MEB’in UNICEF onaylı “değerler eğitimi” ünitesi, Batı menşeli “evrensel normlar”dan ibaret. UNICEF'in dışında hareket edilemiyor. Ayrıca müfredat, 1. sınıftan itibaren Mustafa Kemal temalı metin ve ödevlerle dolup taşarken Allah, peygamber ve Kur’an neredeyse hiç yok. İslam ahlakı zorunlu ve kapsamlı biçimde derse dönüşmedikçe merhametli, ahlaklı ve kültürüne bağlı nesil beklemek hayal.
MEB’in UNICEF onaylı “değerler eğitimi” ünitesi, Batı menşeli “evrensel normlar”dan ibaret. UNICEF'in dışında hareket edilemiyor. Ayrıca müfredat, 1. sınıftan itibaren Mustafa Kemal temalı metin ve ödevlerle dolup taşarken Allah, peygamber ve Kur’an neredeyse hiç yok. İslam ahlakı zorunlu ve kapsamlı biçimde derse dönüşmedikçe merhametli, ahlaklı ve kültürüne bağlı nesil beklemek hayal.
UNICEF’le yürütülen ortak proje yönergelerine bağlanmış durumda; ders materyali hazırlarken kurumun “çocuk hakları” filtresi aşılmadan müfredata içerik eklenemiyor.
İlk üç yılda dinî‑ahlakî bilgi zorunlu ders statüsü kazanamıyor; ilgili kavramlar Hayat Bilgisi sayfalarına serpiştirilmiş genel ifadelerle geçiştiriliyor. Kur’an, Peygamber hayatı ve temel inanç esasları ancak seçmeli havuzda talep toplandığı takdirde okutulabiliyor. Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ise ancak dördüncü sınıfta, haftada iki saatlik kısıtlı zaman diliminde başlatılıyor.
Aynı dönemde Türkçe, Sosyal Bilgiler ve Görsel Sanatlar kitapları; poster, proje ve resfebe görevlerinin çoğunu Mustafa Kemal’e ayırıyor. Kemalist ideoloji rol‑modelleştirilirken İslamî referanslar neredeyse görünmez hâle geliyor. Ders içeriği dağılımındaki bu dengesizlik, millî‑manevî kimlik inşasını kâğıt üzerinde bırakıyor.
Dinî temel ilkokulun ilk gününden itibaren zorunlu hâle getirilip haftalık çizelgede anlamlı bir yer bulmadıkça; Kur’an‑ı Kerim, Siyer ve İslam ahlakı dersleri seçmeli statüsünden kurtarılmadıkça değerlerine sadık, merhametli ve vicdanlı bir nesil yetiştirmek mümkün değil.
BARAN HABER