• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Hain olma!

24 Şubat 2016
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Haftasonu, Saraybosna’ya 60 kilometre mesafedeki, Konyits şehrindeydik. Çarşı Camii haziresinde medfun büyük büyük büyük kayınpederim Derviş Salih Paşa’nın kabrini ziyaret ettik. Osmanlı, Türkiye ve Bosna tarihinde önemli bir yere sahip olan Çengiç ailesinin, bu değerli ferdinin ruhuna Fatiha gönderdik.

Derviş Salih Paşa’dan önce Çengiç ailesinden bahsedelim.

Anadolu’dan Rumeli’ye iskan edilen Çengiçler, Osmanlı Devletine 56 Paşa vermiş ve Bosna-Hersek Sancak Beyliği vazifesini, yüzyıllarca başarıyla yürütmüş bir ailedir.

Çengiçlerin, ilk yaşam alanları Mardin ve Diyarbakır bölgesiydi. Fakat Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’i yenilgiye uğrattıktan sonra Anadolu Beylerbeyliği’ne bağlı Çankırı bölgesinde iskan edildiler.

1521 yılındaki Belgrat’ın fethinin ardından, Bosna vilayeti kurularak, Hersek Sancağı oluşturuldu. Dubrovnik de bu sancağa bağlandı. Stratejik bir konuma sahip olan bu bölgenin güvenliği ve imarı için Çengiç ailesi Çankırı’dan Bosna’ya gönderildi.

Yerel halkın, “Çankırı’dan gelenler” anlamına gelen “Çankırıliç” diye hitap ettiği ve zamanla değişerek “Çengiç” haline geldiği rivayet ediliyor.

Çengiçlerin Bosna Hersek’teki ilk yerleşim yeri Yelaç olsa da, gösterdikleri başarılar neticesinde, yaşam alanları hızla genişledi. Dubrovnik yakınındaki Gabela’dan Saraybosna’ya uzanan hat boyunca iskanı sağlamak, düzeni korumak, saldırıları önlemek ve ferman geldiğinde orduya katılmakla vazifelendirildiler.

Çengiçlerin Diyarbakır´dan Bosna Hersek’e uzanan öyküleri kahramanlık, dirayet ve sadakat sayfalarıyla doludur. 

Dört asır boyunca Bosna Hersek’i yurt edinip, akıncı ruhu ile hamleler yapan Çengiçler; Zigetvar, İzvornik, Temeşvar’da da önemli vazifeler üstlendiler. Çengiçler, Cengaverliklerinin yanı sıra, ilim, kültür ve medeniyete katkılarıyla da derin izler bıraktılar.

Çengiç ailesinin önemli temsilcilerine gelince...

Savaş meydanındaki kahramanlıklarının yanı sıra üretim ve ticaret alanında adını duyuran Ali Paşa, Paşa ve Vezir rütbesi ile 24 yıl Rumeli’ye hizmet etti. Bunun 15 yılında Hersek Sancak Beyliği yaptı. 1664 yılında Otaçaç Kalesi civarında kurulan pusuda şehit oldu. 

Paşalık rütbesini Çengiç ailesinin imar ettiği Taşlıca’da; Hersek Sancak Beyliği’ne atanarak kazanan Bekir Paşa ise bir yıl devam eden Özi Kalesi Muharebesi’nde şehit düştü. Bu muharebede, 16 yaşındaki oğlu Osman Bey de esir düştü. 

Bekir Paşa’nın küçük oğlu Cafer Paşa, Hersek Beylerbeyi Mütesellimliği (Vekilliği) ve Dağıstanlı Ali Paşa ile Moralı Ahmet Paşa’nın kaymakamlığını yaptı.

Osmanlı’nın hem güven, hem de gurur duyduğu İsmail Ağa Çengiç ise Çengiçlerin reisi olarak kabul ediliyor. 1840’da Mlyetiçak’ta tuzağa düşürülüp şehit oluncaya kadar Osmanlı’nın gözdesiydi. Hizmetleriyle, hem devletin, hem de halkın güvenini kazanmıştı. Yaşamı boyunca, Gacko Beylerbeyi Mütesellimliği yaptı. 

İsmail Ağa Çengiç, 1830 yılında başlayan Bosna ayaklanmasının bastırılmasında da önemli rol oynadı. Bosna Valisi Mahmut Hamdi Paşa ve Ömer Paşa’nın yanında yer alarak, isyancı Gradasceviç’i ağır bir yenilgiye uğrattı. 

1832 yılında dönüş yolunda, askerlerini Grdon Tepesi’nin arkasından Gorica Tepesi’ne sevk ederek, Saraybosna’yı yağmadan kurtardı. Bu başarısı sebebiyle, İstanbul’da gösterişli bir hilat (kaftan) giydirip kapıcıbaşılık rütbesi verildi. 

İsmail Ağa Çengiç’in yedi evladından biri olan Derviş Salih Paşa, Dedeağa Çengiç olarak da biliniyor. Henüz 18 yaşında iken Karadağ üzerine sefere çıktı. 1851 yılında Bosna Valisi Ömer Paşa’nın emriyle, Karadağ sınırındaki Osmanlı birliklerinin başına geçti.

Korkusuzluğu ve hayırseverliği ile bilinen Derviş Salih Paşa, vatan sevgisi, devlete hizmetleri ve serhattaki başarıları dolayısıyla “Paşa” unvanıyla onurlandırıldı. Hersek isyanına katılmadığı için bir entrikayla zehirlenerek, şehit edildi. 

İsmail Ağa Çengiç’in bir diğer evladı olan Haydar Bey, 1878 yılındaki Berlin Anlaşması’ndan sonra Avusturyalılar tarafından sınırdışı edilince, aileyi Balkanlar’dan İstanbul’a taşıdı. Annesi ve kızının ölümünden sonra da, oğlu İsmail Yümnî Bey’i de alarak, Bursa’ya yerleşti. Karadağlıların “prenslik” teklifini hiç düşünmeden reddeden Haydar Bey, iki padişah tarafından nişanlarla onurlandırıldı.

İsmail Yümnî Bey ise Sultan İkinci Abdülhamid Askeri Levazımat Birliği kuruluşu esnasında, yirmi Osmanlı altını ve Nişan-ı Hamiyyet-i Vataniyye ile ödüllendirildi.

Bütün bunları neden anlattık?..  

Derler ki; “Destanlar, bebek uyutmak için değil, adam uyandırmak içindir!” 

Türkiye, yaşadığı her türlü sıkıntıya rağmen, bir imkandır. Bu imkandan, Rumeli’ye / Rumelililere, fazlasıyla ikram ediliyor. Rumeli’nde ya da Türkiye’de her türlü makam / mevki veriliyor. Fakat Türk’e / Türkiye’ye çevrilen silahın önüne atılması gerekenler, çoğu zaman, bize silah çekiyorlar. 

Bu nankörlere, Çengiç ailesini hatırlatmak istedik. Anlaşılmadıysa, biraz daha açık söyleyelim: “Ne olursan ol ama nankör/hain olma!”

Son tavsiye: Daha açık söyletmeyin!

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23