• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Bir hayal için kurban edilen çocuklar

20 Ağustos 2025
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Bir hayal için kurban edilen çocuklar

Ali Osman Aydın

Sizin de çevrenizde çocuklarını kıyasıya eleştiren ebeveynler vardır eminim… 

Bu ebeveynlerin çocuklarını peşinen talihsiz çocuklar olarak sayabiliriz. Talihsiz çocuklar en az yaşıtları kadar çalışkan, başarılı, asi, saygın, neşeli, özgüvenli olabilirler. Dışarıdan bakıldığında onlar da hiçbir kusur göze çarpmayabilir. Oturup konuştuğunuzda onlarda hiçbir anormallik sezmeyebilirsiniz. Size gayet normal, hatta başarılı çocuklar olarak da görünebilirler. Ama nitelikleri ne olursa olsun bu çocuklar ebeveynlerinde bir hoşnutluk oluşturmayı başaramazlar.  


Ebeveynleri onlarda azarlanacak bir şeyler bulma konusunda her zaman mahirane davranırlar. Herhangi bir çocuğa gösterilmesi gereken asgari nezaketi, sevgiyi ve anlayışı kendi çocuklarından esirgeyebilirler. Siz de bu tür davranışlara şahit olmuşsunuzdur… Bu tip velileri arkadaşlarının içinde çocuğunu küçük düşürürken görmek son derece üzücü bir durumdur. 


 

Küçükken mahalle maçı yaptığımızda ve maç gereğinden fazla uzadığında, bizim kadar şanslı olmayan bazı arkadaşlarımız, babası kulağından çekerek götürdüğü için maçı bırakmak zorunda kalırlardı bazen. Arkadaşımızın gidişini içimiz parçalanarak izlerdik. Herkesin keyfi kaçar, çocuk yüreğimize kötü mü kötü bir his otururdu. 

O gece uyumadan önce, onun o akşamı nasıl geçirdiğini düşünmekten kendimi alamazdım mesela. Çekilen kulağı, kabaran ama taşmayan göz pınarları, kimseye değil boşluğa bakan gözleri tavandan beni izlerdi sanki. Kulağından tutulup götürülen ben olsaydım ne kadar utanç duyacağımı hayal ederdim öyle gecelerde. Bir daha o arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağımı… Böyle bir olay başıma geldikten sonra onların arasına hiçbir şey olmamış gibi karışmanın ne kadar zor olacağını düşünürdüm…


Arkadaşımın o haline üzülürken, içinde bir yerlerin, kızarıp yanan kulağından daha çok acıdığını tahmin etmek hiç de zor olmazdı. Zaten ertesi gün maç yapmak için bir araya geldiğimizde onun bir önceki akşam olanları ne kadar içerlediğini düşük omuzlarından ve maça katılmak konusundaki çekingenliğinden anlardık. Çoğu zaman maç başlar ama o arkadaşlarımız, kendilerini maça kaptırmaktan alıkoyamayacaklarını düşünerek sahanın kenarından izlemeyi yeğlerlerdi. 


 

Annesinin öfkeli sesini hiçbir zaman duymamış, babasından dayak  yememiş biri olarak, hayatım boyunca bu tip çocukları düşük omuzlarından ve bir yerlerden ansızın çıkacak anne ya da babalarından dolayı kaygıyla dolu duruşlarından tanımakta güçlük çekmedim. Ne giyinseler, hangi kisveye bürünseler kapanmayacak yaralarla hayata tutunuyordu bu çocuklar. 


 

Herhangi bir sorunla karşılaşıldığında suçu üzerlerine almaya, kendilerini değersizleştirmeye, varlıklarını hor görmeye herkesten daha fazla hevesli oluyorlardı. Sanki anne ve babalarının yıllarca sürdürdüğü rolü onlar üstleniyorlardı farkında olmadan. Kendilerini hiçbir iyi şeye layık görmüyor, hayatın güzelliklerinin hep başkalarının hakkı olduğunu düşünüyorlardı. Yenilgilerin değişmez kaderleri olduğunu hissediyorlardı besbelli. Bir yerde konuşsalar cılız ve tereddütlü seslerinden, ne söyleyeceğini bilmeyen kararsız hallerinden, “az sonra saçmalayacağım!” endişesiyle kızaran yüzlerinden tanıyabiliyordunuz onları.


Yahut ancak art arda alınan yaralardan dolayı ruha yapışabilecek melankolik hallerinden… Kerli ferli yetişkinler de olsalar onların o kızarıp yanan kulaklarını görebiliyordunuz. Bu çocuklar hayattaki en yakınları tarafından tam gelişme çağlarında duygusal olarak sakatlanmışlardı. Alttan alta, hayattaki bütün çabaları, kimseye göstermek istemedikleri o sakatlığı iyileştirmeye çalışmakla ilgiliydi. Ne sakatlıkla ne de o sakatlığa neden olan anne babalarıyla hiçbir zaman ölçüsünü tutturamadıkları tuhaf, hınç dolu bir ilişki içindeydiler.   


 

Bu tür sorunlu ebeveynleri Allah’a, “Ben böyle bir çocuk istemiyorum!” diye şikayet eden kimselere benzetmişimdir hep. Allah onlara tıpkı diğer çocuklar gibi eşsiz bir varlık hediye etmiştir oysa... Ancak bu kişiler, sanki sunulan hediyeden memnun olmuyor, onun değişmesi mümkün olmayan yanlarına bahaneler buluyor gibiydiler. Memnuniyetsizliklerinin nedeni kafalarındaki “hayali evlada” dair o görkemli portreydi… O portre, dışarıdan görüp beğendikleri komşularının ya da akrabalarının çocuklarına aitti belki de. Kim bilir? 


 

O hayali portreyi o kadar seviyorlar ve çocuklarının doğasından o kadar hazzetmiyorlardı ki var güçleriyle kendilerine verilen çocuğu, o hayali portreye benzetmeye çabalıyorlardı… Allah’ın eşsiz yaratısı olan çocuğu, O’nun daha önce yarattığı bir şeye benzetmek için kurban etmekten çekinmiyorlardı. Bunun Allah’ın yaratıştaki sonsuz çeşitliliğine bir isyan olduğunu düşünmeden yaşıyor, belki de kendilerini pek dindar görüyorlardı. Hallerinin, evlatlarını putlara kurban eden putperestlerden farklı olduğunu düşünüyorlardı… Ki insan her fırsatta cehaletine ve zulmüne kendince gerekçeler uydurmayı bilmiştir… 

Bir anne baba, şayet çocuğu için bir iyilik tasarlıyorsa… Bunun ilk adımı o çocuğu olduğu gibi; doğruları ve yanlışları, güzellikleri ve çirkinlikleri, aydınlıkları ve karanlıklarıyla kabul etmek olmalı. Kabul etmek… Bir anne baba çocuğuna hazır bir evlat şablonu ile bakmamalı ki o çocuğun doğasındaki kimseye benzemezliği, yegâneliği, şahsına münhasırlığı görmek güçleşmesin. 

 

 

 

 

 

 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Guzel bir yazi .. !!

Kaliteli !!! .. Tesekkurler ..

Velev ki

Sayın yazar çocuklar akademik başarıya sahip olmasa da okulu bitirdikten sonra iyi gelir elde edebileceği bir işe sahip olsa bu durum yaşanmaz. Gelecek vaat etmeyen bir sistemde gelecek kaygısı içinde ki Veli ne yapsın
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23