• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Başörtüsü Yasasının Tarihi Önemi

13 Aralık 2022
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Başörtüsünü yasal güvenceye kavuşturacak yasa teklifi meclise getirildi. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in AK Parti’li ve MHP’li vekiller eşliğinde mecliste yaptığı konuşma önemliydi.

Başörtüsü mücadelesinin nerelerden geçerek bu noktaya geldiği ve bu sorunun sanıldığı gibi gelip geçmiş ve sadece mağdurlarını ilgilendiren bir mesele olmadığının altını çizdi Zengin.

Konuşmasındaki ciddiyet, kararlılık, gerçekçi vurgular ve başörtüsü meselesine “siyasi rant” olarak bakan muhalefete ilişkin yaptığı tespitler çok yerindeydi.

Zengin, kendilerine yöneltilen “Hadi bırakın, geçelim artık. Bu konuda yasaklar bitti, helalleşelim olsun bitsin.” söylemini "çok alaycı ve yaralayıcı” bulduğunu söyledi ki yasal düzenleme olmadan başörtüsü sorununun bittiğini düşünmek safdillik olur.

Ayrıca Zengin, başörtülü kadınların "inançları gereği değil siyaseten örtü taktıkları" söylemlerine değinerek, "Bize bunu söyleyenler kendi siyasi gelecekleri için bir kanun teklifi verme ihtiyacı duydular.” dedi ki bu da muhalefetin plastikten samimiyetini güzel tasvir ediyordu.
Zengin, CHP'nin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi nedeniyle yüzde 50+1 oy alma zarureti olmasa başörtüsü konusunda kanun teklifi sunmayacağını söyleyerek, "Artık tek mahalleden alacağınız oyla cumhurbaşkanı olamıyorsunuz. Bu yüzden mecburen başka insanlarla bir masada oturmak ve başka insanlar için çözüm üretmek gerekiyor.” diye konuştu.
Konuşmanın en önemli cümlelerinden biri ise bana göre şuydu: "Başörtüsü meselesi, AK Parti'nin siyasi olarak varlığını teşkil eden en önemli unsurdur."

****

Doğru ve can alıcı bir tespit bu. Kemalist oligarşi, (pek çok toplum kesimiyle birlikte) mütedeyyinleri ötekileştirmişti. Toplumsal mutabakata varmak yerine onları baskı altına almayı tercih etmişti. Hayatlarını insan haklarına, “laikliğe” aykırı kısıtlamalarla yaşanmaz hale getirmişti. Tahkir edici resmi söylemle onları dışlamış, “geriliğin” müsebbibi ilan etmiş, temel hak ve özgürlüklerini yok saymıştı.
Geçmişin peçe yasaklarının devamı olan başörtüsü yasağı bu anlayışın bir yansımasıydı. başörtüsü mücadelesi, onun meydana getirdiği yaralayıcı sosyoloji, çalınmış hakların geri alınması arzusu, bürokratik tahakkümün bezdirici baskısı 20 yıl önce AK Parti konsensüsünü meydana getirdi.
****
Türkiye’de iç içe geçmiş ama birbirinden farklı gelişim evrelerine sahip modernleşme tipleri mevcut.
Kemalizm’in kentlerde ikamet eden bürokrasinin “modernleşmesinde” etkili olduğunu söyleyebiliriz. Devletten uzak tutulan kırsal kökenli mütedeyyin insanların modernleşme ivmeleri ise tek parti iktidarı tarihe karıştıktan sonra hızlanmaya başladı. Bu tarihlerde kırsaldan kopan kitleler kentlerde kendilerine yeni bir gelecek aradılar. Hem kentin ritmine ayak uydurmaya hem de kırsaldan getirdikleri kültür ve inancı yaşamaya çalıştılar. Giderek gelişen bu akım, Anadolu’nun kendine özgü dinamiklerle işleyen modernleşmesi anlamında son derece önemli bir süreçti.
Fakat 80’lerin hemen başında başörtüsü yasağı resmi bir hüviyete bürünerek bu gelişmeyi akamete uğrattı. Muhafazakarlar bilinçli bir biçimde kültür hayatının, eğitim sisteminin, bürokrasinin dışında bırakıldı.

****
Rejim, hiçbir yasal dayanak olmamasına rağmen başörtüsünün kamuda temsiline karşı çıktı. Unutulmak istenen “öteki” geri gelmişti. Rejimin bütün kimyasını bozan bu dönüş 28 Şubat süreciyle yasakların daha da katılaşmasına, şiddetlenmesine neden oldu. Fizik kuralıdır, her etki kendisini meydana getiren şiddette bir tepki doğurur.
AK Parti’yi tek başına iktidar yapan ve uzun yıllar iktidarda kalmasını sağlayan bu haklı ve birikmiş tepkidir. Zengin ve arkadaşlarının verdikleri yasa teklifi insan hakkı ihlalleriyle dolu bir sicile sahip Kemalist kuşatmanın geriletilmesi anlamında çok büyük bir öneme sahip.
Mütedeyyin insanların kimlik değerlerini korumak için yasa yapmak zorunda kalmaları devlete egemen olan Kemalist ideolojinin inanç özgürlüğü konusunda ne kadar despotik olduğunun, hak-hukuk tanımadığının ve hiç de “laik” olmadığının açık bir kanıtıdır. En temel, en tabii, en insani hak olan inanma ve inandığı gibi yaşama hakkı, yasa ile güvence altına alınmak isteniyor ki Kemalistlerin olası keyfiliklerine, hukuksuzluklarına “dur” deneceği zaman yasal bir dayanak olabilsin! Özünde bu utanç verici bir durumdur, ama maalesef gerçektir.
****
Bu olay göstermektedir ki, Türkiye’nin sorunları çok eski, çok çeşitli ve çok derindir. Cumhuriyet sanıldığı gibi sorunları çözmemiş aksine derinleştirmiş, büyütmüş ve yeni sorun alanları meydana getirmiştir. Başörtüsü bu sorunlardan sadece biridir ve işler yolunda giderse ancak 100 yıl sonra yasal güvence altına alınabilecektir. Cumhuriyet’in halkın sorunlarını çözdüğünü iddia edenler 1923’ten 100 sene sonra neden hala yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu açıklamalıdırlar.
Her şeye rağmen (referandumla ya da doğrudan geçmesi halinde) bu yasa ülkemizde özgürlükler ve Müslümanlar açısından çok önemli bir kazanım olacaktır bence. Bu yasa ile mütedeyyin kesimler, 100 yıl sonra ilk kez bir kısım hakları Anayasa ile teminat altına alınmış eşit vatandaşlar haline gelecektir. Bu da neresinden baksanız çok önemli, çok hayati bir gelişmedir.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

UMUT ÖZKAN

2020-Ayasofyanın açılması asıl ve çok büyük bi dönüm noktasıydı.. onu diğerleri takip etti edecek inşallah..

ADİL

ALİ OSMAN KARDEŞİM YASA DEĞİŞSİN 400 DEN FAZLA OYLA HATTA REFERANDULA DEĞİŞSİN FAKAT ASIL ÖNEMLİ OLAN HALK DEĞİŞSİN DİNİNİN EİRLERİNE BAĞLANSIN VE DİNİNİN EMİRLERİNE KARŞI OLAN HİÇ KİMSE KENDİ İÇİNDE BARINAMASIN ASIL ÇÖZÜM BUDUR
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23