Silah meselesinde son söz kimin! Ömer çelik net çizgiyi açıkladı!
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, terörle mücadelede kırmızı çizgiyi bir kez daha belirtti. PKK’nın gerçek anlamda silah bırakmasının lafla değil, sahadaki kesin eylemlerle doğrulanması gerektiğini vurguladı. Bu sürecin ancak Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından teyit edildiğinde anlam kazanacağını ifade eden Çelik, “Retorik değil, somut adım şart” mesajını güçlü biçimde dile getirdi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Silah bırakma süreci tamamlanır, bütün unsur ve uzantılarıyla birlikte ve PKK'nın kendisini feshettiği, silahlarını bıraktığı, yani daha doğrusu varlığını sona erdirdiği retorik olarak değil, söylem olarak değil, eylem olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin teyit mekanizması tarafından teyit edilmesi gerekir. Kimdir bu teyit mekanizması? Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı." dedi.
Çelik, Habertürk canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve açıklamalarda bulundu.
"Terörsüz Türkiye" sürecinin hangi aşamada olduğunun sorulması üzerine Çelik, Türkiye'nin terörle mücadelesinin çok uzun bir tarihinin olduğunu hatırlattı. Türkiye'nin gazileriyle şehitleriyle büyük bir bedel ödediğini dile getiren Çelik, terörün de amacına ulaşamadığını söyledi.
Ömer Çelik, iktidarlarından önce de bir yandan terörle mücadele yapılırken, aynı zamanda da terör örgütü mensuplarının silah bırakması, teslim olması, topluma kazandırılması, terörden vazgeçmesi konusunda birçok yasal düzenleme yapıldığını anımsattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 12 Ağustos 2005'de, Başbakan olduğu dönemde, Diyarbakır'daki bir konuşmasında, "Kürt sorunu benim sorunumdur" ifadesini kullandığını hatırlatan Çelik, özellikle de o vesayet zamanlarında bunun dile getirilmiş olmasının paradigmatik bir devrim olduğunu kaydetti. Çelik, bunun belli bir etnik grubun, Türkiye'nin belli bir bölgesinin meselesi olmadığını belirtti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu meseleyi çözmekle ilgili ortaya koyduğu tarihi çağrının, Cumhuriyet tarihinin en önemli çıkışlarından bir tanesi olduğunu vurgulayan Çelik, Türkiye'nin üçüncü bir göz olmadan milli gözüyle, milli kurumlarıyla meseleyi halletmekle ilgili yeni bir süreç başlattığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın devlet kurumlarına talimat vermesiyle de bunun bir devlet politikasına dönüştüğünü belirten Çelik, komisyonun kurulmasından bir takım ziyaretler yapılmasına kadar bütün bunların hukuk sistemi içindeki imkanlarla olduğuna işaret etti.
Ömer Çelik, şöyle konuştu:
"Odak noktamızı kaybetmeyelim cümlesini çok sık kuruyorum. Çünkü bir sürü bir şey birbirine karışıyor. Odak noktası nedir? Komisyon açısından, bu süreç açısından PKK terör örgütünün bütün unsur uzantı ve şubeleriyle fesih ve silahların bırakılması. Bunun için de yapılması gereken işte devlet katında yapılanlar var, istihbarat örgütünün yaptıkları, Silahlı Kuvvetlerinin, İçişleri Bakanlığının yaptıkları var, devletin diğer kurumlarının hazırlıkları var. Bir yandan da milli irade bütün gücüyle bu işin sahibi olsun diye Yüce Meclis'te bir komisyon kuruldu silah bırakma ve fesih sürecine yasal zemin ve dayanak oluşturmak üzere. Şimdiki komisyon yarın bir gün silahlar bırakıldıktan sonra adım atılmak üzere bir hukuki çerçeve çıkarılmaya çalışıldığında ona dönük olarak bu çalışmalar yol gösterici olacak. Pusula örneği teşkil edecek."
"Avrupa'da pek çok ülkede PKK terör örgütü olarak görülüyor. Artık oradan çıkmaya yönelik bir takım girişimleri var. Bunu Türkiye için bir risk olarak görüyor musunuz?" sorusuna karşılık Çelik, "Bir Avrupa Parlamentosu üyesinin 'PKK terör örgütü, terör örgütü olmak çıkarılsın' diye şimdiden yaptığı başvuru muhtemelen onun arkasındaki irade ya da organizasyon, 'Terörsüz Türkiye' ve terörsüz bölge süreci akamete uğrasın diye bu girişimi yapıyordur. Biz bunu defalarca gördük." ifadesini kullandı.
- "Türkiye bu gündemi geride bırakmak istiyor"
Fesih ve silah bırakma denildiğinde mekanizmanın açık olduğuna işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Silah bırakma süreci tamamlanır, bütün unsur ve uzantılarıyla birlikte ve PKK'nın kendisini feshettiği, silahlarını bıraktığı, yani daha doğrusu varlığını sona erdirdiği retorik olarak değil, söylem olarak değil, eylem olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin teyit mekanizması tarafından teyit edilmesi gerekir. Kimdir bu teyit mekanizması? Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı. Devletin milli gözü, teyit mekanizması bu konuda.
Onlar görürse 'Evet örgüt silahlarını bırakmıştır. Varlığını eylemsel olarak fiilen, sadece retorik ve söylem olarak değil, sona erdirilmiştir' denilirse daha sonra devletin başı olarak bu durum Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilir. Cumhurbaşkanımızın takdir edeceği mekanizma artık bu MGK kararıyla mı olur yoksa Cumhurbaşkanlığı kararıyla mı olur? O zaman zaten varlığı sona erdiği için terör örgütü olmaktan çıkar. Terör örgütü olmaktan çıktığı için de işte kanuni düzenlemelerde o zaman örgüt mensupluğu diye bir şey kalmıyor yani direkt suça bulaşmamışlar açısından bütün bunlar kademeli olarak ele alınır."
Çelik, "Feshetmeden anladığımız isim değişikliği değil. Yani tabela değişikliği değil. Gerçekten terör eylemi ile ilgili, terörist faaliyetle ilgili faaliyetin sona ermesi, yani varlığın sonlandırılması." değerlendirmesinde bulundu.
Dört ana alanda silahlı yapının olduğunu, İran'da PJAK, Türkiye'nin içinde PKK, Irak'ta PKK, Suriye'de SDG bulunduğunu ifade eden Çelik, bir de bunun çatısı olan hem ideolojik hem finansal terör faaliyeti yürüten KCK olduğunu aktardı.
Çelik, "Dolayısıyla burada kastettiğimiz şey bizim bütün bu unsurların, bütün şube uzantıları sona ersin derken yani şöyle bir şey yok, silahlı grup silahı bıraktı ama Avrupa'daki finansal faaliyetler devam ediyor. Bu ne demek? 'Ben ilk fırsatta tekrar terör faaliyetine başlayacağım' demektir. Bunların hepsi tek bir çerçeve olarak ele alınmalı. Buradaki büyük resimde mevzu şudur. Türkiye bu gündemi geride bırakmak istiyor. Bu gündemin bölgede de geride bırakılması lazım." diye konuştu.
- "Herhangi bir terör örgütüyle bir pazarlık söz konusu değil"
Bölgedeki Türklere, Kürtlere, Araplara, Sünnilere, Şiilere, Alevilere, Dürzilere, Nusayrilere dönük kötü niyet besleyenlerin hepsinin terör örgütlerini vekalet savaşlarının parçası olarak kullandığının altını çizen Çelik, "Biz şu anda hangi terör örgütüne, hangi ülkenin istihbarat örgütünün 'silah bırakmayın ya da acele etmeyin' dediğini ya da kimin kime ne vadettiğini biliyoruz. Hangi faaliyetin yürütüldüğünü biliyoruz." sözlerini sarf etti.
Bütün komşulardan ve müttefiklerden bu sürece destek vermesini arzu ettiklerini dile getiren Çelik, burada aslında Türk'ün de, Kürt'ün de, Arap'ın da diğer bütün unsurların üzerinde terörle kurulmak istenen vesayetin kaldırılmasıyla ilgili bir iradenin bulunduğunu vurguladı.
"İmralı'ya gitmekle ilgili AK Parti'nin bir mesafesi var mıydı?" sorusu üzerine Çelik, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde doğrudan cezaevlerini ziyaret eden, cezaevlerinde mahkumlarla görüşen ve bu konuda faaliyet yürüten komisyonların olduğunu hatırlattı. Böyle bir mesele yürütülürken de komisyonun iradesinin burada bu şekilde tecelli ettiğini ve böyle bir görüşmenin gerekliliğine karar verildiğini aktaran Çelik, netice itibarıyla da bu görüşmenin gerçekleştiğini kaydetti.
Komisyonun genel kurula yol göstermek üzere tutum belgesi ortaya çıkaracağını, bunların hepsinin hukuk sisteminin imkan ve kabiliyetleri içerisinde olduğunu vurgulayan Çelik, "Devletin niteliklerinden ya da milletin değerlerinden verilen bir taviz yok. Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak ilkesinden bunu zedeleyecek herhangi bir adım yok. Bu ilkeler çok açık bir şekilde ortaya konuluyor. Herhangi bir terör örgütüyle ya da yabancı bir güçle herhangi bir pazarlık söz konusu değil. Al-ver süreci söz konusu değil." ifadesine yer verdi.
- "Yol haritası işliyor"
"İmralı ile görüşmede beklenen bir mesaj var mıydı? O mesaj alındı mı?" sorusu üzerine Çelik, terör örgütünün kendini feshetmesi ve silah bırakmasıyla ilgili daha önce yapılan bir açıklamanın olduğunu hatırlattı.
Çelik, komisyon üyelerinin, silah bırakma sürecinin devamıyla ilgili, Suriye'deki SDG'nin tasfiyesine ilişkin sorular sorduklarını ve komisyona bu konuda bilgi vereceklerini anlattı.
Komisyonun görüşmesinin açıklanıp açıklanmayacağına ilişkin de Çelik, "Komisyonun kendi takdiridir, kararını verir." dedi.
Silah bırakma sürecinin kesintisiz devam etmesi gerektiğini, bunu akamete uğratacak bir takım çıkışların daha hızlı alınıp kenara konulması gerektiğini dile getiren Çelik, "Stratejik sabır, stratejik aklın merkezinde yer alan unsurlardan bir tanesi. O yüzden birincisi, yol haritası işliyor. Yani 'Terörsüz Türkiye' hedefine doğru ilerliyoruz. Rotada bir sapma yok. Bütün provokasyonlara ve sabotajlara ve diğer bir takım gündem saptırmalara rağmen odağımızı koruyoruz, ilerliyoruz ve inşallah bu hedefe ulaşmak için senkronize bir şekilde çalışıyoruz." açıklamasında bulundu.
Terör örgütü elebaşlarından birinin "PKK kadroları af istemiyor. Eve dönüş yasası istemiyoruz. Af, suç işleyenlere yapılır. Biz bir suç işlemedik. Affedecek bir şeyimiz yok. Niye af isteyelim?" şeklinde sözler sarf ettiği hatırlatılan Çelik, komisyon kurulmadan önce komisyonun kurulmasının ne kadar önemli olduğunun altının herkes tarafından çizildiğini, komisyon kurulduktan sonra örgüt çevrelerinden bu tip mesajlar geldiğini ifade etti. Çelik, "Yol haritasında ilerleme sağlandığı zaman muhakkak surette bir psikolojik harp yöntemi, bir sabotaj girişimi şeklinde bir şey." görüşünü paylaştı.
Kritik aşamalarda böyle bir zamanlamanın dikkat çekici olduğunu vurgulayan Çelik, bu sefer de İmralı ziyaretinden sonra, SDG meselesi konuşulurken sadece bu açıklamanın değil üç dört tane bu şekilde zehirli açıklamanın geldiğini anımsattı.
Çelik, "Burada iki katman var. Birinci katman şu, bu komisyonun kurulmasına da vesile olan PKK terör örgütünün fesih ve silahların bırakılması sürecinde odak kaybı yaratmaya çalışan bir şey. İkinci katman esasında bu çağrıyı örgüte kim yaptı? İmralı yaptı. Şimdi oraya bir şey söylüyor aslında. O çağrıya müspet yaklaştığını söyler gibi ondan sonrasında da silah bırakmayacağız noktasına gelen, yani orada İmralı'dan yapılan fesih ve silah bırakma çağrısına karşıt bir çağrı olarak bunu gündemleştiriyor." değerlendirmesini yaptı.
- "Tek adresli düşünmemek lazım"
Esed rejimi zamanında en çok zulme uğrayanlardan birinin Suriye'deki Kürtler olduğunu, 10 Mart Mutabakatı'nın 7. maddesinde "Bölünmeye yönelik çağrılar, nefret söylemi ve toplumdaki ayrışmayı körükleyen girişimler reddedilecektir" denildiğini aktaran Çelik, 10 Mart Mutabakatı'nın, Kürtlerin kazanımlarını tescil ettiğini söyledi.
"Bir 'uygulayacağız' diyorlar, bir 'uygulamayacağız' diyorlar. Trump, Şara'ya destek veriyor ama farklı sesler çıkıyor. İsrail'in orada PYD'yi, terör örgütünü bir şekilde kışkırtması, Trump'a rağmen bunu yapması gibi bir durum var mı?" sorusuna Çelik, "Tabii tek adresli düşünmemek lazım. Başka odaklar da var. Biliyoruz." yanıtını verdi.
AK Parti Sözcüsü Çelik, şöyle devam etti:
"Son yaptıkları açıklamalarda diyorlar ki 'Biz Türkiye için bir tehdit teşkil etmiyoruz. Biz herhangi bir şekilde Türkiye'ye zarar verecek bir konumda gözükmek istemiyoruz'. Retorik olarak bunu herkes söyleyebilir. Söylem olarak herkes söyleyebilir. Biz de diyoruz ki 'Irak'taki yöntemle, terör örgütünün feshi ve silahların bırakılması yöntemiyle Suriye'deki yöntem ayrı. Her birinin kendi karakteri var. Kendi özgür koşulları var. İşte bunun altına imza attıkları metin bu ve ikinci maddesinde doğrudan Suriye Kürtlerinin haklarının garanti altına alınacağını söylüyor.
Bu anlaşmanın uygulanmasını istiyoruz biz. Bu anlaşmanın uygulanması bizim açımızdan SDG'nin Türkiye açısından terör örgütü olmaktan ve Türkiye'yi tehdit eden bir yapı olmaktan çıkmasının ispatıdır. Anlaşmanın altına imza da atmışsınız. Bunu uyguladığınız andan itibaren bu anlaşmanın maddelerini hatta ilk aşamada havaalanları, gümrük kapıları, petrol bölgelerinin merkezi yönetime devri şeklinde bir adımın atılması bile aslında birçok şeyi değiştirecek. Stratejik bir oyun değiştirici, olumlu anlamda stratejik bir oyun değiştirici olacaktı. Bu çerçevede bir tablo çıkacaktı."
Türkiye'ye kötü gözle bakanlara kötü gözle baktıklarını kaydeden Çelik, "Biz istiyoruz ki buradan Suriye özelinde söyleyeyim, Türkmen de kazansın, Kürt de kazansın, Arap da kazansın, Sünni, Şii, Alevi, Nusayri, Ezidi, Dürzi hepsi kazansın. Yani bizim o güneydeki ayrılıkçılık yapan ve İsrail'le iş tutan o ayrılıkçı Dürzi lider dışında Dürzilerle hiçbir sorunumuz yok. Onların da haklarının korunmasını istiyoruz." diye konuştu.
Ömer Çelik, terörsüz bölge çağrısının herkesin hakkını koruyan bir durum olduğunu, burada kimsenin dışlanmadığını aktardı.
Kimsenin, Türkiye'nin Suriye politikasına bir şey demediğini, tam tersine herkesin Suriye'de istikrar olmasını istediğini belirten Çelik, "Biz de Suriye yönetimine, uygun şekilde, Cumhurbaşkanımızın mesajları çerçevesinde ne diyoruz? 'Herkesi kapsayacak bir hükümet modeli çıkarın'. Bu unsurlar terörü bıraktıktan sonra suç işlememiş olanlar giderler, parti kurarlar, parlamentoya girerler, hükümete girerler ve sistem işlemeye devam eder." dedi.
ABD Başkanı Donald Trump'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik övgü dolu sözleri sorulan Çelik, "Başkan Trump'ın birinci dönemini hatırlayın çok inişli çıkışlı bir dönemdi. O inişli çıkışlı dönemde bir şey gördü o. O da şu, yolunda sabit duran, verdiği sözün arkasında duran bir tek Erdoğan var. Net görüldü bu. Bunu ifade etti zaten." değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cizre'de düzenlenen sempozyumdaki koruma görüntülerine ilişkin, "Bu görüntü tabii ki nahoş ve olumsuz yorumlara zemin teşkil etti. Bununla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı bir soruşturma yürütüyor." dedi.
Çelik, Habertürk canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve açıklamalarda bulundu.
"4. Uluslararası Melaye Ciziri Sempozyumu"na katılmak üzere Şırnak'a gelen Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Mesut Barzani'nin korunma görüntülerine ilişkin soru üzerine Çelik, Barzani'nin, Terörsüz Türkiye sürecine verdiği desteğin önemli ve kıymetli olduğunu söyledi.
Çelik, "Bu görüntü tabii ki nahoş ve olumsuz yorumlara zemin teşkil etti. Bununla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı bir soruşturma yürütüyor. O çerçevede değerlendirilecektir. Sonuç olarak, aktif görevi yok Sayın Barzani'nin ama tabii ki güvenliğinin sağlanması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti bu kudrete sahiptir." diye konuştu.
Çelik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, söz konusu görüntülere ilişkin açıklamalarına yönelik Barzani'nin ofisinden de bir açıklama yapıldığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Biz yayına girmeden evvel onun ofisi adına Sayın Bahçeli ile ilgili saygısız bir mesaj yayınlandı. Barzani'nin ofisi adına açıklamayı sözcü yazılı olarak yapmış. O sözcünün kaleme aldığı metin saygısız bir metin. Çünkü 'ırkçı ve şovenist' gibi birtakım ifadeler kullanıyor Sayın Bahçeli'ye karşı. İkincisi de bir yalan üzerine kurulmuş. Nedir o? Sayın Bahçeli'nin, Sayın Barzani'yi koruyan o güvenlikçilerle ilgili değerlendirmesi var. Ama herhangi bir şekilde Sayın Barzani'nin ziyaretine ya da şahsına ilişkin olumsuz bir değerlendirmesi yok. Diyor ki 'Buraya gelmesi milletimizin alicenaplığının ve misafirperverliğinin göstergesidir.' Dolayısıyla orada asıl bu açıklamayı yapan kişi kim ise onun kullandığı dil ırkçı ve şovenist. Çok kötü bir dil. Bu saygısızlığı düzeltmeleri lazım. Bu kabul edilemez ve mutlaka düzeltilmesi gereken bir şey. Terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge için bu kadar emek veren, bütün bir siyasi hayatını, gücünü bu işe seferber etmiş Sayın Bahçeli'ye karşı bu üslubun kullanılması hem akılsızlık hem idraksızlık hem de terörsüz bölge sürecine karşı sabotaj anlamına gelecek bir şey."
- "Milletten saklanmasını düşündüğümüz ya da kaçırdığımız bir şey yok"
TBMM Genel Kurulu'nda, Ekrem İmamoğlu'nun yargılandığı davanın TRT'den canlı yayınlanması teklifinin kabul edilmemesi kararına ilişkin soru üzerine Çelik,"Bunu bir hodri meydan gibi yapıyorlar. Burada bizim milletten saklanmasını düşündüğümüz ya da milletten kaçırdığımız bir şey yok. Hodri meydansa hodri meydan. Bir yandan da hukuk sistemi var. Şöyle düşünün, diyelim ki benzer şekilde yargılanan diyelim ki faraza 1500 kişi var. 1500'ü de canlı yayın talep etti. Eşitlik ilkesi gereği 1500'ünü hangi kanalda canlı yayınlayacaksınız, değil mi? Şu anki kanunlarımıza göre zaten müsait değil. Yani yargı, yürütme, yasama, yani bunlar çelik çomak oyunu değil ki. Burada Cumhur İttifakı'nın yani bunu reddetmesi, burada söyleneceklerden herhangi bir çekinmeyle ilgili değil." değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo'nun Türkiye'yi ziyaretiyle ilgili eleştirilere yönelik "Biz her meşru devletin başkanını burada tabii ki misafir ederiz. Devlet protokol kurallarımız belli. Bununla ilgili özgüvenimiz belli. Yapılacak şeyler yapılır. Giderken Papa'nın dünyaya verdiği şu mesaj önemli, 'Burada az sayıda bir Hristiyan azınlık olmasına rağmen Türkiye'de herkes eşit ve hoşgörü içerisinde yaşıyor.' Bu dünyanın başka yerleri için de örnek olmalıdır. Papa'nın verdiği mesaj bu." ifadelerini kullandı.
Karadeniz'deki ticari gemilere yönelik saldırılara ilişkin soru üzerine Çelik, "Bu eylemler birincisi münhasır ekonomik bölgemizde olduğu için asla kabul edilemez. İkincisi de münhasır ekonomik bölgemizde olan ya da olmayan Karadeniz'deki bütün seyrüsefer güvenliğini tehdit ediyor. Yani bu, bütün ülkeleri olumsuz etkileyecek bir tablodur." dedi.
- "Yakın vadede bir barış gözüküyor diyecek durumda değiliz"
Çelik, Karadeniz'de seyrüsefer güvenliğinin kilitlenmesinin, bütün tedarik zincirinin bozulması anlamına geleceğini dile getirerek "Sayın Cumhurbaşkanımız yakın zamanda hem Zelenskiy ile hem de Putin ile görüştü. Günün sonunda Başkan Trump'tan diğerlerine kadar 'Bir çözüme varılırsa Erdoğan sayesinde olacak' denilen bir çerçeve bu. Ama gelinen noktada daha da uzaklaşılmış gözüküyor. Çünkü işte Donetsk, Donbas oradaki çatışmalar daha da yoğunlaşmış gözüküyor. Dolayısıyla yakın vadede bir barış gözüküyor diyecek durumda değiliz." değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias'ın adaları silahlandıracaklarına dair açıklamalarının hatırlatılması üzerine Çelik, bu açıklamanın "yanlış" olduğunu söyledi.
Çelik, Dendias'ın açıklamalarına karşı Türkiye'nin bir adım atıp atmayacağına ilişkin soruya "Mutlaka vardır da her şeyin bir zamanı var. Çatışma, savaş bunlar düşük kapasiteli kişilerin kullanacağı şeydir. Bu tip konularda yani Allah göstermesin, buna ihtiyaç duyurmasın, Türkiye'nin milli güvenliği pazarlık konusu değildir. Türkiye'nin milli güvenliğinde erteleme, bölünme, pazarlık söz konusu olmaz. Ama oturup da bütün bir siyasi gündemimizi bakanlık koltuğunda oturan bir tanesinin trol üslubuna cevap verip ona göre ayarlayacak değiliz." yanıtını verdi.
Bu tür açıklamaların Ege'de, Akdeniz'de tansiyonu yükseltecek açıklamalar olduğunu belirten Çelik, "Yunanistan siyasetinde bütün siyasi kariyerini bunun üzerine kuran birtakım figürler var. Ama günün sonunda biz yine diplomasiyi işletiriz. Yunanistan'la komşuluk ilişkilerini tamir edecek karşılıklı adımlar atmaya özen gösteririz." dedi.
Dünyanın bir çok yerinde savaşlar varken Türkiye'de uygulanan bedelli askerlik ve askerliğin 6 aya düşürülmesiyle ilgili soru üzerine Çelik, "Bedelli askerlik kararı da diğerleri de alınırken Türk Silahlı Kuvvetleri kendi değerlendirmesini yapıyor. Silahlı Kuvvetlerin ihtiyacında herhangi bir zaaf oluşmayacak şekilde bütün bu süreçler yürütülüyor zaten." ifadelerini kullandı.
Çelik, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanımızın önümüzdeki yıllara hazırlıkla ilgili bütün bakanlık ve birimlere verdiği talimat var. Yani kendilerini güncelleyecekleri konularda, alacakları kararlar ve reformlar konusunda çalışma yapıyorlar. Nitekim Milli Savunma Bakanlığı da bu tartışmalar gündem olunca yakın zamanda açıklama yaptı, 'Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda önümüzdeki dönemde güncellenmesi gereken, reforme edilmesi gereken alanlarla ilgili kuvvetlerdeki çalışmalar devam etmektedir' diye."
Son seçimin ardından Türkiye'nin Kıbrıs politikası ve KKTC ile ilişkilerinin nasıl şekilleneceğine dair soru üzerine Çelik, Kıbrıs Türkü'nün hiçbir koşul altında asla yalnız bırakılmayacağını ve Kıbrıs Türkü'nün davasının milli dava olduğunu söyledi.
Türk askerinin adadaki varlığının, barışın teminatı olduğunu ifade eden Çelik, adada iki egemen devlet yapısı kabul edilmediği müddetçe diğer çözümlerin hiçbirinin bir işe yaramayacağını bildirdi.
Ateşkes anlaşmasına rağmen İsrail'in Gazze'deki saldırılarının devam ettiğinin hatırlatılması üzerine Çelik, "Artık bir tabeladan ibaret kalmaya doğru gidiyor bu ateşkes ve daha büyük çatışmaları tetikleyecek bir noktaya doğru gidecek. Yani bu kadar insanı öldürürseniz, köşeye sıkıştırırsanız bunun sonucu başka patlamalara yol açacak." dedi.
- "Sporun üzerinden bu gölgenin tamamen kalkması lazım"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının futboldaki bahis soruşturmasına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye Futbol Federasyonu çok cesur bir adım attı. Tebrik ediyoruz onları. Sonuna kadar gitsinler. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ivedilikle harekete geçti. Bütün kamu kurumlarından bilgi talep ediyor ve burada hızlı hareket ederek, toplumun büyük bir kesimini mağdur eden ve maalesef çok sayıda kişinin içine bulaştığı bu kirliliği temizleme konusunda ciddi bir irade var. Parti olarak bütün bu süreci tamamen destekliyoruz. Futbol başta olmak üzere özellikle sporun üzerinden bu gölgenin tamamen kalkması lazım."
Sanal kumarla ilgili de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında uzun süredir bir çalışma yürütüldüğünü belirten Çelik, "Bunu doğrudan milli güvenlik tehdidi, toplumumuza, egemenliğimize, toplumsal huzurumuza dönük bir saldırı olarak görüyoruz ve o yöntemlerle mücadele edilecek. Yani milli güvenliğimize saldırının bedeli, karşılığı neyse hukuk içerisinde o şekilde bir cevap verilmesi gerekiyor." diye konuştu.