• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Yeni bir diriliş!

03 Şubat 2020
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Önceki günkü yazımızın son cümlesinde dedik ki, “Savaşan, didişen aileleri, hatta dünyayı değiştirmek için Peygamber eksenli yeni bir projeye ihtiyacımız var…”

Uygulamaya kendimizden ve çocuklarımızdan başlamalıyız. Zira bilmeliyiz ki, kendimizi değiştirmedikçe hayat değişmeyecektir. 

Bu anlamda her “kutlu doğum”un “mutlu bir oluş”a vesile olması lâzım. Terör ve savaşların içinde bunalıp gitgide tükenen dünyanın “mutlu bir oluş”a gerçekten de çok ihtiyacı var.

Hepimiz, “Cehalet Asrı”“Saadet Asrı”na çeviren yürek inkılâbını bekliyoruz! Ancak ondan sonra Sultan Dördüncü Murad kararlılığına ulaşabiliriz.

Bağdat Fâtihi Sultan Dördüncü Murad onbir yaşlarında iken padişah olup atalarının tahtına oturmuştu. Arkasında Genç Osman gailesi, önünde ise Yeniçeri Ocağı’nın serkeşlikleri vardı. Devleti ne padişah yönetiyordu, ne de “Padişah Naibi” sıfatını taşıyan annesi Mahpeyker Kösem Sultan. İpler fiilen yeniçeri generallerinin (Yeniçeri Ağaları) elinde idi. 

Zaten tarihimiz bu döneme “Ağalar (generaller) Saltanatı Dönemi” diyor.

Ağalar Saltanatı döneminde her şey başıboş kalmış, rüşvet alıp başını gitmişti. Devlet israf içinde yüzerken, halk ağır vergiler altında bunalıyor, Yeniçeri Ocağı ise askerlikten başka her şeyle uğraşıyordu...

Askerler At Meydanı’nda (Sultanahmet Meydanı) salıncaklar kurup ahaliyi silah zoruyla salıncağa bindiriyor, böylece paralarını alıyorlardı.

Kısacası, devleti kılıçlarının gölgesinde kuran Ocak, tümüyle şirazesinden çıkmıştı. İşi o kadar ileri götürdüler ki, yaptıklarını hoş karşılamayan Sadrazam Hafız Ahmed Paşa’nın kellesini istediler. Buna razı olmayan çocuk Padişah’ın yüzüne karşı, “Virmez isen vaziyet başkaca olur” şeklinde, kendisini de öldürebileceklerine ilişkin tehditler savurdular (Sultan Genç Osman’ı daha az geçerli sebepler yüzünden paralamamışlar mıydı?).

Sonuçta devlet yönetiminde pişmiş, son derece deneyimli Sadrazamın Hafız Ahmed Paşa’nın kellesini aldılar. Topal Recep Paşa sadrazamlık makamına kuruldu. Ve ilk işi, zaten son derece ağır olan vergileri daha da ağırlaştırıp israfı yaygınlaştırmak oldu.

Ocağın serkeşliklerine dayanamaz hale gelen İstanbul esnafı bıkkın, yılgın, yorgun ve perişandı. Bıçak kemiğe dayanmış, sabırtaşı çatlamıştı. Hemen bir şeyler yapılmazsa ortada ne İstanbul kalacaktı, ne devlet.

Yeniçeri Ocağı’nın aklı başında serdarları ise kara kara düşünüyor, bir çıkış arıyorlardı. Bu böyle gitmezdi, gitmemeliydi. Bozulmuşluğun gayyasında çırpınan Yeniçeri Ocağı’nı, devlet düzeniyle birlikte yeniden inşa edecek bir himmet eli uzanmalıydı. 

Öte yandan, çocuk padişah da durumun farkındaydı. Annesinin ve generallerin zoruyla Sadrazam yaptığı Topal Recep Paşa’ya sık sık hesap soruyor, ancak her seferinde annesinin savunmasına tosluyordu:

“Sen bu işlerle kafanı yorma aslanım, hamdolsun Sadrazam’ın ve ağaların teb’anı gül gibi idare ediyorlar.”

Hâlbuki güller yolunmuş, ortalıkta salt dikenler kalmıştı. Ve generaller tarafından üretilen dikenler halkın artık yüreğine batıyor, yürekleri kanatıyordu. Sultan Dördüncü Murad bu gerçeği görüyordu ya neye yarar; yaşı küçük olduğundan eli mahkûmdu: Çaresiz büyümeyi bekliyordu.

Derken, delikanlılık çağı: İlk irade imtihanları ve tebdil çıkma denemeleri... 

Genç Hünkâr sık sık kıyafet değiştirip İstanbul’da dolaşmakta, bununla da yetinmeyerek “Ayak Divanı” denilen halk divanında halkıyla yüz yüze konuşmakta idi. Artık sarayın taş duvarlarıyla birlikte etten-kemikten oluşan dalkavuklar duvarını da aşmış, halkıyla kucaklaşmıştı. 

Halktan aldığı güçle annesini saltanat naibliğinden azledip Eski Saray’a gönderdi, yeniçeri generallerinin baskısıyla sadrazamlığa getirdiği Topal Recep Paşa’yı ise cellâta verdi: Padişah’ın, milletin iliğini sömüren eski sadrazamı cellata vermeden önce, “Beri gel bre topal zorba başı!” diye seslenmesi meşhurdur. 

Osmanlı Devleti’ni o günlerde yıkılmaktan kurtaran saik, genç Padişahın işte bu çıkışıdır. 

Sonrasında Yeniçeri Ocağı’nı hızla siyasetten arındırdı, eğitti, yeniden yapılandırdı ve gitti Bağdat’ı fethetti. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

ATATURKCU HIDIR

Eger Turkler sultan 4.Murad in yaptigi gibi bugun gidip Bagdadi fethederlerse olumun ve vahsetin kol gezdigi Ortadoguya bir sureligine sakinlik gelir.Yoksa orada emperyalizmin yuz yil once tutusturdugu cehennem atesi mutlaka Anadoluyu da yakar kiza zamanda.Ya da Turklerin dunyada hicbir iddalari kalmadiysa CHP lilerin istedikleri ve israr ettikleri gibi karilari soyarak plajlara erkekleri de barlara ve meyhanelere doldurup son cumbusun tadini cikarabilirler Kurt koministlerine ve Ermenilere Anadolu topraklarinin bir kismini biraktiktan sonra nasil olsa batan geminin mallari(Osmanlinin) diyerek sevinc naralari atarak ve emperyalizmin marsini bogurerek.

Mehmet ay

Osmanli imparatorlugu bir hanedan toplulugudur. Türklerle ilgisi yoktur. Dikkat edilirse bu hanedanin tek bir istegi vardi, hanedana birsey olmasin, savaslarda kazanilan ganimetlerin ve yillik alinanan vergilerin düzenli gelmesidir. Saraya alinan araplarla beraber, türk halkina büyük zulümler yapmistir
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23