Sednaya Hapishanesi işkence notları! "Asker içeriye girip birini öldürmeden çıkmazdı"
Suriye’deki Sednaya Hapishanesi, Esed rejiminin sivillere yönelik sistematik işkenceler ve insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiği bir işkence merkezi olarak biliniyor. İki yıl boyunca işkenceye maruz kalan Riyad Avlar, "Oradaki tutukluluk durumları kötüydü. Yemek, sağlık, içerideki yaşam koşulları çok kötüydü. Asker, polis içeriye girip koğuştan birini öldürmeden çıkmazdı. Yiyecek bir şey yok, bazen o kadar işkence yaparlardı ki yemeği tuvalete döküp tutuklulara zorla yediriyorlardı." dedi.
Suriye’deki Sednaya Hapishanesi, Esed rejiminin sivillere yönelik sistematik işkenceler ve insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiği bir işkence merkezi olarak biliniyor. İki yıl boyunca işkenceye maruz kalan Riyad Avlar, "Oradaki tutukluluk durumları kötüydü. Yemek, sağlık, içerideki yaşam koşulları çok kötüydü. Asker, polis içeriye girip koğuştan birini öldürmeden çıkmazdı. Yiyecek bir şey yok, bazen o kadar işkence yaparlardı ki yemeği tuvalete döküp tutuklulara zorla yediriyorlardı." dedi.
Suriye istihbaratı tarafından gözaltına alındıktan sonra 2 yıl hücrede tutulan ve falaka, askıda elektrik gibi çeşitli işkencelere maruz kalan Avlar, 2017 yılında geldiği Gaziantep'te arkadaşlarıyla kurduğu Sednaya Hapishanesi'ndeki Tutuklular ve Kayıp Kişiler Derneğinde kendisiyle aynı acıları yaşayan 20 kişiyle ara sıra bir araya geliyor.
Sednaya Hapishanesi'nde işkence görenlerin anılarının yer aldığı "Suriye Devrimi Sırasında Sednaya" kitabını çıkaran Avlar, yaşananları unutturmamaya çalışıyor.
AA muhabirlerinin çektiği Sednaya Hapishanesi'nin görüntülerini izleyen Avlar, duygularını anlattı.
Riyad Avlar (48), 19 yaşında Arapça, İngilizce öğrenmek için gittiği Halep'te casusluk faaliyeti yürüttüğü iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklandığını söyledi.
İki yıl boyunca işkenceye maruz kaldığını belirten Avlar, şunları söyledi:
"Oradaki tutukluluk durumları kötüydü. Yemek, sağlık, içerideki yaşam koşulları çok kötüydü. 2011'den önce insan hakları ihlalleri vardı. 2011'den sonra bütün insanlığa karşı bir ihlal oluştu çünkü içeride cinayetler yaşandı. Asker, polis içeriye girip koğuştan birini öldürmeden çıkmazdı. İnsanlar korku içerisinde yaşıyordu. Yiyecek bir şey yok, bazen o kadar işkence yaparlardı ki yemeği tuvalete döküp gidiyorlardı, tutuklulara zorla yediriyorlardı. Psikolojik, fiziksel ve cinsel işkenceler vardı. Ailemle görüşmeme izin vermiyorlardı. 15 yıl sonra gelip, 'Ailene haber gönderebilirsin' dediler. En son 2010'da kardeşlerimden biriyle sadece 15 dakika görüşebildim. Cezaevinden çıkışım sürpriz oldu. Sınır kapısından beni teslim ettiler. Cezaevlerindeki kayıtlara bakılsın. Niye, bu insanların nasıl öldüğü ve nasıl kaybolduğunun tek kaydı o cezaevinde. Toplu mezarlarda birçok ceset açığa çıkacak ve aileler alacak."
"Oradan çıkan insanları görünce mutlu oldum"
Tutuklu kaldığı süreçte hep dua ettiğini dile getiren Avlar, o anları unutamadığını kaydetti.
AA muhabirlerinin çektiği hapishane görüntülerini izleyen Avlar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Demir kapıları görünce o anları hatırladım. İşkenceler aklıma geldi. Biz topluma karışsak da hala o travmayı yaşıyoruz. Oradan çıkan insanları görünce mutlu oldum. Kayıp aileler için üzgünüm. Özellikle çıkanlara destek olmak gerekiyor. Bir arkadaşım vardı, 43 yıl sonra cezaevinden çıktı çünkü kendisi pilottu ve emirlere karşı çıktı. 2-3 gün önce cezaevinden çıktı. Bazı arkadaşlarımı televizyondan gördüm. Tutuklananların çok büyük çoğunluğu mazlumdu."
"Sadece isim benzerliğinden tutuklananlar var"
Esed rejiminin çökmesinin ardından Suriyelilerin tekrar ülkelerine dönmesinin mutluluk kaynağı olduğunu belirten Avlar, şunları kaydetti:
"Sadece isim benzerliğinden tutuklananlar vardı. Arap dünyasında Muhammed ismi çok fazla. İsim benzerliğinden tutuklanıp ölenler vardı. Sosyal medyadan tutuklananlar vardı. Hiç kimse evini çocuklarını bırakıp başka yerlere gitmez. Üzüntülü olaylar yaşandı. Birçok tanıdığım Türkiye'ye minnettar. Gerçekten Türkiye önemli yardımlar yaptı. Onlara en iyi davranan ülke Türkiye'dir."
Riyad Avlar, Sednaya Hapishanesi'ne konulmadan önce 2 yıl işkence gördüğü hücrenin arkadaşları tarafından çekilen görüntülerini de izledi.
Sednaya Hapishanesi’ndeki çalışmalara Türkler de katıldı: 50 yerde kazı yaptılar
Suriye’nin en korkunç işkence merkezlerinden biri olarak bilinen Sednaya Hapishanesi’nde, Yasevi Hareketi Derneği de arama kurtarma çalışmalarına katıldı.
Dernek Başkanı Mahmut Cömert ve 21 kişilik ekibi, 3 gün boyunca hapishanede kazı yaptı. Milliyet’e konuşan Cömert, “50 farklı noktada kazı çalışmaları yaptık. Ne ölüye ne diriye ne de bir kemik parçasına rastladık. Binlerce insan burada yakınlarını aradığını söyledi. Ancak bu insanlara dair hapishanede somut hiçbir şeye rastlamadık. Asit depolarını ve pres makinelerini gördük. Manzara, insanlık tarihinin en karanlık olaylarından birine işaret ediyor olabilir” dedi.
Anadolu Ajansı'nın geçtiği habere göre; Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Emrah Bozbayındır, Suriye'de devrilen Beşşar Esed rejiminin işkence merkezi olarak bilinen Sednaya Hapishanesi'ni "Esed rejiminin sivillere karşı en büyük silahı" olarak nitelendirdi.
Bozbayındır, Esed rejiminin işkence merkezi olarak bilinen Sednaya Hapishanesi'nde yaşanan insan hakları ihlallerine dair soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
Sednaya Hapishanesi'nin 1987'de kurulduğunu kaydeden Bozbayındır, askeri bir hapishane olarak kurulmasına rağmen zamanla sivillerin de tutulduğu bir hapishane haline geldiğini söyledi.
Bozbayındır, hapishanenin, 2011'de başlayan Suriye iç savaşından sonraki süreçte "Esed rejiminin sivillere karşı en büyük silahı" haline geldiğini belirterek, "30 binden fazla kişinin bu hapishanede infaz edildiği biliniyor ve (burası) çok ağır işkencelerin yapıldığı bir işkence merkezi." dedi.
Sednaya Hapishanesi'nde tutulan ve kaybolan kişilerle ilgili kurulan bir dernek olduğunu kaydeden Bozbayındır, bu derneğin 1987'den bu yana bu hapishanenin direktörlüğünü yapmış isimlerin, burada görev yapmış kişilerin ve burada işlenen suçları raporladığını dile getirdi.
Hapishanenin yapısına değinen Bozbayındır, şunları kaydetti:
"Etrafının bir mayın tarlasıyla sarılı olduğu kırmızı ve beyaz hapishane iki kısımdan oluşuyor. Kırmızı bölümde, kırmızı binada yatan kişilerin hemen hemen hiçbir hakkı yok. Genelde bunlar incomunicado dediğimiz, aileleriyle, yakınlarıyla hiçbir iletişim kurulmadan, nerede oldukları bilinmeden tutulan, orada tutuldukları dahi bilinmeyen kişiler niteliğinde. Yıllarca burada kalıp, hiç kimsenin orada kaldığını bilmediği kişiler var. Ve buradaki modele baktığımız zaman herhangi bir adil yargılanma hakkının olmadığı ve her türlü işkence yöntemlerinin, kadınlara ve erkeklere cinsel saldırı, kişilerin gözlerinin çıkartıldığı ve benzeri elim işkence hadiselerinin yaşandığı bir hapishane burası."
"Bu hapishanede 2007'de 1500 kişi kalırken, 2011'den itibaren 30 bine yakın insan hayatını kaybetmiş." ifadelerini kullanan Bozbayındır, Birleşmiş Milletler (BM) soruşturmacılarının buradaki fiillerin insanlığa karşı suç teşkil ettiği kanaatine ulaştığını aktardı.
Ölüm nedenleri "kalp krizi veya solunum yetmezliği" gibi gösterilmiş
Bozbayındır, uluslararası raporlardan Sednaya Hapishanesi'ndeki işkence yöntemlerinden bazılarının elektronik şok, kulakların kesilmesi gibi yöntemler olduğunu bildiklerini söyledi.
Hapishanenin muhalifler tarafından ele geçirilmesinin ardından hapishanenin altında daha önce bilinmeyen bir bölümün olduğunun ortaya çıktığını belirten Bozbayındır, gelen görüntülerde sağlık koşullarının hiç iyi olmadığının gözler önüne serildiğini vurguladı.