• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Tesbihin kaçıncı danesi dersiniz?

29 Kasım 2018
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Asgari Ücret Tespit Komisyonu bilmem kaçıncı yıl toplantılarına başlıyor. Haydi hayırlısı…

Asgari ücret, mekanize tekil kişinin, anasız, babasız, evsiz evlatsız tek başına bir aylık yemek içmek, barınıp gezmek için kendisine lazım olacak yekûn para karşılığıdır…

Yeni işçi aybaşında işe başlar. Patron her kim ise, işçisine bu bir aylık asgari ücretini peşinen öder. İnsanlar birbirlerine güvenemediklerinden bu ücretler ay sonuna bırakılır. O da ayrı bir meseledir. Ayın son günü geldiğinde işçinin parası biter ve ağzı olan konu üzerinde konuşur. Devlet ise, yapılan bu konuşmaları dikkatle dinler…

Asgari ücreti aldık, bir ay çalıştık görevimizi yerine getirdik. Elde de bir şey kalmadı”. İşçi, bir ayın hikâyesini anlatır…

Bu demektir ki, bir şey kazanmadık. İşte tam bu kertede işçi, devlete sorar…

Vergi ne demektir?…

Şimdi de biz soralım hükümete…

Vergi ne demektir?

Hiç sanmıyorum ki, devlet başkanları, mantıki bir cevap vere…

Bu durumda asgari ücrete vergi salmak demektir ki, düpedüz soygun, ya da zulümdür, amma kanunlarına uygun olarak…

Devlet vatandaş ilişkilerinde güven eksikliği bulunuyor. Bu eksiklik, vatandaşlar arasında da söz konusu. İşçiye ücretinin ay sonunda verilmesi de, bu güven krizinden…

İşçi, ücretini çalıştığı ay sonunda almak üzere işe başlıyor. Ücretini aldıktan sonra asgari ücretinin üzerindeki farkın vergi ve prim borçlarını işyerindeki maliye ve sigorta temsilcilerine ödeyecek. Mesele bu kadar basit. İşçi de öğrenmiş olacak ki, kayıtlı mı kaçak mı çalıştırılıyor. Bir aylık hizmetten üçünün beşinin yok edilip edilmediğini de…

Böyle yapılmıyor. İşveren, görüntüde vergi ve primleri kendisi yükleniyormuş gibi poz veriyor. Bunları maliye ve sigortaya yatırmadığında, sicil kayıtlarında devlete borçlu gözüküyor. Devleti ele geçiren hükümetler ise, koltuğunu kaybetmekten korktuğu için, oy amacıyla ve sık aralıklarla vergi ve sigorta afları çıkarıyor. Bu durumda işçi, emeklilik safhasında acısını hissedeceği bir kazık yemiş oluyor ve hava alıyor. İşçinin avucunu yalaması, bütçe açıklarına yol açıyor. Sonra da, gelsin enflasyon ve enflasyonla savaş hikâyeleri…

Burada Diyanet Başkanlığına bir soru çıkıyor. Vergi ve prim aflarını çıkaranların maaşlarıyla ödenekleri ve kullandıkları kamu araçlı konforu ve bununla birlikte patronların da, iktidara af ettirdikleri emanet işçi ödemelerini kendi sermayesine kattıklarında tırtıklamalar, helal midir haram mı?…

Dananın kuyruğunu koparalım….

Ücret maliyet unsurudur, tabii asgari ücret de. Beşbinlik ücretin vergisi, asgarinin vergisinden yüksektir. Beşbinlik ücret asgariden gösterildiğinde, aradaki fark patronun cebinde kalır. Fransız sosyalisti Proudhon, faize karşı çıkarken, mülkiyetin de hırsızlık olduğunu söyler…

Diyanet İşleri Başkanlığı’na bu farkı da sormuş olalım. Böyle gelen, haram mıdır helal mi?…

Asgari ücretin uygulama pratiğinde bir yanlışlık yapılıyor. Bilerek isteyerek yapılan bir yanlışlıktır bu. Asgari ücretin tatbikinde, uygulanmasında işverenler serbest bırakılmış. Bu serbestlikten istifadeyle işçilerin evi, barkı, anası, babası, çoluk ve çocuğu var mı yok mu sorulmaksızın, taze bekarmış gibi görülerek asgariye bağlanıyor…

Oysa işçinin karısı var oğlu var, iyi kötü sigarası da var. Entarisiydi pantolonuydu, fistanıydı, odunu ve kömürü, suyu idi sabunuydu derken bu ücret yetmiyor. Atatürklü dernekler, sağcılar. Solcular, ilericilerle gazeteciler, gericilerle AVM’ciler bağırıp geziyorlar, eh bizimkiler de geri kalmıyor…

Kadınlar da çalışsın, kadına istihdam sağlayalım…

Kadın sokağa çıkınca erkeklere yer kalmıyor. Bir de üzerine üstlük Suriyeli muhacirler. Emek piyasasında borsa alabora. Bu süreç beklenenden, umut edilenden ve tahminlerden uzun sürerse, ırkçılığı tetiklemez mi, kime soralım? 

NE TÜRKİYE HALKI ENSAR, ne de SURİYE HALKI MUHACİR. O günlerde Peygamber Rasulullah Efendimiz hepsinin başlarında idi. YA ŞİMDİ!

Devlet adına işlem koyan hükümet, iş alanlarını, çarşı pazarları dolaşacak, gerçek hak sahibi asgari ücretliyi vergi zulmünden kurtarıp, diğerlerinin de ücretlerini günün icaplarına ayarlatıp vergiyi kazananlardan alacak…

Hem sonra Asgari Ücret Heyetinde şimdi bir de çalışan aktif bir kişilik işçi kadrosu açmışlar, Türk-İş’in kanatları altına. Aslında sendika itiraz etmeliydi bu kadroya... Büyük Millet Meclisi de var galiba, bir iki kadar işçi!...

Atatürk İzmir’de bir İktisat Kongresini toparladığında, kongrede meslek ve sektör gruplarının meseleleriyle ilgili, ayrıca hükümet için yalap şalap da olsa uygulanacak bir iktisat politikası üzerinde temel çizelgeler düzenlendi…

Tüccarlar, köylüler, ithalatçılar, sanayiciler, bankacılar ve işçilerden seçilen temsilciler enine boyuna memleket meselesini görüştüler. Kazım Karabekir Paşamız da işçi ve amele temsilcisi olarak kongrede yer almıştı…

Yeni dönemin asgari ücreti, hayırlı ve bereketli olur inşallah…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23