• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Kanal mı körfez mi?..

20 Mayıs 2021
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Müstakil bahçeli bir ev mi, yoksa apartmanlardan bir bölüm mü? Bu tercih, harcama ve kullanıma yöneliktir. Bir benzeri, kanal için de düşünülebilir.

Kanal İstanbul mu yoksa, sun’i körfez açarak, tersane çalıştırmak mı?..

Cumhuriyetle birlikte Türkiye’nin siyasi, fikri ve hukuki hayatında ikileşme başladı. Her iki taraf da, hiç tereddüt etmeksizin kendi evvellerini anlatırken şöyle konuşurlar..

Biz Türkiye’de, lazıyla kürdüyle ve tatarıydı sünnisiydi ve alevisi, hep birlikte yek vücud bir millet idik. Kimimiz kağnı süren çarıklı, kimimiz efe misali silahlar belimizde, kadınıyla erkeğiyle Atatürk’ün yanında düşmanı denize döktük..

Evet doğrudur. Öyle de olmuştu..

Lakin, Hindistan Müslümanlarının gönderdiği yardımın İzmir iktisat kongresi sonrasında paylaşımını takiben, iskarpinlilerle çarıklılar formatında ikiye ayırıldı.

Ayrılmadı, ayırıldı. Hatta, hâlâ devam edip sürüyor, bu ayrışma.. 

Haydi geliniz, sivri akıllılık yaparak, milleti bıktırmadan, hem de ucuz tarafından, konuyu bir başka terazide kantara vuralım..

Marmara Denizinde düşünülen kanal ağzına yakın bir noktadan içeriye doğru limanımsı bir körfez açılsa ne dersiniz? Kasımpaşa’da Osmanlı’dan hatıra Tersane gibisinden, hem de birkaç havuzlu tersaneler sıralansa. Al sana derin ve geniş, bir de istihdam kaynağı, gemi inşa sanayiinde..

Ne dersiniz?

Bir kere masrafı az olur. Su kaynakları yok olmaz, toprak da, betonlaşma tehlikesinden kurtulur..

Müteahhitlerini hazırlayın. Sivri akıllı aylak insanlar daha ne gibi gelir kaynağı bulup buluştururlar. Yeter ki siz isteyin..

Bir ara muhafazakarlığa has kır havası isteyenlere, Millet Bahçeleri düşündüler. Lakin araya kıran girince, başladığı yerde dondu kaldı. Bu bahçe mimarisi biraz eski günleri hatırlattığından, ayrıca İstanbul’un da elden kaçırılması, projeyi aksattı. Şimdi zaman, ulusçuluk zamanı. Çağdaş kemalizme, ulus parkları yakışırdı. Ulusçu belediyeler, kasabalarında ulusları için münasip park yerleri hazırlasalar, fena mı olur?

Korona mücadelesinde Erdoğan’ın bakkallarda içki satışına getirdiği kısıtın müskirat düşkünü ulusçu vatandaşları bayağı rahatsız etti. Hele hele, müskiratçılar oda başkanının “rakının koronayla ne alakası?” yaveleriyle fırdöndülüğe kalkışması, rakıya kapı aralama telaşındakilerin hal-i pür melali, seyredenleri bayağı da üzmüştü..

Ulusun senfoni takımı da fırsatı kaçırmadı. Bando şefinin bir işareti üzerine hep bir ağızlarıyla sesli olarak başlayıverdiler..

Ne oluyordu yahu? Bunların amacı zaten çok evvelinden belliydi. Uyduruk İslam’ın (oha!) dinci kafalarından yayılan şeriat tehlikesini bertaraf etme zamanı geldi de geçiyor bile” (!)..

İster misiniz şimdi, Osmanlılaştırılmış Millet bahçelerinin rövanşına karşılık, çağdaş Türkiye’ye yaraşır bir şekle şemale bürünmüş ulus parkları, cebri bir moda akımına dönüşsün?..

Klüp rakılı hizmet sofralarıyla ülkemizin her karış toprağında kamu yönetiminde işret locaları?..

Amma da yakışır ha!…

Boş verin gitsin. Üç göbek geleceğimizin rızkını yiyormuşuz.. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Necati

Yazı mi yaziyon, karakalem mi calusiyon

ibb kendüğü gelüştürme kursları adayıyım, hazurum

atila abi, şu emekli baççavuşlarla muhabbet uslubundan düz yazı uslubuna geç artık da, konuyu anlayıp kanal körfez oylamasına katkı verebilelim biz de; melmegede bi faydamız olsun; hep sen mi savap alacan?
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23