• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Yakın Tarihimizin Örtülen Yüzü ve Mason Aktörler!

01 Temmuz 2022
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

İsa peygamberi ispiyonlayan kişinin bir yahudi olduğunu öğrenen yeniçerinin hikayesini bilirsiniz... Sokağa çıkıp karşılaştığı ilk yahudiye saldırınca yahudi ona neden saldırdığını sorar. Yeniçeri “Siz İsa peygamberi öldürtmüşsünüz” der. Yahudi “İyi ama o bin beş yüz sene önceydi” deyince yeniçeri: "Ben anlamam…Ben daha yeni öğrendim” der…

Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Büyük Üstadı Remzi Sanver’in Fatih Altaylı’yla yaptığı televizyon programını on iki sene sonra izleyip hayretlere gark olunca kendimi birden o yeniçeri gibi hissettim…Tabii ki kimseye saldırma niyetim yok ama “nasıl gözden kaçırmışım, neden izlememişim bu programı” diye de hayıflandım doğrusu…
Yıllarca Yalçın Küçük, Aytunç Altındal gibi isimlerden ve muhtelif kitaplardan okuyup da “o kadar da değildir canım” diye burun kıvırdığımız, ciddiye almadığımız şeylerin gerçek bir yanı varmış meğer…
Mesela… Voltaire ve Mozart masonmuş… Bu da bir şey mi? Anlı şanlı İngiliz Bilimler Akademisi baştan aşağı masonmuş. Avrupa aydınlanma hareketi aktörlerinin ve İngiliz entelijansiyasının büyük kısmı da…

Abdülhamid’i tahttan indirip, Trablusgarp, Balkan ve 1. Dünya savaşına sokarak Osmanlı’nın paramparça edilmesine zemin hazırlayanlardan Talat Paşa maşrıkı âzammış mesela. Maşrıkı âzam mason terminolojisine göre “en büyük mason” anlamına geliyormuş. “Osmanlı topraklarında ilk büyük mason locasını 1909’da Talat Paşa açmış.” Tarih çok ilginç, 1909… Yani Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin hemen ardından. Abdülhamid döneminde mason locaları yeraltındaymış, çünkü padişah bu oluşuma karşıymış.

Herkesin aşina olduğu o malumat da doğruymuş. İttihat terakki yöneticilerinin ekseriyeti masonmuş. “Dönemin Selanik’i hem İttihat Terakki’nin hem de Masonların çok aktif oldukları bir yer”miş.

1927’den 1938’e kadar Mustafa Kemal’in en yakınlarından olup aynı zamanda İçişleri Bakanlığı yaparak devrim kanunlarını en şiddetli şekilde uygulayan Şükrü Kaya da masonmuş. Sanver, Kaya’dan “kardeşimiz” diye bahsediyor.
Mustafa Kemal 1926 yılında Mekke'de düzenlenen Uluslararası İslam konferansı toplantısına Türkiye’yi temsilen Edip Servet Tör’ü gönderiyor. Bu kişi daha sonradan maşrıkı âzam da olacak bir masonmuş…

İsmail Kara’nın aktardığına göre Cumhuriyetin ikinci diyanet reisi Şerafettin Yaltkaya, “farmasonların ileri gelenlerinden Adnan Adıvar’ın delaletiyle” o makama getirilmiş. Mason referanslı bir diyanet reisi…

Kuruluş döneminin A kadrosundan Başbakan Hasan Saka, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Meclis Başkanı Kazım Özalp; laik eğitim reformunu yapan ilk dönemin Milli Eğitim Bakanları Reşit Galip ve Hasan Ali Yücel gibi isimler, masonlar. Ayrıca Mili Mücadelenin önde gelen isimlerinden Rauf Orbay, Fethi Okyar, Refet Bele’nin de mason olduklarında, kaynaklar ittifak ediyorlar.
Bunlar haricinde cumhuriyeti kuran üst düzey kadroda ve mecliste mebus olarak görev yapan çok sayıda mason olduğunu biliyoruz.

Sanver’in de teyit ettiği gibi 1930 ya da 32 yılında dünya masonları İstanbul’da toplanıyorlar. Mustafa Kemal’e gelip saygılarını sunuyorlar. O da kendilerine “başarı” dileklerinde bulunuyor. Fakat biz başka kaynaklarda da görüyoruz ki uluslararası mason cemiyetlerinin İstanbul’da yaptıkları ilk toplantı bu değil. Üzerine düşünmeye değer bir tarihte, yani henüz cumhuriyet ilan edilmeden önce (1923 yılı içinde) uluslararası mason cemiyetleri büyük toplantılarını yine İstanbul’da yapıyorlar.

Ne zaman Mustafa Kemal’in mason olup olmadığıyla ilgili bir konu geçse kemalistler “O halde neden mason localarını kapattı?” diye bir savunma yaparlar.
Bu savunmanın tarihi gerçeklerle hiçbir alakası olmadığını anlatıyor Sanver. Evet 1935’de mason locaları kapatılmış ama nedeni cumhuriyeti kuran kadroların mason karşıtlığı değil, masonluk ile CHP hedeflerinin örtüşmesiymiş. Yani dönemin locaları kapatılırken mason üstadları diyorlar ki, “Locaları kapatıyoruz zira masonluğun umdeleri CHP’nin programında ifadesini bulmuştur.” Yani “CHP’nin modernleşme programı masonluğun ideallerine uyduğundan mason localarına gerek kalmamıştır.” CHP varken bize lüzum yok demek istemişler.

Ayrıca Deniz Güner’in Sansür ve İktidar kitabında söylediğine bakılırsa 1930’lı yıllarda Yahudi ve mason karşıtı yayınlar yapmak hükümetin talimatıyla yasaklanmış. Mason karşıtı bir hükümet zamanında böyle bir kararın alınamayacağı muhakkak. Fakat aynı zaman diliminde dini yayınlarla ilgili ciddi sansür olduğunu biliyoruz.

Programda hep merak edilen o soru da soruldu: "Mustafa Kemal mason muydu?” Sanver’in söylediğine bakılırsa Mustafa Kemal için 1909‘dan sonra oluşturulmuş bir mason üyelik bilgisi yokmuş. Ama “Mustafa Kemal Paşa’yı mason olarak anan Avrupa’lı tarihçiler olduğunu” da ekliyor Sanver. “Mustafa Kemal’in mason karşıtı olması düşünülemez” diyor Sanver. “Öyle olsaydı 1935’e kadar locaların açık kalması mümkün olmazdı” diyor.

Ayrıca Mustafa Kemal ile ilgili görüşünü şöyle özetliyor : “Mustafa Kemal Atatürk insanlığın en büyük evlatlarındandır.”
****
O karanlık ve gizemli, filmlere konu olan efsanevi mason ayinleri de gerçekmiş. Süleyman mabedi'nin yeniden inşası da dahil dini referanslı birçok efsaneyi içselleştiren masonlukta, teatral ayinler yapılıyormuş.

Türkiye’de 215 loca varmış. Toplam on beş bin de mason. Tabii bunlar 12 yıl öncesinin sayıları… Sanver diyor ki: “Masonluktaki gelenekçi anlayışın üç temel özelliği vardır: Tanrı inancı şartı; masonluğa dinsel veya siyasi bir kimlik atfedilmemesi ve kadınların üye alınmaması. Kadınların üye alınmamasının, bir geleneği sürdürmek dışında sebebi yoktur.”
Kadın üye kabul etmeyen geleneksel masonlukta bugün için antipatik kabul edilen bir başka ilginçlik daha var… Sanver’in şehadetine göre, masonlar arasında “travestiler “de yok.
Burada Avrupa ve Türkiye’nin modernleşme tarihinde önemli rol oynayan, en “aydınlanmacı”, en laik, en seküler kesimden bahsediyoruz.
Tam bu noktada, düşünce egzersizi olsun diye sıcak bir örnek vermek istiyorum. Mesela geçen hafta Mahmud Ustaosmanoğlu Hoca Efendi’nin cenazesine kadınların katılmaması gerektiği ile ilgili İsmailağa cemaatinin açıklaması çok tartışıldı. Seküler, Kemalist kesim bu karardan yola çıkarak kadınların ikinci sınıf kabul edildiğini söyledi ve Mahmud Efendiye de, İsmailağa Cemaatine de, tarikatlara da onlara kaynaklık eden dini düşünceye de hakaret ettiler. Öfke nöbeti sonunda iş “tarikatlar kapatılsın”a kadar vardı.

Sekülerler, ateistler, Kemalistler, solcular aynı tutumu geleneksel mason localarına da gösterecek kadar cesurlar mı, kuşkuluyum? Sırf kadınları locaya kabul etmiyorlar diye “mason locaları kapatılsın” şeklinde toplu bir girişim başlayabilir mi?
Yahut Travestilik gibi modifiye edilmiş cinsiyetçiliğe kökten karşı olan islami söylemi “çağdışı - gerici - yobaz” ilan eden sekülerler, Travesti ile yan yana görüntü vermekten kaçınan mason anlayışını aynı şiddette ve aynı hızda çağdışı ilan edebilirler mi?

Ya da bugüne kadar Türkiye’de yayınlanmış bir gazetenin manşetinde, masonluğun kadınları kapsam dışı bırakan bu geleneksel yanını en kaba ifadelerle aşağılayan bir söyleme rastladınız mı?

Neden rastlamadınız ve neden rastlayamazsınız? Asıl sorunlar bunlar…

Çok geç kaldığımı bilmekle beraber, programı izlediğimden beri bu soruların cevaplarını, bu memleketteki büyük kırılmaların arkasında kimlerin olduğunu, onlarca yıl kimler tarafından yönetildiğimizi ve Yalçın Küçük’ün anlattığı şeyleri düşünüyorum. Hayrolsun bakalım.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Fatih

Ellerinize sağlık Abi Allah Teâlâ razı olsun Senden

Yine

Bir Fatih Altaylının programında izlemiştim, diyor du ki konuşan dünyada üç tane yahudi devleti kurulmuştur biri israil biri Türkiye biri de Rusya.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23