanelerle medeniyet çıtasını yükselten, faizler, enflasyon, işsizliği tek haneye indirerek halkına rahat nefes aldıran, ilk tank ALTAY, ilk insansız hava aracı ANKA, ilk savaş gemisi MİLGEM, ilk piyade tüfeği MPT ile savunma sanayii ve TSK’nın modernizasyonu millileştirerek toplumun devletine daha çok sarılmasını sağlayan Erdoğan’a içimizdekiler, dışımızdakiler birlikte saldırıp çok ileriye gittin deniliyor.
Artık çok mu oluyoruz?
Hayır... Bir asır öncesinden beri kaybettiklerimizi yeniden kazanabileceğimiz, bizimle birlikte bütün İslam dünyasının da kazanacağına inandığımız Yeni Türkiye sürecinde artık kaybetmeye tahammülümüz yoktur.
O halde Reis sonuna kadar arkandayız demek haktır...