"Devrin en yoksulları bile evlerinde ‘aşûre’ pişirirlerdi. Ailelerin haline, vaktine göre en nâdîde kaplara konarak, evden eve aşûre yollanırdı."
“Bizim çocukluğumuzda yılbaşı Muharrem’di. Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye göçtüğü günü başlangıç alan yıl! Ama bu hadiseyi düşünen yoktu. Pek çoğu işin aslını bile bilmezdi. Lâkin evlerde, bilhassa tekkelerde bir mâtem havası eserdi. Peygamberimiz’in torunu ve Hz. Ali’nin oğlu Hüseyin Kerbelâ’da şehit oldu diye Muharrem’in sonuna kadar hiç su içmeyenler bile görülürdü. Mersiyeler okunur, bu yürekler acısı olay elemler ve matemler içinde anılırdı.
Mâh-ı Muharrem oldu,
meserret haramdır
Mâtem bugün Şeriat’a
bir ihtirâmdır.
ÖNE ÇIKAN VİDEO
Eskiler bu dehşet verici hâdisenin yine de bir tarafını bulurlardı. O devrin en yoksulları bile evlerinde ‘aşûre’ pişirirlerdi. Ailelerin haline, vaktine göre en nâdîde kaplara konarak, evden eve aşûre yollanırdı.”
Dursun Gürlek, karınca huzura varınca kültür sohbetleri, s.100-101.