Yücel Kaya Giriş Tarihi: 2025-02-15 07:51 Güncelleme Tarihi: 2025-02-15 08:11

Travestiler, Magnus’lar, Einar’lar...

1868 senesinin Mayıs’ında, Polonya’da (o zamanlar Prusya) yahudi Hirschfeld ailesinin Magnus isminde bir oğlu doğdu. Berlin’de eğitim gördü, doktor oldu.

1897’de Bilimsel-Hümanist Komite’yi kurdu ve eşcinselliğin suç olmadığını, doğal bir eğilim olduğunu savundu. 22 sene sonra, Berlin’de “Cinsellik Bilimleri Enstitüsünü” açtı, sözde danışmanlık hizmetleri sundu, translar için tıbbi destek sağladı. İlk cinsiyet değiştirme ameliyatlarında “tıbbi danışman” oldu.

Savunduğu “değerleri” dramatikleştirmek için, “Eşcinsel askerlerin intihar etmesinden etkilendi, o yüzden gey hakları savunucusu oldu, cesur adımlar attı, transeksüellerin haklarını savunan ilk bilim insanıydı” hikayesi ortaya atıldı.

İşin aslı ise şuydu; bu yahudi doktor eşcinseldi ve kendi sapkınlığını meşrulaştırmalıydı. Karl Giese ve Li Shiu Tong gibi isimlerle ahlaka mugayir ilişkileri vardı ve bundan dolayı suçlanmaktan çekiniyordu!..

Einar Wegener isminde bir ressam vardı, 40’lı yaşlarının sonunda “kadın olmak istediğine” karar verdi. 4 ameliyat oldu. Sonuncu ameliyatında vücudu enfeksiyon kaptı, öldü. Döndükten sonra ismini “Lili Elbe” yapmak istedi ancak “yeni kimliğini” göremedi, 48’inde acı içinde, kıvrana kıvrana hayatını kaybetti. Böylece tarihteki ilk cinsiyet değiştirme ameliyatı fiyaskoyla sonuçlandı. Ameliyatın tıbbi danışmanı, tabii ki yukarıda anlattığım yahudi doktor Magnus’tu.

Magnus’un günümüz versiyonu olan doktorlar, Einar Wegener gibi yolunu, yönünü kaybetmiş insanları yönlendirip cinsiyet değiştirme ameliyatı olmak yönünde telkinler veriyor, çocukları bile bu yola sokuyor, reşit olmayan insanları cinsiyet değiştirmeye zorlamanın bilimsel olduğunu savunuyorlar.

Amerikalıların “main stream media (MSM)” diyerek son zamanlarda muhalefet etmeye başladığı “ana akım medya” her ne kadar bahsetmese de; tıpkı Einar’ın yaşadığı gibi enfeksiyon, doku uyuşmazlığı, kan kaybı, pişmanlık gibi sebeplerle, cinsiyet değiştirme ameliyatı olan insanların azımsanmayacak bir bölümü ya intihara kalkışıyor, ya sakat kalıyor, ya majör depresyonla boğuşuyor ya da doğrudan hayatlarını kaybediyorlar. Sözde “Woke” kültürünün normalleştirdiği ve sanatla, siyasetle, akademiyle, edebiyatla... dayattığı “trans kimlik” miti, gerçekten uyanmış insanlar (Woke) tarafından reddediliyor olsa da, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede gönüllü savunucuları da var.

2017’de, TBMM’de CHP’li Engin Altay, “AKP iktidarı dünyanın en doğru icraatını da yapsa kimse desteklememizi beklemesin” diyerek, partisinin her halükarda muhalefet edeceğini ve AK Parti neyi savunuyorsa tam tersini söyleyeceklerini ilan ediyordu. Sayın Erdoğan son yıllarda açık şekilde LGBT’nin ifsad hareketi olduğunu vurgulayıp sapkınlıklara karşı açık cephe alıyor. Tabii ki CHP de giderek LGBT veya son haliyle “LGBTQIA+” (Allah akıl fikir versin) hareketinin savunucusu konumuna geçiyor. Sonuçta “kimse CHP’den, AKP ile aynı fikirde olmasını beklememeli!..”

Zira CHP İstanbul İl Hukuk Komisyonu’nda kadın haklarından sorumlu başkan yardımcılığı yapmış, “Şeriat’a so...” diyerek küfretmiş – ki bu hareketiyle atalarını memnun etmiş – bir kadın, “Trans çocuklar vardır” diye tweet atarak günümüzün Magnus’larından olduğunu gözler önüne sermişti.

Aklı başında CHP seçmenini bile dehşete düşüren bu paylaşım her aklıma geldiğinde, Amerika’daki bir annenin nasıl evlat acısı yaşadığını hatırlarım... LGBT savunucuları tarafından daha reşit olmayan çocuğu zorla cinsiyet değiştirilen kadın, bu ameliyata karşı çıktığı için hakkında dava açılmış ve taciz iddiasıyla evladından uzaklaştırılmıştı. Çocuk ameliyattan sonra bunalıma girerek hayatını kaybetmişti. Bu konuyu inşaAllah başka bir yazıda işleyeceğim... Feyza Altun da bir anne olarak nasıl “trans çocukların olabileceğini” savunur, akıl alır gibi değil!..

Hoş, “trans kimliği” son zamanlarda CHP ile sık anılır oldu. Zira Avcılar’da CHP parti delegesi olarak görev yapan Niler Albayrak da trans kadın olarak tanınıyor. Parti içinde adım adım yükselen Albayrak, Avcılar İlçe Örgütü’nde yönetim kuruluna kadar girdi. Hatta 2015 genel seçimlerinde milletvekili aday adayı bile olmuştu...

CHP’lilerin translarla olan yakınlığını, Engin Altay’ın ortaya koyduğu “illa ki muhalefet ilkesi”ne bağlamayın sakın ha... Zira Niler Albayrak örneğinde olduğu gibi, partinin translarla yaşadığı birçok aksiyon 2017’den eskisine dayanıyor.

2011’de de Öykü Özen isimli transeksüel, CHP’den milletvekili aday adayı olmuştu. CHP seçmenine yönelik, “Sadece eşcinsel olanlar bana oy verse yeter” ifadesi hafızalara kazınmıştı... CHP’nin en ikonik isimlerindendir!..

Biraz daha eski... 2007 senesinde CHP’nin seçim otobüsüne fuhuş baskını yapılmış, bir partili, iki travestiyle basılmıştı!.. İnsanın gülesi geliyor, ancak durumun vahametini anlayınca gözleriniz sinirden ve üzüntüden yaşarıyor!..

“Toplum eşcinsel evliliklere hazır değil” çıkışıyla tanıdığımız İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise CHP’nin taze isimlerinden... Ancak partideki mevcut isimlerden bir başkası da ilginç bir video ile gündem oldu; Mustafa Sarıgül...

Sarıgül’ün uçakta, trans olduğu belirtilen bir “kadın”la çektiği video bir hayli konuşuldu. Habere göre, şahsa telefon numarasını veren Sarıgül, “sanat, tiyatro, mizah, kültür” falan konuşmak için “trans kadın”la buluşacakmış!.. Sarıgül’ün böyle bir videosunun yayılması epey espri konusu oldu tabii.

Kimsenin özel hayatı kimseyi ilgilendirmez, denilebilir. Eyvallah... Ancak hiç kimsenin transeksüelliği meşrulaştırması özel hayat değildir. Yalnızca kendisini de değil, herkesi ilgilendirir. Bu sapkınlıklara dur denmedikçe, Magnus’lara müsaade edildikçe, Einar’lar da bitmeyecek... Tabii hepsinden önce, iftarlara transları çağıranları emekliye ayırmak lazım.