• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Konuşsana Bi'tanem

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Konuşsana Bi'tanem

Başta TSK’ya ‘kimyasal silah’ iftirası atan Türkiye Tabipleri Birliği (TTB) olmak üzere hemen her meselede açıklama yapan TÜSİAD ile TBB, TMMOB, ADD gibi bazı meslek odaları ve sözde sivil toplum kuruluşları, Terörsüz Türkiye süreci kapsamında PKK’nın Zap’tan çekilmesi üzerine sessizliğe büründü. Hekimlerin sorunlarıyla ilgilenmek yerine ‘Apo’ya özgürlük’ naraları atan ve cezaevindeki teröristler için diyet listesi hazırlayan önceki TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve diğer oda başkanlarının manidar suskunluğuna tepki gösteren uzmanlar, “terör örgütü can alırken konuşanların, PKK silah bırakırken susmaması gerektiğini” belirtti.

ÇINAR DEMİR  ANKARA

Yönetimindeki marjinal tipler sebebiyle her dönem Kandil’in sesi olan ve Türkiye’nin güvenliği için canını hiçe sayarak mücadele eden Mehmetçiğin moralini bozmak amacıyla “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” bildirisi yayımlayan Türk Tabipler Birliği

TTB’nin başını çektiği karanlık odalar, “Terörsüz Türkiye” süreci karşında üç maymunu oynuyor. Aralarında para baronlarının çatı kuruluşu TÜSİAD ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) gibi meslek odalarının da olduğu, CHP’nin arka bahçesi konumundaki Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) yanı sıra KESK, DİSK gibi sol sendikaların bulunduğu marjinal oluşumlar, kendini feshetme kararı alan PKK’nın sınırımıza yakın kampları boşaltması hakkında tek kelime etmiyor. Milli iradeye yönelik nefretiyle bilinen, Mehmetçiğe sıkılan kurşunlara ilişkin tek kelime etmeyen ve yıllarca terörle mücadele üzerinden iktidarı hedef alarak ‘çatışmaların daha fazla ölüm ve gözyaşı getirdiğini’ savunan malum odaların tam da PKK’nın Zap’tan çekildiği ve barış ortamına çok yaklaşıldığı bir dönemde sessiz kalması manidar bulunuyor. Hekimlerin sorunlarıyla ilgilenmek yerine ‘Apoya özgürlük’ naraları atan ve cezaevindeki teröristler için “af” isteyerek TSK’ya “kimyasal silah” iftirası atan önceki TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve diğer oda başkanlarının manidar suskunluğuna tepki gösteren uzmanlar, “terör örgütü can alırken konuşanların, PKK silah bırakırken susmaması gerektiğini” belirtti.


 

“İDEOLOJİK BAĞIMLILIKLARIN VE İKİYÜZLÜLÜĞÜN İFADESİ!”

Karanlık odaların samimiyetsizliğini ortaya koyan durumu Akit’e değerlendiren Türkiye Yüzyılı Partisi Genel Başkanı Murat Şahin, “Türkiye’nin yıllardır mücadele ettiği terör belası bitme noktasına gelmişken, geçmişte her fırsatta devlete parmak sallayan TÜSİAD, TBB, TTB, TMMOB, ADD gibi bazı meslek odaları ve sözde sivil toplum kuruluşlarının bugün sessizliğe bürünmesi dikkat çekicidir. PKK’nın saldırılar düzenlediği dönemlerde ‘operasyonlar dursun’ diyerek devlete baskı yapmayı görev bilen bu odalar, şimdi terör örgütü sahadan çekilirken tek bir olumlu cümle dahi kurmamayı tercih ediyor. Bu tutum; ilkesel bir duruşun değil, politik hesapların, ideolojik bağımlılıkların ve ikiyüzlü bir pozisyon alışın ifadesidir. Daha acı olan ise şudur: Mehmetçik sınır ötesinde vatanı korurken ‘Kimyasal silah kullandılar’, ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ gibi açıklamalarla moral bozmayı görev bilen bu yapılar, terörün bittiği günlerde ülkenin yakaladığı fırsata dair en ufak bir destek beyanı bile veremiyor. Çünkü onların derdi ne barıştır ne huzurdur ne de Türkiye’nin geleceğidir. Dertleri, Türkiye güçlendiğinde kaybettikleri etki alanlarıdır” dedi.


 

“HERHALDE KENDİLERİNİ TERK EDİLMİŞ HİSSEDİYORLAR”

Medya Derneği Başkanı Ekrem Kızıltaş ise şunları söyledi: “Bu tür yapıların tamamı Türkiye Cumhuriyeti devletine yönelik dış mihrakların harekete geçirdiği birtakım mekanizmaların birer parçası olduğu söylenebilecek yerler. Dolayısıyla Türkiye’nin terörle başı dertte olduğu süreçte terör örgütüne karşı devletin aldığı tedbirler konusunda sürekli itibarsızlaştıracak, kirletecek, dolayısıyla devletin işini zorlaştıracak açıklamalar yapmakta problem görmüyorlardı. Ama son bir senedir artan bir çabayla yürütülmeye başlanan Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge süreci belli ki onları güden mihrakların ve tabii ki bu mihraklara hizmet etmekten zevk duyan birilerinin canını sıkmış durumda. Bunu en basit şuradan anlayabiliriz: Terörsüz Türkiye süreci başlamadan önce PKK’yla ilişkisini inkâr etmeye bile tenezzül etmeyen bir DEM Parti vardı. Ve o dönemde Cumhuriyet Halk Partisi’nin falan DEM ile yaptığı işbirliğini bunlar sürekli alkışlıyorlardı. Ama DEM’in de Terörsüz Türkiye sürecinde devreye girmesi ve bu konuda görev alması üzerine bu çevrelerin hepsi bir anlamda DEM’in vaktiyle terörle işbirliği yaptığını falan unutup şimdi terörle bağlantı aramaya, işte İmralı’daki kişi için ‘bebek katili’ gibi laflar kullanmaya başladılar. Bu samimiyetsizlik gösterisi. Çünkü kendi işlerine yaradığı süreçte ağızlarını bile açmadıkları bir konuda şimdi PKK’nın kendini lağvetmesi, silahları gömmesi, teslim etmesi DEM’in de terörle arasına mesafe koyacak bir şekilde yola devam etmeye karar alması üzerine canları sıkıldı. Bu, Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durması sürecine getirecek ve bir anlamda adı geçen bu kuruluşlar, odalar iyice anlamsız hale düşecek. Bunun için, acaba son derece başarılı bir şekilde yürütülen bu terörsüz Türkiye sürecini bir yerinden sakatlayabilir miyiz, bir yerinden engelleyebilir miyiz diye beyhude bir çaba içerisindeler. Onun için yaptıklarına şaşırmamak lazım. Çünkü onların derdi Türkiye’nin zayıflatılması, teslim alınması, Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durma çabasından vazgeçmesi. Bu sebeple şu anda aslında şaşkın bir durumdalar. Çünkü Türkiye kendi ayakları üzerinde durmayı başardığı gibi 40 küsur senedir uğraştığı terör meselesini de ciddi manada çözmeyi başardı.”

Kaynak: Yeniakit

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

visitor

İftira atıp neden hala serbest geziyorlar. Savcılar sadece adi suçlara mı bakıyor ?

Alî

Fincancı katırlarını ürkutmemek içindir bence.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23