• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Halk Başbakan’ın arkasında durdu

Yeniakit Publisher
2014-04-07 06:18:00 - 2014-04-07 12:35:43
Halk Başbakan’ın arkasında durdu

30 Mart Yerel Seçim sonuçlarını en iyi tahmin eden araştırma şirketlerinden olan GENAR Başkanı İhsan Aktaş, seçimleri Akit’e değerlendirdi. Aktaş; “AK Parti’nin sandıktan bu kadar güçlü çıkması, Türk toplumunun cemaate olan tepkisidir. Başbakan’ın halkına olan inancı, güveni çok önemli bir rol oynadı. Halk, Başbakan’ın arkasında durdu” dedi

RÖPORTAJ: HÜSEYİN KULAOĞLU - 30 Mart Yerel Seçimleri, Türkiye açısından yerel bir seçimden ziyade küresel bir kavga oldu. AK Parti açısından seçimler büyük önem taşıyordu. Muhalefet partileri ise, seçimlerde iyi oy oranı almak için Fetullah Gülen grubu ile işbirliğine girişti. Seçimler ise AK Parti’nin zaferi, diğer partilerin hezimeti ile sonuçlandı. Biz de GENAR Araştırma Şirketi Başkanı İhsan Aktaş ile 30 Mart Yerel Seçimleri’ni, AK Parti, CHP, MHP, Saadet Partisi, BBP ve Fetullah Gülen grubunun seçimlere etkisini konuştuk...

Seçimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

- 30 Mart yerel seçimleri, Türkiye halkının demokrasiyle imtihanıydı. Türkiye Cumhuriyeti’nde; cumhuriyet elitleri, halkı demokrasiye uygun davransınlar diye yetiştirmiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan beri serbest seçimler ve demokrasi ideali vardır. Çünkü bu ülke; bir diktatörlük veya krallık olarak kurulmadı. Cumhuriyet rejimi olarak kuruldu ve idealde de bir gün serbest seçimlerin yapılması gerekiyordu. Bu süre zarfında toplumda çok enteresan bir değişim oldu. Anadolu halkı demokrasiye inandı; fakat elitlerin inancı ise azaldı. 30 Mart yerel seçimlerine baktığımız zaman, elitlerimizde demokrasiye dönük inanç sarsılması oldu. Neredeyse sivil bürokratik bir darbe yapacaklardı. Anadolu halkı basiretiyle bu darbeyi önlemiş oldu. Tabiî ki burada Başbakan’ın halkına olan inancı, güveni çok önemli bir rol oynadı. Halk, Başbakan’ın arkasında durdu.

AK Parti açısından seçim nasıldı?

- AK Parti seçimlere kazayla başladı. Normalde seçim tarihi ilan edildikten sonra seçimlere 1-2 ay kala kampanyaya başlanır ve herkes kendi hizmetlerini anlatmaya başlar. Fakat 30 Mart’a gelmeden önce 17 Aralık’ta ani bir darbe girişimi oldu. Yani 30 Mart yerel seçimleri, 17 Aralık’ın gölgesinde başladı. Bu tartışmalar seçimin tamamını kuşattı. AK Parti, yine kurumsal davrandı. Bir taraftan bu darbe durumunu halka anlatmaya çalışırken, diğer taraftan da hizmetlerine devam ederek açılışlar yaptı ve hizmetlerini anlattı, toplumun önüne hizmetini koydu.

Peki böyle davranarak başarılı oldu mu?

- Oldu tabiî. AK Parti seçime normal değil, büyük ithamlarla, aleyhte kampanyayla girdi. Hem o karşı kampanyanın tesirini durdurdu, hem de tersine çevirdi. Vatandaşı da kendi haklılığına ikna etti.

Vatandaş 28 Şubat’taki endişeyi yaşadı. 15 yıl önce 28 Şubat sürecinde mevcut hükümet devrildi. Bankalar hortumlandı ve Türkiye büyük kayıplara uğradı. Bunun acısını sokaktaki insan çekti. Ne o siyaseti kurgulayanlar, ne siyaset mühendisi ne de o günkü generaller sıkıntı çekmedi. Onların her biri gidip çeşitli holdinglerin yönetim kurulunda yüksek maaşlar almaya devam ettiler. Acıyı çeken halk böyle bir durumla karşılaşınca tekrar böyle bir döneme girme kuşkusuna kapıldı.

Bu belki darbe yanlılarının son numarasıydı, son hamlesiydi. Vatandaş tercihiyle gösterdi ki; siyasete kestirmeden müdahale kabul etmeyecek. Bu aslında yüksek anlamda devlete, hükümete ve millete sahip çıkma iradesiydi. Vatandaş bu iradeyi gösterdi. Burada da Cumhuriyet elitlerinin demokrasiye güvenlerinin olmadıklarını görmüş olduk.

Seçimi CHP açısından nasıl okuyorsunuz?

- CHP sorunlu bir parti... 1950’den, yani ilk demokratik seçimlerden sonra CHP’nin normal yoldan bir daha iktidar olamayacağına dair bir kanaat oluştu. Artık Türk toplumunun demografik yapısı, CHP’nin iktidar olmasına fırsat vermiyor. CHP’nin yüzde 28-30 bandına sıkışmış bir sol oy oranı var.
CHP elitleri ve yöneticileri, “Ülkeyi biz kurduk ve dolayısıyla yönetme hakkı da bize aittir” şeklinde düşünüyor. Anadolu insanına iktidarı layık görmüyorlar. Zaman zaman darbelerle iktidara ortak olmaya çalışıyorlar. CHP zaten problemli bir gruptu ve şimdi de Cemaat ile birleşti. Şizofreni hastalığı psikolojik bir hastalıktır fakat bulaşıcıdır. Yani insandan insana geçer. CHP, demokrasiyle problemli bir hastaydı. Şimdi de bir hasta daha yanına geldi ve bu seçimde Cemaat ile CHP birbirini tetiklemiş oldular. Paranoyak bir durum ortaya çıktı. Seçim akşamı kazanan yerleri göstermemek, komedyenleri ilgilendiren bir durumdu. Seçimlere bütün olarak baktığımızda ise CHP kaybetmiştir.

MHP için nasıldı geçti peki?..

- MHP seçime girerken, CHP gibi büyük hayallere kapılmadı. Adaylarını ortaya koydu ve normal bir parti olarak yarıştı. 13 bandındaki oyunu 15,5’e çıkardı. Bir büyükşehir olarak Adana’yı, Manisa’yı aldı. Baktığınız zaman MHP, CHP’den daha kârlı gözüküyor.

BDP için bir şey söyleyecek olursak...

- BDP bugüne kadar kimlik üzerine siyaset yaptı. BDP’li belediye başkanlarını seçen insanlar onlardan hizmet beklemediler. Barış ve huzur ortamı, Güneydoğu halkının da BDP’li belediyelerden hizmet isteyeceği bir dönemi getiriyor. Bundan sonra önceki gibi “Biz sizi BDP’li olduğunuz için seçtik” ilkesinin geçerli olmadığını göreceğiz.

Şu anda siyasette çok önemli bir yanılma var. Ülkeyi yönetme iddiasındaki partilerin, bütün vatan sathına karşı oy almayı başarması lazım. Diyarbakır’dan yüzde 1 oy alan CHP, İzmir’de yüzde 3 veya 4 oy alan BDP, ülkeyi yönetme iddiasında bulunamaz. Bunları alt alta topladığımız zaman AK Parti, alternatifsiz hale gelmiş oluyor. CHP, MHP ve BDP’nin bu konu üzerine kafa yorması lazım.

Dinî bir cemaat olarak ortaya çıkan Fetullah Gülen grubunun, CHP’yi desteklemesi, bu denli siyasetin içine girmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?..

- Fetullah Gülen’in bu seçimler üzerinde olumsuz bir etkisi oldu. Cemaatin yapmış olduğu darbe girişimi ülkeyi normal bir seçim ortamından çıkardı ve anormal, histerik bir seçim ortamına sürükledi. Bu durumun Türkiye’ye zararları oldu. Bir de bürokrasi işletilmez hale geldi. Cemaat, Anadolu evlatları için bir gelecek inşa etmek yerine, hukuk içerisinde yeni bir hukuk sistemi ihdas etmiş ve hayali davalarla memleketin az kalsın geleceğini dağıtacaktı.
Cemaat, aslında bütün ilkelerini yok etti. Yani 40 yılda inşa edilmiş bir cemaat yapısı vardı. Ağırlıklı olarak Refah Partisi’nin çok güçlü olduğu zamanlarda cemaat topluma gitti. Bu Anadolu insanının çocuklarını ve paralarını istedi. “Biz siyasetle uğraşmıyoruz, tek işimiz din. Dolayısıyla bağışlarınızı bize verebilirsiniz” dedi. Türkiye halkı da siyasetin geriliminden, haşmetinden yorulduğundan dolayı, Cemaatin de siyaset dışı sadece dinle uğraşması nedeniyle destek oldu.

Anadolu halkı aslında Cemaate parasını değil, ümitlerini, gövdesini teslim etti. Baktığımız zaman süreç içerisinde cemaat toplum menfaatinden ziyade, bir mafya edası ile grubun menfaatine odaklandı. Hatta o kadar yüceltti ki, “Grubun menfaati için Türkiye Cumhuriyeti de feda edilebilir” algısı oluştu.
İşte Anadolu insanı bu işi hazmetmedi ve karşı koydu. AK Parti’nin sandıktan bu kadar güçlü çıkması, Türk toplumunun cemaate olan tepkisidir. Türk toplumu, dar bir grubun menfaatini, ülkenin menfaatlerine feda etmek istemiyor. Cemaati, 6-7 yıldır çok büyütüyorlardı, abartıyorlardı. Anadolu’da ayı bir kayanın gölgesine yattığı zaman, kayanın gölgesini kendi gölgesi zannedermiş. Cemaat bugüne kadar topluma karşı hamlelerini devletin gölgesinde yaptı. İlk kez bu sefer devletten ayrılarak, devletin karşısına geçti. Devletin gücünden ayrılınca Cemaatin gerçek yüzü ortaya çıktı ve toplum da bunu gördü. Yaklaşık 3-4 yıldır gerek hukuk sistemiyle, gerek polis marifetiyle kimseyi konuşturmayarak tehdit ediyorlardı. En azından bu hadiseden sonra insanlar Cemaat ile ilgili her şeyi rahat rahat konuşabiliyor.

Parti açısından bakarsak, Cemaatin CHP ile işbirliği yapmasını nasıl yorumluyorsunuz?

- CHP geçici bir ittifak yaptı ve bu ittifaktan da korktuğunu düşünüyorum. Bütün kampanya döneminde ülkeye bir şey söylemeyerek, tape dinlettirerek bir seçim geçirdi. Biraz da toplumdan onun karşılığını aldı. Vatandaş “Bana siyasetinle gel, teklifinle gel. Kuru kuru tapelerle beni ikna edemezsin” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu seçim beyanında, “Ben toplumun vicdanına seslendim” dedi. Anadolu insanı, vicdanlıdır ve her zaman vicdanına bakar. Demek ki vicdanında Kılıçdaroğlu’na yer vermedi.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

-Türk halkı ülkesine, demokrasi aracılığıyla sahip çıkıyor. Halk, bundan sonra hükümet değiştirmeyi hiçbir yan müdahaleye ve darbeye teslim etmeyecektir. Bu seçimle de tescillenmiş oldu. Anadolu halkı demokrasiye, kuranlar ve yönetenlerden daha çok inanıyor. Çünkü Anadolu insanı bütün kazanımlarını demokrasi yoluyla elde etmiştir ve buna da sahip çıkacaktır.

DOĞU İKİYE BÖLÜNDÜ

Doğu’da AK Parti ve BDP arasında bir değişim oldu mu?

- BDP zaten güçlüydü ve üç büyükşehirde alacağına dair bir kanaat vardı ama taşra oylarında AK Parti’nin oyları arttı, şehirlerde BDP almış oldu. Yani AK Parti de, BDP de oylarını artırdı. Bölgede başka parti kalmadı, doğu ikiye bölündü.

‘ADANA’DA REKABET NORMAL’

Bu seçimlerde AK Parti, Adana’yı önde götürdü ama sonra MHP aldı. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

- Bir önceki seçimde belediye başkanı AK Parti’den istifa etti, Adanalı biri geldi. Adana, sürekli partiler arasında gidip gelen bir yer. Oyların birbirine bu kadar yakın olduğu bir yerde de rekabet normaldir. AK Parti’nin güçlü olmadığı hiçbir yer yok. Diyarbakır’da yüzde 35 oy alıyor. Adana’da da 1 puanla ikinci parti. Antalya’yı alıyor. Ağrı’da da oyu var. Hiçbir yerde üçüncü parti olmadı. Edirne’de yine ikinci parti. CHP’deki bölünmeden dolayı Edirne’yi almasına az kalmıştı. Dolayısıyla Kırklareli’nde başa baş güreşti. Vatan sathının tamamında olan bir parti var. Bundan sonra muhalefete düşen ödev, bu Misak-ı Milli sınırlarının tamamına hitap eden politikalar üretmektir...

İZMİR'İN MERKEZİ İSTANBUL'UN VAROŞU GİBİ

CHP İzmir’i tekrar aldı. İzmir hakkındaki değerlendirmeleriniz nelerdir?

- 17 Aralık süreci devam ederken, bu tartışmalar olmasaydı AK Parti’nin adayı Binali Yıldırım İzmir’i alabilirdi. Çünkü İzmir, hizmet görmemiş yorgun bir kent. İzmirliler de dışa çok açık değiller. İzmir’de oturuyorlar ve tatile de İzmir çevresine gidiyorlar. Türkiye’de sürekli dolaşan insanlar değil ve bu yüzden de hizmet göremiyorlar.

Halkın aslında sürekli bir partiyi desteklemesi ve o partiye yüksek oy vermesi, yöneticileri de tembelleştiriyor. Örneğin İstanbul’da sokaklarda granit, kesme taşlar var. Alıştığımız bir kültür var, kalite var fakat İzmir’e gittiğinizde bunu göremiyorsunuz. İzmir’in merkezi, İstanbul’un varoşları durumundadır. İzmir halkı da bu durumu çok kabul etmiyor ama şehir bir defa ideolojiye teslim olmuştur.

'KAMALAK, ERBAKAN HOCA'NIN VİZYONUNA TERS DÜŞMÜŞTÜR'

Biraz da Saadet ve Büyük Birlik Partisi’nden bahsedelim. Mustafa Kamalak ve Mustafa Destici, 17 Aralık süreciyle beraber her gün Cemaatin medya organlarında yer aldı ve bir bakıma AK Parti karşıtı görüntü çizdiler. Bu iki siyasi partinin seçim sonuçlarını nasıl görüyorsunuz?

- Saadet Partisi; sömürgeye, dış müdahaleye karşı bir partidir. Siyasette hep darbe yediği için darbelere karşıdır. Baktığınız zaman Saadet Partisi, Erbakan Hoca’nın bıraktığı ilkelere eğer sadık kalacaksa, bu darbe girişimine de karşı durmalıydı.

Burada Cemaat için herkes tek kullanımlıktır. Cemaatin menfaatlerine Mustafa Kamalak uygunsa onu kullanırlar. Saadet Partisi’nin içinde 800 bin kişi varsa, bu kişiler arasında bir kişinin bile Kamalak gibi düşündüğünü zannetmiyorum.

Bir defa, bir parti başkanı, kendi siyasi partisinin genetiğine uygun davranır. Erbakan Hoca’nın ördüğü genetik, Mustafa Kamalak’ın tavrıyla örtüşmüyor. Dolayısıyla Mustafa Kamalak partisinin hilafına bir iş yapmıştır. Kamalak, Erbakan Hoca’nın ortaya koyduğu vizyona ters düşmüştür.

‘BBP DAHA FAZLA AYAKTA KALAMAZ’

Büyük Birlik Partisi’ne geçersek?

- Büyük Birlik Partisi, Saadet Partisi’nden farklıdır. Saadet Partisi daha köklü bir grup, dolayısıyla bu ülkede sürekli yaşama şansı olan bir gruptur. BBP ise, Muhsin Yazıcıoğlu’nun varlığıyla birlikte var olan bir partidir. BBP, küçük bir partiydi ama Muhsin Yazıcıoğlu bu ülkeyi tanıyan, vizyonunu bilen, ülkeye yönelik tehditleri bilen birisiydi. Sadece o duruşuyla bir partiyi temsil edebiliyordu. Bu mevcut vizyonu ile BBP’nin pek ayakta kalabileceğini zannetmiyorum.

'ANTALYA BİZİM İÇİN SÜRPRİZ OLMADI'

30 Mart yerel seçimlerinde sürpriz oldu mu?

- Ankara’da son hafta CHP ve MHP, diğer partilerden oy aldı. İstanbul’da Mustafa Sarıgül son haftaya girerken, 2-3 puanlık bir oy toplayarak, 35-36 bandından 40 bandına çıktı. Benim için sürpriz, bu son haftalardaki kaymalar oldu. Onun dışında zaten çok fazla sürpriz beklemiyorduk...

AK Parti’nin Antalya’yı CHP’den almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Beklediğimiz bir şeydi. GENAR olarak, bir ay öncesinden yaptığımız araştırmada CHP ile AK Parti birbirine çok yakındı; fakat AK Parti 1-1,5 puan öndeydi. Bizim öngörümüze de uygun bir sonuç çıktı. Bazı yerler semboliktir. İstanbul küresel bir yer, dünya başkenti ve bütün dünyada konuşuluyor. Aslında Türkiye’nin ikinci iletişim kenti de Antalya’dır. Dünyanın dört bir yanında Rusya’da da, Amerika’da da, Çin’de de Antalya’yı tanıyan insanlar var. Dolayısıyla sembolik bir yer. AK Parti’nin sembolik bir yeri alması önemlidir. Bir taraftan Hatay’ı verdi ama bir taraftan da Antalya’yı aldı.

Yeni Akit

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23