Yücel Kaya Giriş Tarihi: 2025-03-12 12:11

Pandora’nın kutusu açıldı İmamoğlu’nun diploma usulsüzlükleri etrafa saçıldı

O yıllarda Kıbrıs’ta henüz kurulan Girne Amerikan Üniversitesi ve Doğu Akdeniz Üniversitesi, parayla üniversite okutan kurumların ilkiydi. Hatta bu tartışmalar daha o dönemde (1990’lı yıllar) Türkiye gündemini meşgul etmiş ve pek çok rektör bunun bir “hak gaspı” olduğunu açıklamıştı.

Ancak Türkiye’deki zenginler, çocuklarına üniversite diploması satın aldıran bu yöntemi uygulamaktan çekinmedi.

İmamoğlu da Türkiye’de herhangi bir üniversite kazanamadığı için 1987’de önce Kıbrıs’taki Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin İnşaat Mühendisliği bölümüne kaydoldu. 1. sınıfın sonu gelmeden de Girne Amerikan Üniversitesi’ne geçiş yaptı. İmamoğlu, henüz bu aşamada birinci usulsüzlüğe imza attı. Daha sonra okulun konumunu beğenmediği gerekçesiyle aynı üniversitenin İşletme Yönetimi bölümüne yazıldı. (Eylül 1988) Türkiye’de denkliği olmayan ve henüz hiç mezun vermeyen Girne Amerikan Üniversitesi’nde 2 yıl paralı okuduktan sonra Türkiye’nin en önemli fakültelerinden olan İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme bölümüne yatay geçiş için başvurdu. 1990’da YÖK’ün henüz denklik vermediği bir okuldan İÜ’ye geçiş yapmak zaten mümkün değildi. Ancak bu geçiş gerçekleştirildi ve kılıfına uyduruldu. Nasıl mı?

İstanbul Üniversitesi, 27 Haziran 1990'da toplam 55 kişilik “yatay geçiş kontenjanı” kararı aldı. Yönetmelik gereği, yabancı ülkelerdeki yükseköğretim kurumlarından yapılacak yatay geçişler için belirlenen kontenjanın, tespit edilen toplam kontenjanın 3’te 1’ini aşmaması gerekiyordu. Bu noktada 55 kişilik kontenjan önce 60’a, sonra da 80’e çıkarıldı. Bu aşamada da ikinci usulsüzlük yaşandı. İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, söz konusu kontenjan artışını ilan yoluyla duyurmayarak üçüncü büyük usulsüzlüğün de faili oldu. Son başvuru tarihi ise 14 Eylül 1990 olarak duyuruldu. 12 Eylül 1990 günü yabancı ülkelerdeki üniversitelerden yatay geçiş müracaatı yapan 51 kişinin başvuruları alındı ve son başvuru tarihinden 2 gün önce karara bağlandı. Yani başvurması beklenen kişi, evrakını tamamlayıp başvurusunu yaptıktan sonra başvurular sonlandırıldı. Bu da dördüncü büyük usulsüzlük oldu. İmamoğlu bu süreçte İÜ’nün İşletme bölümüne geçiş yapan 5 şanslı öğrenciden biri oldu.

Yatay geçiş için istenen not ortalaması 70 iken başvurusu sırasında İmamoğlu’nun not ortalaması 59’du. Eğer İmamoğlu, yatay geçişte istenen yüksek puanı sağlayabilmiş olsaydı, kalan yıllarda sınıfı geçecek kadar puan bile alsaydı, diploma notunun 70'den aşağı olmaması gerekirdi. Bu da beşinci usulsüzlük. Madalyonun öteki yüzünde de bu yatay geçişi onaylayan dönemin İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yatay Geçiş Komisyonu ve fakülte yönetimi var. Bu noktada İmamoğlu’na basın toplantısında da sorulan iki isim öne çıkıyor. Bunlardan biri Özalp Tazan, diğeri Necmettin Karaduman. İmamoğlu konuyla ilgili yaptığı basın toplantısında Tazan için, “o zamanlarda Girne Amerikan Üniversitesi’nde hatırladığım kadarıyla yöneticiydi.“ cevabını vermekle yetiniyor. Halbuki İstanbul Üniversitesi’ne verdiği dosyasındaki başvuru formunda “hakkında bilgi alınacak kişiler” kısmında Tazan’ın adını yazıyor. Girne Amerikan Üniversitesi’ne öğrenci temin eden organizatör Özalp Tazan’ın, Girne Amerikan Üniversitesi’nin YÖK tarafından tanınmadığını bilmemesine imkan yok. Yani Tazan ve İmamoğlu’nun kamu kurumlarını aldatma suçu apaçık ortada duruyor.

İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi’ne verdiği dosyasındaki başvuru formunda “hakkında bilgi alınacak kişiler” kısmına yazdığı ikinci isim de Necmettin Karaduman. Karaduman, uzun yıllar bir nevi masonik bir yapılanma olan Encümen-i Dâniş adlı yarı karanlık bir yapının başkanlığını yaptı. Encümen-i Dâniş, eski Türkiye’de “darbelerden önceki son durak” olarak biliniyordu.

12 Eylül darbesinin ardından yapılan 1983 seçiminde, Karaduman ANAP’tan Trabzon milletvekili olduğunda İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu da ANAP Trabzon il yönetimindeydi ve İmamoğlu’nun nikah şahitliğini yapacak kadar İmamoğlu ailesine yakındı.

Karaduman, İmamoğlu’nun yatay geçişi sırasında İÜ rektörü olan Cemi Demiroğlu ile de yakın ilişki içerisindeydi. 12 Eylül Darbesini gerçekleştirenler tarafından atanan ve sıkıyönetim kanunuyla birçok hocayı İÜ’den atan Cemi Demiroğlu, usulsüz ve şaibeli işlerle nam salmış bir rektördü. Mason localarının önemli ve güçlü bir ismi olan Demiroğlu, 1993 yılında mahkeme tarafından USULSÜZLÜK nedeniyle görevden alındı

Demiroğlu, İmamoğlu’ndan önce de bazı isimlere diploma dağıtmıştı. İngiltere’nin 90’lı yıllarda KKTC’ye Cumhurbaşkanı olarak göndermek istediği Asil Nadir bu isimlerden sadece biri. Demiroğlu, üniversite diploması olmadığı için Cumhurbaşkanı olması mümkün olmayan ve o yıllarda dünyanın en zengin 11. iş insanı olarak gösterilen Asil Nadir’e, üniversiteyi bilgisayarla donatılması karşılığında 1991-1993 arasında diploma verdi. Ancak Nadir, İngilizlerin bu planını Rauf Denktaş’a anlattıktan sonra usulsüzlük açığa çıktı ve Cumhurbaşkanlığı hayal oldu. Nadir hakkında 'zimmetine para geçirmek' suçlamasıyla İngiltere’de dava açıldı ve hapse mahkum edildi.

Şimdi konuyu fazla uzatmadan İmamoğlu ile Asil Nadir’in ortak noktalarına bir bakalım: Cemi Demiroğlu, usulsüz ve hukuksuz işler, Kıbrıs ve Cumhurbaşkanlığı iddiası... İmamoğlu’nun bizzat el yazısıyla doldurup İÜ’ye verdiği başvuru formunda dikkat edilmesi gereken önemli bir husus daha var. Siyasi kariyeri boyunca “babadan varlıklı” olduğunu iddia eden; KKTC’de paralı kayıt yaptıracak; ev tutacak; hazırlık ve iki yıl okuyacak kadar parası olan İmamoğlu, bu formda tam aksine “ekonomik durumunun iyi olmadığını” ifade ediyor.

İmamoğlu aynı dilekçede, ortaokula 1983-1984 döneminde başlayıp 1984-1985 döneminde bitirdiğini ve liseye 1985-1986 döneminde başlayıp 1987-1988 döneminde bitirdiğini söyleyecek kadar da eğitim hayatından uzak bir profil çiziyor. İstanbul Üniversitesine ÖSYM tarafından yerleştirilmeyen İmamoğlu’nun yatay geçişi ile ilgili herhangi bir ÖSYM kaydı yok. Zira bütün alışveriş Girne Amerikan Üniversitesi ile İstanbul Üniversitesi arasında yapıldı. Bu da altıncı usulsüzlük. Bir başka vurucu husus da İmamoğlu’nun okuduğu bölümle ilgili. Girne Amerikan Üniversitesi'nin YÖK'e gönderdiği resmi evraka göre İngilizce İşletme Yönetimi bölümüne kayıtlı olan İmamoğlu, İstanbul Üniversitesine verdiği ve bizzat imzasının bulunduğu dilekçede, 4 yıllık “İngilizce İşletme” bölümünde okuduğunu iddia etti. Bu da bizzat İmamoğlu’nun fail olduğu yedinci usulsüzlük. Bu dilekçe, sadece “yalan beyan” ya da “belgede sahtecilik” içermesi yönünden değil, İngilizce İşletme bölümü ile İşletme Yönetimi bölümü arasındaki farka işaret etmesi açısından da önemli. Zira resmi evraka göre İmamoğlu’nun kayıtlı olduğu bölüm olan İşletme Yönetimi 2 yıllık iken, İşletme bölümü ise 4 yıllık. Bu da sekizinci usulsüzlük. Hatta 1993 yılında YÖK’ün KKTC’deki üniversiteleri tanımasından sonra bu üniversitelerin ilk öğrenci aldıkları bölümlerin hepsi meslek yüksek okullarına bağlandı. Yani YÖK, KKTC’deki üniversiteleri Türkiye’deki 2 yıllık bölümlere denk olarak kabul etti. KKTC’de 2. sınıfı bitiren İmamoğlu’nun, İstanbul Üniversitesinde 3. sınıftan değil de 2. sınıftan başlaması da aynı şaibeli hususa işaret ediyor.

Özel bir üniversitenin bile ancak 2 yıllık bölümüne kayıt olabilmiş birinin Türkiye’nin en prestijli üniversitelerinden olan İstanbul Üniversitesi’nin 4 yıllık İngilizce İşletme bölümüne nasıl geçiş yapabildiğini anlamak imkansız. Bir tek şeyden çok eminiz. O da İmamoğlu’nun tam bir şark kurnazı olduğu. İmamoğlu, hukuksuz bir şekilde hile ile yatay geçiş yapmış görünüyor. Dolayısıyla üniversite mezuniyeti de bu hilenin gerçekleştirilmesi neticesinde gerçekleştiriliyor. Diploma sahte değil fakat hile ile elde edilmiş. Hukuksuz bir işlemin sonucu da hukuksuz olur. Konu ile ilgili basın açıklaması yapan İmamoğlu’nun avukatları, YÖK’ün aynı tarihte bir başka isme daha denklik verdiğini iddia etti ve diplomayı paylaştı.

Gelin görün ki söz konusu diploma, İmamoğlu’nu desteklemek şöyle dursun tamamen yalanlıyor. İddiaya göre YÖK, Girne Amerikan Üniversitesi’nden 1991 yılında mezun olan Kaan Ferah’a aynı yıl denklik verdi. Ancak bizzat İmamoğlu’nun avukatlarının paylaştığı belgeye göre denklik belgesi 1991 yılında değil 1995 yılında verildi. Yani Kaan Ferah’a ait diplomada ya da denklikte zaten bir usulsüzlük yok.

Usulsüz olan, 1991 yılında YÖK'ün tanımadığı bir üniversiteden Türkiye’nin en prestijli üniversitelerinden birine geçmek ve bütün süreci YÖK’ün haberi olmadan yürütmek.

Durumun ciddiyetinin farkında olan İmamoğlu, yakın zamanda “İletişim Fakültesi İşletme Bölümü” yazan üniversite eğitimi bilgisini “İngilizce İşletme” olarak güncelledi.

Son olarak bu konuyu ilk defa gündeme getiren Telat Çabuk’tan da kısaca bahsedeyim. Çabuk, usulsüz diploma meselesini gündeme getirdikten sonra İmamoğlu’nun babası tarafından tehdit edildiği için suç duyurusunda bulunmuş ve konuyla ilgili dava açıldıktan kısa süre sonra hayatını kaybetmişti. Savcılığın diploma usulsüzlüğü ile ilgili soruşturması devam ediyor. Belki ilerleyen süreçlerde Telat Çabuk’un ölümünden önce yazdığı yazılar da soruşturmaya dahil edilebilir.

YÖK müfettişleri, Ekrem İmamoğlu’nun Kıbrıs’ta YÖK denkliği bulunmayan özel bir üniversiteden İstanbul Üniversitesi’ne geçişinin usulsüz olduğunu tespit etti. İddialar İmamoğlu’nun üniversiteye gitmediği veya diplomasının olmadığı değil. Sonuç olarak, yapılan yatay geçişin usulsüz olduğu saptanmış olması dolayısıyla üniversite diplomasının da geçersiz ve sahte olduğu fiilen ortaya çıkmış bulunuyor. "Resmi belgede sahtecilik" suçundan başlatılan soruşturma kapsamında İmamoğlu, ifadesi alınmak üzere 26 Şubat'ta savcılığa davet edildi.

İlerleyen süreçte İstanbul Üniversitesi’nin de hukuki olarak söz konusu diplomanın geçerliliğini iptal etmesi bekleniyor. KAYNAK: MAH AJANSI