Magazin Çeteleri Çökertilmeli
“Magazin gıybetin kurumsallaşmış halidir aslında…
Ama günahı bu kadarla sınırlı değildir.
Magazin takipçisiyseniz, hiç tanımadığınız bir kişinin hayatının en mahrem, en özel anlarını izliyorsunuz demektir.
Magazin takipçisi olmanın, sosyetenin yatak odasında bir locanız olmasından hiçbir farkı yoktur.
Her şeyi o mesafeden izler ve tanık olursunuz…
Bir kez takip etmeye başladıysanız, magazine kayıtsız kalamazsınız…
Ve magazin giderek sizi yakinen tanımadığınız bu insanların özel hayatındaki tercihleri yorumlamaya; bu tercihlerin doğruluğunu, ahlakiliğini, mantıksızlığını sorgulamaya davet eder. Bu o kadar fark edilmez biçimde gerçekleşir ki kendinize geldiğinizde karşı cinsten (ve dinen size haram olan) bir ünlünün bedensel özellikleriyle ilgili gayet şehevi değerlendirmeler yaparken bulursunuz kendinizi.
Bir sektörden daha ne kadar şeytanilik beklenebilir ki?
Oysa magazinin dur durak bilmeyen dedikodu merakına karşılık Hucurat Suresi 12. Ayet’te: “Birbirinizin kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” deniyor açık bir şekilde… Magazinin “dedikodu” diyerek yumuşattığı gerçekler doğrudan “gıybet” in sahasına giriyor.”
****
Geçen yıl magazin ve magazin basını ile ilgili bunları yazmıştım.
Durup dururken bunları neden mi hatırladım?
Birkaç gündür konuşulan, utanç verici magazin haberlerinden dolayı…
Ünlü bir popçunun eski eşiyle aralarındaki velayet davasına ilişkin birkaç gündür tüm medya organlarında haberler yapılıyor.
Türkiye’de magazin denilerek sempatikleştirilmeye, masumlaştırılmaya çalışılan bir sektör var ya…
Hani tüm yıl boyunca…
Her gün, her kanalda, neredeyse dört saat süren programlarda başkalarının hayatlarıyla ilgili üzerlerine vazife olmayan şeyleri ateşli ateşli konuşanların dahil olduğu sektör…
Hani tüm internet sitelerinin “tık” almak için birbiriyle yarışarak, ünlülerin köpeklerinin bile haberlerini yapmaktan utanmayan, sıkılmayan…
Hani devlet terörle mücadele ederken, ülke şehitlerine ağlarken, bir ünlünün o fotoğrafta makyajlı mı yoksa makyajsız mı olduğunu, memleket meselesi gibi hararetle haberleştiren…
İşte o sektör…
O sektörün ne kadar kirli olduğunu ve ne kadar onursuz ilkelerle çalıştığını görmek için sözünü ettiğim habere iyi bakılmalı.
Evet yetkililer de bakmalı…
Sigaranın buzlanmasını gerektirecek, kliplerdeki erotik düzeyi kontrol edecek kanunları çıkaranlar bu ülkenin ana haberlerinde, internet sitelerinde, gazetelerinde magazin adı altında nasıl haberler yayımlandığına dikkatle ve ibretle bakmalılar…
Bu ülkenin insanlarına üç beş magazinci serserinin neler izlettiğine, okuttuğuna baksın yetkililer…
Vatandaş da baksın…
Magazin diye diye…”Ünlülerimiz” diye diye… Birazcık eğlence diye diye kendisine neler izlettirildiğine…
Magazin diyerek insan haysiyetinin, aile değerlerinin nasıl ayaklar altına alındığına bir baksın vatandaş…
****
Şunu unutmayalım…
Kimsenin yaşantısı beni ve bizleri ilgilendirmez ve asla da ilgilendirmemeli…
Kimsenin hayatının yargıcı değiliz.
Kimsenin yerine yargılanacak da değiliz.
Bu haberleri ele alacaksak, ancak bunları toplumun huzurundan nasıl sileceğimizi planlamak için ele almalıyız.
Yoksa magazin ile kendini bilen, ruh sağlığı yerinde bir insanın ne ilgisi olabilir.
Habere gelince, söz konusu haber o kadar seviyesiz ki içeriğine giremeyeceğim.
Fakat asıl mesele bu haberin arka planında çalışan o şeytani sistem…
Hürriyet’in magazinci bir yazarı, “Karı koca arasındaki davanın dilekçesini okudum, hatta söz konusu görüntüleri de izledim.” diyor.
Ne münasebet, bir magazin yazarı kim oluyor ki karı koca arasındaki bir davaya konu olan görüntüleri herkesten önce görebiliyor?
Gördüğünü hukuktan çekinmeden yazabiliyor.
Yazarken yargıçlık yapabiliyor.
Bu ülkede magazin programlarında, gazete köşelerinde fahri mahkemeler kuruluyor, insanlar, onurlar infaz ediliyor, görün yok mu?
Hatta devamında şunu da söylüyor pişkince, “Bizim ekip, kameralarını alıp davada adı geçen kişileri takip bile ettiler.”
Gideceksin, insanları takip edeceksin ve hayatlarının en özel kısımlarını haber diye sayfalar dolusu yazacaksın ve bunun adı gazetecilik olacak…
Nasıl olsa, bu haberleri detaylarıyla okumaktan utanç duymayan bir kitle oluşturdular memlekette ya…
Nasıl olsa bu kadarı bile hala kendilerinin magazincilik adını verdikleri kirli sınırlar içinde kalıyor ya…
Bu yüzden bu kadar cesurca bu tür haberlere sıvanıyor, insanların özel meselelerini topluma bir vazifeymiş gibi ifşa etmekten geri durmuyorlar. Magazinciler ya… Kamunun haber alma hakkı var ya!!!
Kimse bu arlanmazlara, bu aşağılık insanlara “Bize ne kardeşim, bize ne başka insanların özel hayatlarında neler yaşadıklarından, bize ne aldıkları kilolardan, bize ne köpeklerinden, bize ne garajlarındaki arabalarından, bize ne çocuklarının olmasından, bize ne makyajlı mı yoksa makyajsız mı olduklarından, bize ne?” demiyor.
Kim diyecek bunu?
Önce vatandaş…
Lamı cimi yok, önce vatandaş “bana haber diye bu rezaletleri, bu onursuzlukları izletemezsin, okutamazsın” diyecek ki bu reziller iş yapamasınlar…
Tepki gösterecek, bunu haber yapan gazeteleri, gazetecileri arayacak; mail atacak, cumhurbaşkanlığına yazacak, bataklığı kurutmanın gayretinde olacak…
Bir kötülüğü eliyle, diliyle düzeltemedi diye öfke duymaktan da vazgeçmeyecek.
Ahlaklı bir öfkemiz de yoksa, neyimiz var?
****
Sonra da Ankara… “Benim gencime, benim kadınıma, benim aileme kimse magazin adı altında rezil dedikoduları, fuhşu, sapkınlığı, erotizmi ballandıra ballandıra izletemez” demeli…
Magazin çeteleri, terör örgütleri nasıl çökertiliyorsa, öyle çökertilmeli. Devlet, magazin basınıyla dizi yapımcısı şirketler veya ünlüler arasındaki gizli para alışverişini ortaya çıkarmalı. Magazin muhabirlerinin lüks yaşamlarının arkasında ki gerçekler açıklanmalı. Magazin yazarları ve muhabirlerinin; ünlülerle ilgili en basit şeylerin bile haber yapılması karşılığında nasıl hediyelere boğuldukları, hangi tatil ödülünü kazandıkları, hangi otomobillere bindikleri deşifre edilmeli ki toplum bu kirli sistemin nasıl döndüğünü, neden her yerden karşısına ünlülerle ilgili saçma sapan haberler çıktığını net olarak görebilsin…
Görsün ki vatandaş olarak nasıl aptal yerine konduğunu anlasın…
Kimse bunu “özgür basınla” açıklamaya kalkmasın, böyle alçakça bir yayın politikası olamaz…
Medeni bir ülkenin kitle iletişim araçlarında alenen, sansürlenmeden, çok doğal bir şeymiş gibi bu tür haberler yayınlanamaz. Doğru düzgün çocuk yetiştirmek isteyenlerin yaşadığı bir ülkede kitle iletişim araçları bu seviyede kirlenemez.
Bu akla aykırı…
Bu ahlaka aykırı…
İlla yayınlanıyor ve kimse de buna ses çıkarmıyorsa…
O zaman kimse bu ülkeden, bu ülke insanından bir şey beklemesin…
Kimse sokaklarda yaşananlara da başka yerlerde gerekçe aramasın…