• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Mal Sahibi, Mülk Sahibi

23 Ağustos 2025
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Mal Sahibi, Mülk Sahibi

Ali Osman Aydın

“Buranın yerlisi yok denecek kadar az! Her yer Polonyalı, Rumen, Afgan, Bulgar insanlarla dolu” diyor arkadaşım telefonda. “Türkleri eklememe gerek yok herhalde” diye de ekliyor.

Kastettiği yer; mimarisiyle, düzeniyle, dünyaca ünlü markalarıyla nam salmış bir Avrupa ülkesi.

*

İstanbul’da, zengin sınıfın büyük bahçeli, gösterişli villalar yaptırdığı bir bölge…

Abimle yürüyoruz.

Yolda emekçi olduğu her hâlinden belli bir adamla karşılaşıyoruz.


 

Abim onunla kısa bir süre konuşuyor, ardından yolumuza devam ediyoruz.

Az sonra, “Hani az önce yanından geçtiğimiz o büyük bahçeli villa var ya…” diyor.

“İşte o adam, ailesiyle birlikte orada yaşıyor. Hem evin, hem bahçenin bakımını yapıyor, hayvanlarla ilgileniyor. Çocukları da buradaki okula gidiyor.”

Şaşkınlıkla soruyorum:

“Peki, mekânın sahibi?”

“İki senedir uğramıyormuş” diyor abim.


 

Başımı kaldırıp etrafa bakıyorum.

Yeşil düzlüklere, feodal beylerin surlarla çevrili kalelerini andıran görkemli villalar serpiştirilmiş.

Kaçı kağıt üstündeki sahibini ağırlıyor acaba?

Kaçı “gerçek” sahibini?

*

Bugünün dünyası, insana doymak bilmez bir kazanma hırsı aşılıyor.

“Çalış, kazan, daha fazlasına sahip ol…” diye telkin ediyor sürekli.


 

Daha çocuk yaşta öğreniyoruz bunları.

Bilinçaltımız bin bir türlü satın alma, sahip olma fantezileri ile dolu

Ama günün sonunda…

Ailemizden, sevdiklerimizden kısarak;

Kendi hayatımızın en güzel zamanlarından çalarak taş taş inşa ettiğimiz o havuzlu evin, o geniş bahçenin keyfini “gerçekten” kim sürüyor ya da kim sürecek?


 

Kimin için kazanıyoruz? Kimin için çalışıyoruz? Edindiklerimiz gerçekten bize mi hizmet ediyor? Yoksa zaten başkasına hizmet etsin diye mi ediniyoruz?

Kiminin mülkü villadır, kiminin şirketi, kiminin maaşlı işi…

Ama bütün bunlar ne için, kim için?

Yürürken bir yandan abimi dinliyorum, bir yandan da telefondaki arkadaşımın bahsettiği o Avrupa ülkesinin yerlilerini düşünüyorum.


 

Dişleriyle tırnaklarıyla mücadele ederek meydana getirdikleri markalar, düzen, hayat tarzı… Bugün binlerce kilometre öteden gelen, gelişmişlikte hiçbir payı olmayan insanların hizmetinde.

Yarın kim bilir?

İnsan kazanmanın, sahip olmanın arkasındaki bu garip yasayı daha çok düşünmeli belki. Bu yasa bazı insanları bazı insanlara hizmet ettirebiliyor. Ve biz insan olarak kime ve neye hizmet ettiğimiz konusunu çok düşünmüyoruz gibi geliyor…

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

YILMAZ

Haşmet Babaoğlu okuyor hissettim bir an. Teşekkürler sayın yazar.

Tarih Doktoru Uğur

Gerçek başarı ve gerçek kazanma ahırettekidir. Dünya (yakın-önemsiz) hayatta çok mal veya bürokratik makam edinen sekülerci (=dünyaperest) ve örtük-sekülerci sapıtmış kimseler bunu yağcılık başta olmak üzere çeşitli ahlaksızca yöntemlerle edinir ve onlar asıl kaybedenlerdir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23