Yargıtay üyesi, “masumiyet karinesi”, “özel hayat”
Yargıtay üyesi, “masumiyet karinesi”, “özel hayat”
Ali Karahasanoğlu
Bir Yargıtay üyesi, Fenerbahçe Başkanı Sadettin Saran üzerinden paylaşım yapmış..
Saran kim?
İmam Hatip üzerine yalanlar söyleyen bir kişi.
Saran kim, Futbol Federasyonu’nun maçları canlı yayınlama ihalesine yeterlik şartı taşımadığı belirlenince, “Giremedik. Gelecek sene için iyi hazırlandık. Ben Katar vatandaşlığına müracaat ettim” diyerek, ahlaksızca bir sataşma ile bu ülkenin geceli gündüzlü çalışan siyasi iktidarını, Katar vatandaşlarına ayrıcalık tanıdığı iftirasını atan bir adam.
Ki adamın kendisi de, doğumdan kaynaklı da olsa, annesinin Amerikan vatandaşı olmasından kaynaklı olsa da..
Bir Amerikan vatandaşı.
Böyle birisi, uyuşturucu temini gibi, gayri ahlaki ilişkiler gibi suçlamalara muhatap olduğunda, Yargıtay’da üyelik yapan bir isim, niye korumak ister?
Yargıtay üyesi Metin Yandırmaz’ın paylaşımı şöyle:
“Konu Fenerbahçe Başkanı olunca özel hayata ilişkin bilgi ve belgeleri dahi soruşturmanın gizliliğini de ihlal ederek ortalığa saçıp, konu başkaları olunca kafasını kuma gömenler. Bu yöntemleri FETÖ’den mi öğrendiniz? Siz de yaşattıklarınızı yaşamadan ölmeyin.”
Yargıtay üyeleri de klüp taraftarı olabilir, üyesi olabilir..
Ama..
“(Önceden Cumhuriyet Başsavcısı, HSYK Üyesi) Halen Yargıtay Üyesi”şeklinde kendisini tanıttığı bir sosyal medya platformunda takım taraftarlığı üzerinden bir yandan hukukçuluğunu konuştururken..
“Özel hayata ilişkin bilgi ve belge” derken..
“Soruşturmanın gizliliği” derken..
Soruşturma altında olan hatta adli kontrol kararı verilen bir kişinin üzerinden, tali bir noktada, belki gerçekten eleştirilecek dahi olsa, bir yüksek hakim tarafından görüş bildirilmesi, yargı etiği açısından, ne derece doğrudur?
Sadettin Saran’a yönelik bir suçlama olduğunda, onu özel hayat korumasına alıp, binlerce kişi hakkında benzer suçlamalar olduğunda sessiz kaldığında, cevabı şu mu olacaktır, yüksek hakimin: “Ben diğer kişileri tanımıyorum.”
Bir kişiyi tanıyıp tanımamanız, onun özel hayatına ilişkin haksız bir paylaşıma itiraz etmemenizi gerektirmez ki..
Özel hayata saygı üzerinden hassasiyet geliştiriyorsanız, kamuoyunda özel hayata ilişkin kime yönelik bir gizliliğin ihlali varsa, hepsine yorum yapmanız gerekir.
Hele hele, sayın Yargıtay üyesinin, imalı paylaşımlarla, Hz. Peygamberin bir hadisini beddua şekline dönüştürerek, takım taraftarlığını aşıp, insanların başkalarında görülen yanlışları belki de toplumu bu yanlışlardan korumak için iyiniyetle yaptıkları eleştirileri, kendilerinin de o yanlışı yaşamalarını temenni ederek dillendirmek ne derece doğrudur?
Metin Yandırmaz’ın sosyal medya paylaşımlarını incelediğimde, hayretler içinde kaldım..
Bir muhalif gazetenin, adeta manşetleri ile paralel paylaşımları dikkatimi çekti..
Yakın tarihden bir örnek:
“17 Aralık 2016’da; PKK terör örgütünün hain saldırısında şehit olan, Kayseri 1. Komando Tugayı personeli 15 kahraman
Mehmetçiğimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Ruhları şad, mekanları cennet olsun.”
Manşetlerin dili programında, tam da Sözcü gazetesinin buna benzer paylaşım yaptığı gün, “Bir önceki yıl. Ondan önceki yıl. Daha önceki yıl. Geriye doğru 2017’ye kadar gittim. Sözcü gazetesinde 15 şehidimiz hiç hatırlanmamış. Yine de hatırlasınlar, ama şu soruma ne cevap verecekler: Bu sene, Sözcü gazetesinin 15 şehidimizi hatırlamasının ardında, PKK’nın silah bırakmasından duyduğu rahatsızlık mı var? Bunu şehid istismarı olarak yorumlarsak, yanlış mı olur?”
Metin beyin paylaşımlarını da geçtiğimiz yıllara dönük taradım..
Şehidlerimizi genel anlamda “hatırlamıyor” diyemem. Çünkü Eren Bülbül’den Aybüke öğretmene kadar PKK saldırısında şehid olanların, değişik tarihlerde anma paylaşımları yapılmış..
Ama Sözcü gazetesinin, 2025’de hatırlayıp, 2024 ve daha eski yıllarda hatırlamadığı Kayseri’deki 15 şehidimiz Metin beyde de yok..
Belki daha önemlisi, Metin beyin aktüel konularda yaptığı paylaşımlarda, hukuk yorumlarını, büyük oranda muhaliflerin çizgisinde yapması.
Buna bir örnek daha vereyim.
19 Mart 2025 sonrasında, sık sık tartışılan masumiyet karinesi konusunda da, Metin beyin hukuki görüşü sosyal medya platformundan açıklanmış.
Tahmin ettiğiniz gibi, Ekrem İmamoğlu’na destek çıkan isimlerin benzeri bir açıklamayı 12 Haziran’da yapmış:
“Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Buna ceza hukukunda masumiyet karinesi denir. Sadece hukukçuların değil, herkesin bilmesi gereken temel bir hak ve kuraldır.”
Yani?
Yani ne yapmamız gerekiyor, sayın Metin Yandırmaz..
İki villayı bedavaya alan CHP’li başkanın yolsuzluğunu konuşmamamız mı gerekiyor?
73 kişi etkin pişmanlıktan yararlanıp, “İsnat ettiğiniz hususlar hakkında itiraf ediyorum. şunlar şunlar doğrudur” dediği ve suçlamaların büyük kısmı, yargılama başlamadan, etkin pişmanlık ifadelerinde büyük oranda doğrulandığı halde..
Bizim “masumiyet karinesi” gereği, sessiz mi kalmamız gerekir?
Kimse, yargılanmakta olan bir kişiyi “duruşmalar başlamadan asalım” da demiyor.. Yaşanılanlar anlatılıp, soruluyor, cevap bekleniyor..
Hani, masumiyet karinesinin çok keskin uygulanmasını öneren bir kanaatte iseniz ve bunu hukuki görüşünüz olarak, objektif şekilde dillendiriyorsanız, bunu da büyük bir saygı ile karşılarım..
Ama onlarca olayda, henüz mahkemenin kesinleşmiş kararı olmadan, Metin bey eleştirilerde bulunmuş ise..
Görünen gerçekliğe uygun yorumlar yapmış ise.. Bu çelişkiyi nereye koyacağız.
Somut örnek mi isteniyor?
Belki Fenerbahçe taraftarlığının da etkisi ile yaptığı şu paylaşımı, masumiyet karinesi ilkesi çerçevesinde Metin bey acaba, nasıl değerlendiriyor.
Dikkat buyrun, bu paylaşım yanlış demiyorum.. Bu paylaşım ile ilgili kişi, “Gerçekdışı bilgi var” açıklaması yaptığını bildiğim halde.. “Bu paylaşımlar masumiyet karinesinin ihlali anlamına gelmez” görüşünde olduğumu, başka olaylardaki görüşümle çelişmeden söylüyorum..
Ama..
Bazı kişiler için “masumiyet karinesi” diyen Metin beyin, şu paylaşımı nasıl yapabildiğini de, merak ediyorum:
“Adına kayıtlı iki ayrı telefonda da bylock çıkan bir federasyon başkanı olduğu konuşuluyormuş!!! Ne diyeceğimi bilemedim. Şakadır herhalde???”
Evet, hukuk konusunda görüşlerimiz farklı olabilir..
Ama bunların temelindeki bakış açımız, olaya/kişiye göre değişmemelidir.
Masumiyet karinesi, Sadettin Saran için de, bir başka kişi için de, aynı bakış açısı ile yorumlanırsa, “Objektif hukuki görüş” der, saygı duyarız..
Ama.. Bahis şirketi sahibi sözde işadamı. Algı operasyonlarına imza atarak, “Katar vatandaşlığına geçince ihaleyi alacağım” imasında bulunabiliyor ve bu hürriyet olarak takdim ediliyorsa.. Aynı adam, uyuşturucu temini suçlamalarında vıcık vıcık rezilliklerin içine batmış ise..
Bu kişiyi masumiyet karinesi ilkesinden yararlandırmaya kalkışmak..
Bizim karşımıza, “Atatürkçü olun” diyerek çıkan bir adam, uyuşturucu ile anılan bir kişi olduğu ortaya çıktığında..
Bize “İmam Hatip okul sayısı artıyor, öğrenci sayısı azalıyor. Fen lisesi açılmıyor” yalanı eşliğinde algı yapanlar, koro halinde “haremlik selamlık mı istiyorsunuz” sorgulaması ile akılları sıra bize aşağılamada bulunabiliyorlarsa..
Kimse bu kişiler için, “özel hayatın gizliliği” kalkanı, oluşturmasın.
Vatandaş bilsin, kim kimle, ne ilişki içinde.. Sonra kim kimi savunuyor, kim ekrana çıkıyor, kim ekrana çıkarılmıyor.. Kim kimi suçluyor, niçin suçluyor, bir gün önce o kişi diğer kişinin evinden mi çıkmış? O evde ne partileri verilmiş?
Bunlar, kamuoyunun önündeki kişiler için, siyasetçiler için özel hayat değildir.
Yargıtay’ın da binlerce müstakar içtihadında, kamuoyunun önünde olan kişilerin, özel hayatlarının, sıradan kişilere göre çok daha dar olacağını hatırlatır..
Masumiyet ve özel hayatın gizliliği konusunu, uzun süredir yazmak istiyordum.. Metin beyin şahsında, onun paylaşımlarından hareketle yazmış oldum.
Metin beyin FETÖ’ye karşı mücadelesini tebrik edelim..
Ama.. Diğer konularda..
“Lütfen” diyelim...