• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Uyuşturucu bağımlıları ailelere saldırıyorlar!

04 Mayıs 2018
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Sinema ve dizi sektörünün içinden sektöre yönelik oldukça cesur bir eleştiri geldi. Biz söyleseydik hazımsız ve yobaz ilan edilebilirdik. Ancak eleştiriyi yapan kişi sektörün içinden bir oyuncu olunca böyle karşılanmadı, fakat tespitler yoğun siyasal gündemin arasında kaybolup gitti.

Oyuncu Asuman Dabak, madde bağımlılığıyla ilgili katıldığı bir programda sinema sektörü ile ilgili "Türk sinemasında, alkol ve uyuşturucu madde üzerine bir dünya kurulmuş durumda. Set ortamlarında o kadar çok uyuşturucu kullanılıyor ki inanılmaz” dedi.

Yıllardır bol cinsel göndermeli, absürt komedi filmlerinin sinema salonlarını istila ettiğine yönelik tenkitler dillendiriliyor.

Dikkatle bakanlar, Türk sinemasında filmlerin genellikle bar ve pavyonları mesken tuttuğunu ve filmlerin, insanın en çirkin halinin resmedildiği, gayri meşru ilişkiler ekseninde şekillendiğini göreceklerdir. Türk sinemasının 60’lı yıllarda tek dayanağı olan aileyi bugün neden kaybettiği hakkında varoluşçu tartışmalara girenler, Dabak’ın tespitine dikkatle bakmalılar. Çünkü…Dervişin fikri neyse zikri de odur… Bunun tersi de doğrudur…

Senaristinden, oyuncusuna kadar alkol ve envai çeşit uyuşturucu bağımlılığıyla ayakta durabilen bir sektör iyilik, güzellik, doğruluk namına bir şey üretebilir mi?

Zevkten başka hiçbir kıstası olmayan bir sektör, aile kurumuna müspet bir şey verebilir mi?

Bu kişilerin ürettikleri dizilerin dünya piyasasında kabul görmesi, o işlerin hastalıklı olduğu gerçeğini örtebilir mi?

Mega starından, ‘Fatih’i canlandıran oyuncusuna kadar adı uyuşturucu illeti ile anılmamış ne kadar ünlü isim sayılabilir ki?

İşte Dabak, açık yüreklilikle bunu ortaya koyuyor…

Uyuşturucu kullanımının setlerde su içmek gibi gayet “normal” kabul edildiğini, “ne olacak canım herkes kullanıyor” diye de savunulduğunu söylüyor.

Sinema sektöründe iktidarda olan bu hastalıklı yaşam biçimi, aynı şekilde dizi ve müzik piyasasında da iktidar

Bu şeytani iktidar, popüler müziğin neden daima şehvete hizmet eden ‘eserler’ ürettiğini ve televizyondaki iflah olmaz kirliliğin nedenini ortaya koyuyor aslında.

Ve ardından devam ediyor Dabak:  “Yozlaşan toplumda biz sanatçıların da payı var…”

Neden böyle söylüyor?

Çünkü sanatçı denilen, ünlü denilen, magazin programlarında evlerindeki oda sayısına kadar ifşa edilen kişilerin hatırı sayılır reytingleri ve sosyal medyada milyonlarca takipçileri var. Yalnızca kamera önü hayatları değil, sosyal medya sayesinde kamera arkasındaki yaşamları da izleniyor. Attıkları adım, aldıkları nefes oradan takip ediliyor. Eminim sözü edilen milyonlarca takipçinin büyük kısmı 22 yaş altı gençlerden oluşuyordur. Bu gençler, hatta masum çocuklar söz konusu ünlüleri maalesef rol model olarak görüyorlar. Onlara benzemek için kendilerini paralıyorlar. (Nasıl tersi olabilir zaten, amcalarından, babalarından daha fazla tanıyorlar onları…)

Yani Dabak demek istiyor ki, çocuğunuzun yan odaya geçip saatlerce müziklerini dinlediği o kişi, aslında bir uyuşturucu müptelası…

Çocuğunuzun parasını sizden alıp gittiği filmin oyuncuları setlerde esrar içen, normalde selam bile vermeyeceğiniz madde bağımlısı tipler…

Ama aynı ünlüler, oynadıkları kamu spotlarında temizlik, dürüstlük ve iyilik abidesi gibi lanse ediliyorlar…

Ya da vatan millet nutuklarının yeri göğü inlettiği zamanlarda sahte gülümsemeleri ile tüm propaganda işlerinin içinde yer alıyor, güya milli duyarlılıklarını sergiledikleri için vatandaşa örnek olarak gösteriliyorlar…

Her akşam madde bağımlılarını evinizin baş köşesine buyur ediyorsunuz…

Bu tabloyu açıklamak için oyuncu şunları da ekliyor: “Duruşumuzu takip eden kitleleri görmezden gelemeyiz. Bugün ünlü bir sanatçı uyuşturucudan ceza alıp, kısa sürede çıkmışsa, piyasada hala kaşesi yüksek işler yapıyorsa, çocuklara ne anlatacağız? İyi aktör olmanın yolu setin bir kenarında sigaralık sarıp içmekten geçmiyor. Bir barın köşesinde viski yudumlamak şöhret getirmiyor. Hepimizin sorumlu davranması lazım."

Uyuşturucu meselesini hayat memat meselesi olarak gören bürokratlarımız olsa şu sözler üzerine derhal harekete geçerlerdi…

Seyirci daha duyarlı olsaydı, adı defalarca uyuşturucu ile anılmış kişileri neden hala baş tacı ettiğini kendi kendine sorardı…

Bırakın bunları, kimse açıklamaları duymadı bile!

Çünkü toplumumuzda gençlerimizin ruh sağlığı, öncelikler listesinin üst sıralarında yer alamayacak kadar önemsiz görülür. 

İnsanlar köpeklerine, arabalarına, kıyafetlerine, tuttukları takıma gösterdikleri dikkati, evlerindeki, sokaklarındaki gençlere göstermezler…

O uyuşturucu bağımlısı ünlünün Instagramda ki ‘iyi geceler’ paylaşımını beğenen milyonlar içinde kendi çocuklarının da olduğunu umursamazlar.

Yozlaşmanın dinamosu dizi, sinema ve müzik sektörünün evlerimizi, ailelerimizi hedef aldığını anlamak istemezler…

Sonrada, 7/24 ünlülerle yatıp kalkan çocuklarına, “Aman evladım, kötü insanlarla arkadaşlık yapma… Hem bak ne demiş atalarımız: Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” diyerek güya ebeveynlik görevlerini hakkıyla yerine getirdiklerini düşünürler…  

Bu tür ünlülerin imza attıkları filmleri, müzikleri; izlememek, dinlememek yetmez… Kişisel ve toplumsal “ödevlerimiz” izlememek, dinlememek kadar, izletmemeyi ve dinletmemeyi de zorunlu kılar. “Hastalığa ben bulaşmayayım ama dilerse çocuğum bulaşsın” diye düşünmek ahlaken tutarlı bir tavır olur mu? İşi başında esrar içen bir fırıncı, bir öğretmen ya da bir şoföre nasıl kayıtsız kalamazsak bu hedonist elitin yaydığı manevi kirliliğe ve ailelerimize yaptıkları saldırılara kayıtsız kalamayız, kalmamalıyız!

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23