• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Avrupa, Osmanlı’dan örnek alsın!

28 Kasım 2017
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Osmanlı padişahları âyet-i kerimenin bir gereği olarak İslâm Dini’ni “tek din” olarak görürlerdi. İslâm dışında “din” tanımazlardı. Ne var ki, insanın “tercih hakkı”na (iradesine) saygı duyar, kendi inançlarını doğru düzgün yaşarken, diğer insanların inançlarına (dinine değil) karışmazlardı.

Sultan II. Mahmud’a izafe edilen şu söz, tüm padişahlar için geçerlidir:

“Ben Müslüman teb’amı camide, hıristiyanları kilisede, Yahudileri Havrada görmek isterim.”

İşte bu yüzden, hangi inanca mensup bulunursa bulunsun, her insanın kendi inandığını yaşayabilmesini kolaylaştıracak düzenlemeler yapmışlardır.

Meselâ Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fetheder etmez yayınladığı “Amannâme”de, gayrimüslimlere “inanç, ibadet, kıyafet, seyahat, ticaret” özgürlüğü tanımış, patrik tayin emiş, patriğe protokolde şeyhülislamla eşit bir statü tanımış, ruhban okulunu açık tutmuştur. (Hani yıllardır açıp açmama konusunda kararsız kaldığımız ruhban okulunu)... 

Çarpıcı bir örnek daha:

Macar milli kahramanı Jan Hunyad’ın (Hunyadi-Janos), Sırbistan’ı işgal edip bütün Ortodoks kiliselerini yıkacağını söylemesi üzerine büyük bir korkuya kapılan Sırplı yöneticiler Fatih Sultan Mehmed’e bir heyet gönderdiler. Heyet, Fatih’e şu teklifte bulundu:

“Hunyad bizi ve inancımızı yok etmek istiyor, lütfen ülkemizi siz fethedin, bizi Hunyad’ın zulmünden kurtarın.”

Fatih “Tamam” dedi. Ancak heyetin içinde az da olsa bir endişe kalmıştı. Heyet Başkanı bunu Padişah’a açtı: “Gerçi adaletinizden ve müsamahanızdan eminiz, ancak kiliselerimizi yıkmayacağınızı ağzınızdan duyarsak, daha mutlu döneceğiz.”

Fatih Sultan Mehmed, şu mealde cümlelerle Sırp önderleri rahatlattı:

“İnşallah Sırbistan’a hâkim olduğumuzda, camiler yaptıracağız, ancak kiliselerinize dokunmayacağız. Siz nerede bir cami görürseniz yanına kilise yaptırabilirsiniz. Hatta duvarını bitiştirebilirsiniz de... Bizim dinimiz işte böyle bir dindir.” (İ. Hami Danişmend, Tarihi Hakikatler, c. 1, s.501-502, İstanbul 1979, Tercüman Yayınları).

Bu yaklaşımlar Hıristiyanlığa değil, Hıristiyan inancını benimsemiş insanların tercihine duyulan saygının ürünüdür. Elbette bir Müslüman, İslamiyet dışındaki inançları “din” olarak görmez. Ancak insanların farklı inanç tercihine saygı göstermek de Müslümanca müsamahanın gereğidir. Çünkü İslâm’da insan “hayatın merkezi”dir. Hayat insan için var edilmiştir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Kâinat hayat için, hayat insan içindir.”

Farklı inançlara mensup insanlara karşı tarihsel tavrımız budur. Geleneklerimizde inançları yüzünden insanları yadırgamak, yargılamak, horlamak, aşağılamak, ya da üzerlerine baskı kurmak yoktur. İnanca baskı anlayışı tamamıyla Batılı bir anlayıştır.

Meselâ Almanya’da, kaç Musevî Alman’ın evlilik yapabileceği kanunla belirlenmişti. Bu kanun 1864’de kaldırıldı. Museviler Hıristiyanlarla eşitlendi. Ne var ki, Hitler iktidara geldi ve Musevilere soykırım uyguladı.

“Demokrasi’nin beşiği” saydığımız İngiltere’de, ancak 1828’den itibaren başlayan bir süreç içinde “inançlara özgürlük” sağlandı. Bununla birlikte, halen, Anglikan Kilisesi’ne (Katolikliğin kısmen yumuşatılmasından oluşturulmuş bir yorum) bağlı olmayan bir hanedan mensubu kral ve kraliçe olamaz.

Onsekizinci yüzyıl sonlarına kadar Fransa’da Protestanların evlenmesi yasaktı. Fransız Protestanlar hiçbir şekilde evlenemediklerinden, tabii ana-baba da olamazlardı.

Batı aynı zamanda ırkçıdır! Daha düne kadar Amerika’da zencilere reva görülen muameleyi hepimiz biliyoruz: Sadece ayak işlerinde çalışabiliyorlar, beyazların otobüsüne binemiyor, okuluna gidemiyor, çok varlıklı bile olsalar beyazların yoğun olduğu semtlerde ev tutamıyorlardı.

Beyaz önderler tarafından hepsi aynı şekilde çağrılıyordu: “Pis zenci!..”

Keza Güney Afrika’da, yine düne kadar zencilerin hiçbir hakkı yoktu: Zenci lider Mandela (sonradan cumhurbaşkanı oldu) zenci haklarını savunma suçundan(!) en verimli yirmi senesini cezaevinde geçirmişti.

Avrupa o bildiğimiz eski Avrupa!..

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23