Halkımız LGBTİQ+ dayatmasına “hayır !” dedi
Fatih Saraçhane Meydanı’nı hıncahınç dolduran on binlerle, LGBTİQ+ dayatmasını ve arkasındaki şer güçleri protesto ettik. Konuşmacılardan biri de bendim ve milletimizin coşkusunu bizzat yaşadım.
Ailesine, çocuklarına sahip çıkan halkımız meydanlara indi. Çocuğunu ve bayrağını alan, yağmur altında yolları ve meydanları doldurdu. Halkımız sapkın uygulamalara, İstanbul Sözleşmesi’ne ve türevi 6284 sayılı yasaya, feminist ve LGBTİQ+ bireylerinin cinsel özgürlüğünü sınırsız güvence altına alan, fuhşu suç olmaktan çıkaran ceza yasasına “Hayır!” dedi.
Milli irade toplantısında yüzlerce STK mensubunun Sayın Cumhurbaşkanı’mızın huzurunda İstanbul Sözleşmesi’ni protesto etmesi üzerine hakkı ve hakikati gözeten Cumhurbaşkanı’mız güçlü iradesiyle fethin sembolü İstanbul üzerindeki kara lekeyi kaldırarak İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmişti. Feministlerin ve LGBTİQ+ bireylerinin manifestosu olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshi azgın azınlık ve içimizdeki gafillerin muhalefeti ile karşılaşmasına rağmen geri adım atılmamıştır. Halen yargı süreci devam etmektedir. Ancak İstanbul Sözleşmesi’nin yasası olan 6284 sayılı kanun ise en sert biçimde uygulanmaya devam etmektedir. Aynı şekilde ETCEP/TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ eğitimi ve uygulamaları ile aile içi şiddet büroları hız kesmeksizin faaliyette bulunmaktadırlar. Feminist politikalar ve yasalar devam ettiği müddetçe ailenin tahribi ile şiddetin önü alınamayacaktır.
Avrupa uyum yasaları kapsamında yeni devrim yasaları yürürlüğe konulmuştur. İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi kılıfı ile üzeri örtülerek milletimize yabancı, ahlak ve değerlerimizi yok sayan yasal düzenlemeler yapılmıştır. 2001 yılında Medeni Kanun, 2005 yılında Ceza Kanunu, 2010 yılında Anayasaya eklenen pozitif ayrımcılık kavramı, 2012 yılında 6284 sayılı yasa ile aile ve toplumumuz tahrip edilmiştir. Suç ve şiddet sayısında büyük artışlar olmuştur, halen cezaevleri dolup taşmaktadır. Evlilikler azalmış ve boşanmalar hızla artmıştır. Özellikle ailenin mahremiyeti ortadan kaldırılmıştır. Kamu gücü gereğinden fazla aile alanına sokulmuştur. Ahlakı ve aileyi koruyan yasalar değiştirilerek sınırsız cinsel özgürlüğü sağlayan ve teminat altına alan yasalar yürürlüğe sokulmuştur.
Güncellenen yeni devrim yasaları ile fuhuş yapmak suç olmaktan çıkarılmış, kadın ve LGBTİQ+ bireylerine sınırsız cinsel özgürlük sağlanmıştır. Somut örneğimiz; Ekonomik sebeplerle “seks işçisi olarak” çalıştığını beyan eden ve hakkında para cezası kesilen travestinin başvurusunu Anayasa Mahkemesi, fuhuş yapmak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak tanımlanmadığından ve “5326 sayılı Kanun’un hiçbir hükmünde fuhuş amacıyla başkalarını rahatsız etmek fiili de kabahat olarak belirtilmediği” gerekçesiyle travesti C...’nin talebini haklı bularak kabul etmiştir.
Halkımız, Batı’dan tercüme edilen sözleşmelere ve yasalara itiraz etmeye başlamıştır. Bu bir uyanıştır. Mahmut Esad Bozkurt’un açtığı yoldan ilerleyenler ise panik ve şaşkınlık içerisindeler. Dünyada eşi ve benzeri olmayan 6284 sayılı yasanın uygulama sonuçları hakkında Batılı akademisyenler tarafından alan çalışmaları yapılmaktadır. Müslüman toplumda ailenin dağıtılmasını rapor ediyor ve gözlemliyorlar. Hâlbuki aile, şiddetin önünde doğal engeldir. Toplum bireyselleştirilerek/atomize edilerek aile ortadan kaldırılmakta, bilahare toplumu bir arada tutan tüm değer, inanç ve kültürlerin yok edilmesi amaçlanmaktadır.
Özellikle son 20 yılda 3. dalga feminist ideoloji, hedeflerine ve amaçlarına ulaşmıştır. Yürürlüğe soktukları yasalar ile karşı oldukları aile kurumunu yok etmektedirler. Başta kadın ve LGBTİQ+ bireylerinin cinsel özgürlüklerini sağlamaktadırlar. Kadına karşı asıl şiddete yol açan fuhuşla mücadele edilmemektedir. Kaldı ki 5237 sayılı Ceza Yasasında (m. 227) fuhuş yapmak suç olarak düzenlenmemiştir. Ancak evlilik birliğinde ise eşler arasında cinsel suç tanımı yapılmıştır. Evli kadının “… eşim, rızam dışında birlikte oldu..” şikâyeti üzerine 12 yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezaları verilmektedir. Feministler ve bu furyaya kapılanlar şiddetin sonuçları ile uğraşmaktadırlar. Şiddeti doğuran sebeplerle (fuhuş, alkol, kumar ve uyuşturucu) mücadele etmediklerini görmekteyiz.
İstanbul Sözleşmesi ve uzantısı olan 6284 sayılı yasanın uygulama sonuçları; cinayetleri ve şiddeti artırmıştır. Evlilikler azalmış ve boşanmalar artmıştır. Doğum oranları düşmüştür. Evlilik yaşı 30 yaşın üzerine çıkmıştır. LGBTİQ+ bireyleri meşru zemine ve her türlü propaganda, örgütlenme haklarına kavuşmuşlardır. Artık cinsel sapıklıklar film ve dizilerde, eğlence dünyasında her gün karşımıza olağan bir şeymiş gibi çıkmaktadır. Yasal olmasa bile sosyal medya üzerinden eşcinseller evliliklerini kendileri ilan etmeye başlamışlardır. İstanbul Sözleşmesine, 6284 sayılı yasaya ve eşcinsellere sınırsız destek verilmektedir. Eşcinsellerin sembol, flama ve bayrakları her yerde gururla salladıklarını görmekteyiz.
Tercüme yasalar ve sözleşmeler kaos ve şiddete sebebiyet vermektedir. Aile ve insanımızı korumak istiyorsak, Ahmet Cevdet Paşa misali hukuk mimarlarının yapacağı milli ve yerli yasalara dönülmelidir. Hukukun temel ilkelerine sadık kalarak ahlakı ve aileyi güvence altına alan yasalar yapılmalıdır. Aile beka sorunumuzdur. Aile çökerse, toplum ve insan da çöker.