• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Hikaye kıvamında zihniyet ve prensipler…

07 Şubat 2019
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

 Yine John F. Kennedy’den bu kez de Hz. Ömer yüklemeli vicdani bir prensip…

Seçmenler bizleri, hükümlerimize itimat ettikleri ve bu hükümleri milletin genel menfaatinin bir parçası olarak, çıkarlarının hakikaten ne olacağını en iyi ve keskin bir şekilde tespit edecek bir durumda kullanmaya muktedir olabileceğimize inandıkları için seçmişlerdir”…

Çeşitli vesilelerle yaptıkları konuşmalarına dikkat ettiğimizde, Devlet Başkanları Tayyip Erdoğan’ın yüklendikleri görevin niteliğini ifade ederken, Hz. Ömer’in vicdan muhasebesinde kullandığı üslubunu aynen kopyaladığı görülür.

Fırat kıyısındaki köylünün keçisini mi çalmışlar. Hz. Ömer, halife olarak vazifesinin hırsızı bulmak olduğunu bilmiyor muydu?” Kopyalananörnek budur…

Tayyip Erdoğan da, cumhurun başına gelirken, vaatleri arasında yer vermemiş olsa dahi, görevinin, vicdani vazifesinin, market soygunculuğuna karşı halkın menfaatlerini koruyucu tedbirler alacağını bilmiyor muydu?.. 

Nitekim, bildiğindendir ki, soygunculuğun üzerine eğildi, görüyorsunuz…

Nil kenarındaki keçi hırsızlığı ne ise, sıradan bir simge olup, bir tutam maydanozu “dört buçuk”a etiketlemek de, kemiyetiyle birlikte keyfiyetinde de aynidir, hırsızlıktır….

İmalat sanayiinde olduğu gibi gıda maddeleri konusunda ara malını kullanıp bunları nihai tüketime sevk eden imalatçı sayısı da mahduttur. Süt sanayinde il başına düşen fabrikalı imalatçı şirket sayısının ortalamada beşi altıyı geçeceği şüphelidir. Amma süt üreticisi aile birimi yüzlerceyi aşkındır. Sebze, meyve ve salça konserveciliği de buna benzer bir şablonun üzerine oturur. Patates soğan üretiminde de üretici ile potansiyel toptancı müşteriler arasındaki dengesizlik de ayni havayı teneffüs etmektedir…

Peynirciler ki, bunlar camililerle- camisizler olarak korporatif ortak bir sınıf teşkil ederler. Bunların “dolar yedi lira” evvelindeki süt alım fiyatlarıyla “dolar yedi lira” sonrası fiyatları oranlanır. Ayni kalitedeki yoğurt ve peynir fiyatlarını oranladığınızda, nispetler arasındaki fark, bu sektörün namus sertifikasıdır…

Bizler, böyle mi alışageldik alıştırıldık, yoksa ikinci cumhuriyet sonrasında mı bu kalıba döküldük bilmiyorum. Şimdi çarşı pazarda olduğu ve görüldüğü gibi, politikada da maalesef insanların namus ve güvenilirliğini ölçerken belirli bir zaman süresinde sergilediği iftitah tekbirinin sayısına bakılıyor. Ölçüyü verenler de, alanlar gibi ayni potadan döküldükleri için, ellerinden gelen bütün hünerlerini kullanarak tekbirlerine tekbir katarak dünyeviliğin hazzını yaşıyorlar, halka kan kusturarak… 

Halimize bakınca, şu anlatılanlara, eskiyi yüceltici şu hikayelere inanasım gelmiyor. Çarşı pazarda ilk satışını yapan bir esnaf yine alışveriş için tezgahına yaklaşan bir ikinci müşterisini; 

Elhamdülillah, ben siftahımı ettim, komşum henüz yapmadı. Ayni mal ayni fiyattan orada da mevcut. Lütfen komşumdan alınız” diyerek komşusuna gönderirmiş.  

Günümüzdeyse kişinin namus ve güvenilirliğini ölçerken, belirli bir zaman süresince KULLANDIĞI iftitah tekbirinin sayısına bakıyoruz…

Temennimiz ve arzumuz, pazardaki soygun ve ihtikarın üzerine giderken, Devlet Başkanlarının, akrabaları da dahil hiç kimsenin sergilediği tekbir ve istavroz sayılarına itibar etmemesi…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23