• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Hayvanların Açlık Cehennemi!

31 Ekim 2018
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Gıcır gıcır otobanlar, baş döndürücü barajlar, “asrın projesi” olan havalimanları yapıyoruz. Yeni yeni şehircikler, sıra dağlar gibi semtler, deniz üstü köprüler inşa ediyoruz. Tünellerle dağları deliyor, metrolarla kıtaları birbirine bağlıyoruz.  

İyi de yapıyoruz.

Yüzbinlerce liralık evlerde oturuyor, binlerce liralık telefonlar, tabletler, bilgisayarlar kullanıyoruz. AVM’lerimiz ışıl ışıl, caddelerimiz cıvıl cıvıl, eğlence mekanlarımız tıklım tıklım, şezlonglarımız kapış kapış…

Kredi kartı limitlerimiz, alışveriş sepetlerimiz, sofralarımız, gırtlaklarımız, midelerimiz, çöp bidonlarımız tıka basa dolu…

Hiç giymeyeceğimiz pantolonlara, dolabımızda eskiyecek gömleklere, asla bitiremeyeceğimiz parfümlere, kullanmayacağımız spor kulübü üyeliklerine, son kullanma tarihi geçecek kozmetik ürünlerine binlerce lira ödüyoruz.

****

Yalnızca kasap reyonundaki hayvanlardan hoşlananlar için hiçbir önemi olmayabilir ama insani duygularını yitirmemiş olanlar için söylemek gerekiyor ki sokaklarımızdaki hayvanlar açlıkla boğuşuyorlar...  

Nereden mi biliyorum?    

Barınaklardan, gazete haberlerinden, Ana Haber bültenlerinden falan değil…

Sokağımdan, semtimden, mahallemden biliyorum.

Çöp koyternerlerinin etrafında dilleri dışarı sarkmış, kaburgaları teker teker sayılan, gözlerine iltihap yürümüş, hilkat garibesine dönmüş sahipsiz hayvanlardan biliyorum.  

Yıllık 30 milyar liralık gıdayı gözünü kırpmadan çöpe atan müsrif toplumumuzda, hayvanlar sokaklarda ya aç dolaşıyor ya da açlıktan ölüyorlar.  

Semizleştirdiğimiz bedenlerimiz, ehlileştiremediğimiz zevklerimiz ve kentli kibrimiz, yaltaklanmaksızın tek bir lokmayı bile layık görmüyor hayvanlara.

“İnsan karşısında köleleşmeyene, yerlerde sürünmeyene, köpekliğini elli kere ikrar etmeyene tek lokma yok.” diyoruz. Tekmelerle, kayıtsızlıkla açlık cehennemine hapsediyoruz hayvanları.

****

Kapkaranlık geceleri, sarı ışıklı o evlerden ellerinde bir parça yemekle çıkacak birini umutla bekleyerek geçiriyor hayvanlar.  

Siz, duvar kadar büyük televizyonunuzdan o aptal dizileri izlemek için konforlu evlerinize kısıldığınızda gecenin karanlığı içinde bir yerlerde açlığın, soğuğun, hastalıkların korkunç ve amansız sancılarıyla boğuşuyorlar.  

Umarsızca seccadenize ya da yastığınıza baş koyduğunuzda veya koltuklarınıza kurulduğunuzda, midenizdekileri hazmetmek için formüller aradığınızda, obezleşen evladınıza sarıldığınızda, koca koca projelerin haberlerini izlediğinizde, yeni magazin haberlerini iştahla takip ettiğinizde Allah’ın size, tam olarak size zimmetlediği o masum yaratıklar basit, önlenebilir hastalıklardan dolayı sessizce can veriyorlar.  

Siz tam olarak, o tatil ödemenizi EFT ile firmaya gönderdiğinizde, cironuzu restorandaki masaları birleştirerek personelinizle kutladığınızda, gerinerek “Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri oluyoruz.” dediğinizde, Starbucks’ta kuyruğa girdiğinizde, bin altı yüz motorluk otomobilinizin gazını köklediğinizde, 5. ayakkabınızı satın aldığınızda, o şarkıcının konserine bilet kestirdiğinizde oluyor bütün bunlar.

Uzaklarda, barınaklarda değil üstelik; yanı başınızda, sokağınızda oluyor…

****

Bir insanın duyarlılığını, merhametini, yaratılmışlarla ilişkisini neyle ölçelim derseniz,  kapısının önünde aç hayvanlar için doldurulmuş tabaklar olup olmadığıyla ölçmenin en kestirme yollardan biri olduğunu söyleyebilirim size.

Allah’ın yarattığı hayvanlara merhamet göstermeyenin, insanlara merhamet göstermesi mümkün mü?

Hayvanları koşulsuzca sevmeyen biri, insanları sevebilir mi?

Sevgi bölümlenebilen, “Kuşları seviyorum ama ağaçları değil! Çocukları seviyorum ama yaşlıları değil!” diye kategorize edilebilen bir duygu durumu değildir ki!

İnsan Allah’ı hakikatiyle sevmeye başladığı anda sevgi kanunu gereği insanları, hayvanları, beyaz papatyaları, gümrah ırmakları, “yuvarlanan kayaları”, yalçın dağları, okyanusları da kaçınılmaz olarak sevecektir.

Sevmeyi sadece bir şeye ya da belli bir şeye hasrediyorsak  tedavi edilmesi gereken patolojik sorunlarımız var demektir.

****

Gelin bu sessiz, masum ve de emanet canlılara, “yeryüzünün halifeleri” arasında bir “hamileri” olduğunu ispat edelim. “Komşusu açken tok yatan, bizden değildir.”den yola çıkarak, iftihar edilecek şekilde, ta kara Afrika’nın ücralarına kadar yardım elimizi uzatmamızı sağlayan o merhamet dolu ilkelerimize, korunmaya muhtaç sokak hayvanlarını da dahil edelim. Onları da “komşularımız” belleyelim…   

Kendimize, “Ben burada olduğum sürece sokağımdaki hiçbir hayvan aç sabahlamayacak.” diye bir hedef belirleyelim. Kapımızı misafirlerimize nasıl açıyorsak, yediklerimizi sevdiklerimizle nasıl paylaşıyorsak hayvanlarla da öyle paylaşalım. Aynı dünyanın sakinleri, aynı Allah’ın mahlukları olduğumuzu bilelim.   

İyiliğin, iyi insan olmanın bir yolunun da o sessiz canlıların kalplerini kazanmaktan geçtiğine inanalım. Hassas ve merhamet dolu bir kalp taşıdığımıza, hayvanları da tanık yapmaya çalışalım. Siyasetçiysek, oy portföyümüze hayvanları da dahil edelim.

Müezza adında, bir kedisi olan Peygamberin ümmeti olarak yapalım bunu.

Eğer o hayvanlar, “Bu sokakta bize sahip çıkacak iyi insanlar var.” diye kendilerini güvende hissetmiyorlarsa, açlıktan, hastalıktan ölüp kalıyorlarsa dönüp insanlığımızı sorgulayalım.

Eğer bir köpek ya da bir kedi sizden şefkat görmek için bacaklarınıza sürtünmüyorsa, kapınızın yakınlarında doyacağından emin olarak hiçbir hayvan beklemiyorsa, sizi gördüklerinde kaçıyorlarsa, kazancınızın minik bir kısmı bile kursaklarına girmiyorsa, sizden ümidi kesenin yalnızca hayvanlar olmadığına emin olun...

Bu söylediklerimize, sanki birbirini nakzediyormuş gibi, sanki iki yardım türü arasında bir denge kurulamıyormuş gibi, “İnsanlar açken, hayvanlardan mı bahsediyorsun?” diye itiraz edecek olanlara açıklama yapma ihtiyacı duymuyorum.

Söylediklerimizi yüreğiyle anlayanlar içinse şunu söyleyelim. Geç oluyor… Açlıklar ve ölümler çoğalıyor... Onları bulun ve gücünüz ölçüsünde Allah’ın mahluklarının meselelerini çözün... İyiliği, bir de böyle keşfedin….

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23