• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

“Akıl Dinin Temelidir”

22 Kasım 2022
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Meşhur iki tarihçi var ki, “ehli sünnet” ibaresini sıklıkla kullanarak, oluşturdukları sosyal medya mahkemesinde adeta yargı dağıtıyorlar. Bu tarihçilerin sanık sandalyesinde uzun süredir Prof. Dr. Halis Aydemir oturuyor. İlahiyatçı Halis Beyin neden orada olduğunu bilmiyoruz ama tahminlerimiz var. Halis beyin dinin doğru anlaşılması, imanın tahkik edilmesi noktasında “akla” atıfta bulunması, bu tarihçilerin sanığı mahkum etme gayretlerinin nedeni olmalı!

Bir süre önce de Halis Beyin yine akıl-iman ilişkisi üzerine bir sohbetini hedefe koymuş ellerine ne geçerse fırlatmak suretiyle hınçlarını almaya çalışmışlardı. Cübbeli’nin “reddiye” olarak isimlendirdiği videoların ilmi usulden uzak hali ve seviyesi maalesef ki en çok ateistlerin yüzünü güldürmüş olmalı. O videolarda, “İman kocakarı imanı olmalı! Gayb’a İman baştan aşağı risktir. Aklederek cennet-cehennemi bulun bakalım. Aklı kullanarak Cenabı Allah’ın azametini anlatabilecek misiniz? ” gibi aklın soruşturma-analiz yapma işlevini görmezden gelen doğru olmayan bir usul takip edilmişti.

En son geçtiğimiz hafta sonu, Halis Beyin yaptığı bir konuşmada söylediği sözleri bağlamından kopararak ve başka bir kasıtla söylenmiş izlenimi vererek bir karalama kampanyasına imza attılar. Somut bir nedeni yokken bir insanı hedef haline getirmek, konuşturulmamasını talep etmek, hakkında söylenen iftiraları dillendirmek, söylemediği şeyleri söylemiş gibi itham etmek en hafif tabirle kötülüktür, hem de bütün Müslümanlara yapılan bir kötülüktür ve bir Müslümana yakışmaz. Tam bu noktada itikatta imamımız İmam Maturidi’nin akıl- iman ilişkisine dair söylediklerini, Hanifi Özcan’ın “Maturidi’de Bilgi Problemi” adlı, Marmara İlahiyat Fakültesi Yayınları’ndan çıkan kitabından iktibas etmek istiyorum. İmam Maturidi’nin Ehli sünnet itikadının temelini oluşturan çok çarpıcı yaklaşımının faydalı olacağına inanıyorum.

Maturidi’de Akıl- İman İlişkisi

Öncelikle çok sık kullanılan kavram olan istidlal’in ne anlama geldiğini İslam Ansiklopedisi’nden okuyalım: “İstidlâl, zihnin daha önce bilinen bir veya birden çok önermeden bilinmeyen bir önermeyi çıkarma işlemidir. Diğer bir ifade ile daha önce doğruluğu bilinen yahut doğru olduğu sanılan bir hüküm veya hükümlerden hareketle bilinmeyen bir hükme ulaşmaktır.”

İmam Maturidi Kur’an da istidlalin çeşitli ayetlerde emredildiğini söyledikten sonra şu ayeti örnek verir: “Biz onlara hem dış dünyada hem de kendi nefislerindeki ayetlerimizi göstereceğiz, ta ki onun gerçek olduğu kendilerince sabit olsun.” (Fussilet S.-53)
****
“Maturidi’nin sisteminde akıl ile nakil arasında sağlam bir denge kurulmuştur. Çünkü ne akıl vahye ihtiyaç duymadan tek başına varlığını sürdürebilecek durumdadır, ne de akıl olmadan vahyin bir önemi vardır. “

“Maturidi’ye göre, insan, filozofların küçük alem adını verdikleri aklını, yani kendisinde bulunan sentez ve analiz yapabilme melekesini kullanmak suretiyle, naklin yardımı olmadan, sadece dış dünyadan hareketle Allah’ı bilebilir. Ancak hukuki bilginin ve imanın muhtevası Peygamberlerin bildirmesiyle bilinir.“

“Bilakis o (Maturidi), aklın tek başına ancak Allah’ın varlığını bilip daha sonra peygamber aracılığıyla bildirilecek olan vahye bir zemin hazırlığı; peygamberi ve mesajını kabul ettirecek deliller sağlayıp vahyedilen hakikatlerin savunulması için bir alet olduğu kanaatindedir.

Bu durumda akıl vahiyden önce gelmektedir ve vahiy akla bağlıdır. Çünkü ilahi hitap akladır. Aklı olmayan sorumlu değildir.”
****
“Mâtüridî'ye göre, sağlam akla sahip olan herkesin, yaratıklardaki, Allah’ ın varlığını ve birliğini gösterir delilleri; gâibin bilinmesine vasıta olan şeyleri; hayvanlar içeresinde sadece insanda bulunan özellikleri ve insanın kendi sûretinin önemi gibi şeyleri anlaması gerekir. Bu demektir ki, sağlam akla sahip olan her insan sadece aklıyla Allah'ı bilebilir ve bundan sorumludur. Bunu ilke olarak kabul etmesine rağmen, Mâtürîdî, yine de insanları üç gruba ayırır: Ona göre, bazıları, naklin yardımına ihtiyaç duymadan sadece akıl ile eşyayı apaçık olarak kavrayabilir. Bunlar filozoflar ve âlimlerdir. Bir kısmı ise, ancak naklin yardımıyla anlayabilir ki, bunlar çocuklara benzerler. Ancak uyarı ve tembîh ile kavrayabilirler. Bir kısmı da ne akıl ile, ne de nakil ile anlayabilir.”

“Gâibin bilinmesine vasıta olan şeyleri” ifadesi çok önemli çünkü tarihçilerimiz gaibe dair şeylerin akılla bilenemeyeceğini savunuyorlar. Mutlak gaib için bu görüş doğrudur çünkü onu sadece Allah bilir. Fakat Maturidi Kitabu-t Tevhid’de Allah’ın duyulur âlem aracılığı ile duyulmayan gayb âlemini anlamayı gerekli kıldığını, düşünmeyi ve akıl yürütmeyi emrettiğini söyler. Gayb inancını şekillendiren görünen duyulur âlemdir.”

****

“Mâturîdî naklin yardımı olmadan, sadece akıl ile eşyayı kavrayabilme özelliğini filozof ve âlimlerin taşıdığını belirtmesine rağmen, (düşünebilme çağına ulaşmış) çocuklar da dahil, akla sahip olan herkesin, sadece aklı ile Allah’ın varlığını bilmek zorunda olduğu kanaatindedir.”

“Gerek Tevhid'deki, gerekse Te'vîlât'taki açıklamaları göz önüne alınırsa, Mâtürîdî'nin bütün dînî bilgi sisteminin temeli ve onun iletmek istediği mesajın özü, insanın aklını kullanıp, dış dünya ve bizzat kendi nefsi üzerinde düşünerek istidlal etmek suretiyle Allah'ın varlığını bilmesi gerektiği esasına dayanmaktadır. Diğer bütün görevler bundan sonra gelir. Beyâdî'nin de belirttiği gibi, genel bir akıl yürütme temeline dayanan bu tür bir bilme, aslında Mâtürîdîlikte herkese farz olan bir görevdir; hem de bir "farz-ı 'ayn'dır”.

“Mâtürîdî, taklidi imanı, hakîkî (kamil) bir iman olarak kabul etmez ve delilleri görmeyip, taklidin kötülüğünü anlamayan taklitçiyi de mazur görmez. Çünkü Mâtüridî' ye göre, imanın da bilgiye ve delile dayanması gerekir. Başka bir deyişle, Allah'ın birliğini bilmenin ve O'na iman etmenin yolu istidlâldir taklit değildir. Mâtüridî, isterse herkesin istidlâl edebileceği görüşündedir. O'na göre, zaten insanda bulunan aklın kendisi bir delildir. Sorumluluk aklından dolayıdır. Çünkü akıl dinin temelidir.”
****
“Mâtüridî'ye göre, Peygamberler de taklidi terketmeye davet etmişlerdir. Çünkü Peygamberler vahy bilgisinin yardımı olmadan, akıl ile bilinemeyecek şeyleri bildirmek için gelmişlerdir.”
“Mâtüridî, taklitçilerin, düşünen kişiler olmadıkları için, taklitten men edildiklerini de bilemeyeceklerini söyler. İşte bu yüzden, der, Peygamberler delilleri onların gözleri önüne sermektedir. Ancak Mâtüridî'ye göre, taklitçi, eskiden alıştığı şeylere çok sıkı bir bağla bağlı olduğu ve güven duyduğu kişiyi taklit ettiği için, açık-seçik âyetleri bile kavrayamaz.

Müminin bilgisinin kesin bilgi olması gerektiğini düşündüğü için, Mâtüridi'nin sisteminde taklide dayanan bilgi ve imana itibar edilmemektedir.”

Dolayısıyla inandığını söyleyen bir kişinin neye inandığı, neden inandığı meselesi çok önemlidir ki bunlar ancak akla başvurularak bilinebilecek şeylerdir. Nasıl bir Allah’a inandığını bilmeyen, alemleri yaratan Allah’ın kudretini, keremini, rahmetini yarattığı sayısız eserleri üzerinden akıl yürüterek anlamaya çalışmamış bir insanın imanı kemale eremez. Maturidi bu anlama çabasının “idraklerinin müsaade edebileceği nihai noktaya varan bir arama ile” yapılmasını teklif etmiştir. Bunun idrakinde olmayan bir insan, Halis Hoca’nın da söylediği gibi kendi inancı ile bir başka din mensubunun inancını aynı kabul etme hatasına da düşebilir. Bu hatadır çünkü muvahhit bir Müslüman, teslis anlayışındaki Tanrı tasavvurunu kabul edemez.

Bütün bu sorunların nedeni insanların; neye inandıklarını, inançlarının neleri içerdiğini-kapsadığını ve neleri dışarıda bıraktığı bilmemeleridir. Akıl olmaksızın insan olunamadığı gibi Müslüman da olunamaz. Aklın nerede duracağı, nerede ileri atılacağı ve nerede vahye başvuracağı ise şüphesiz iman-akıl birlikteliğiyle mümkün olur. Maturidi sorar: “Bir haberin doğru veya yanlış olduğu nasıl bilinecektir?” Cevaben, “Herhangi bir haberi değerlendirebilecek akıl dışında bir merci yoktur” der. Maturidi’nin Kitabü’t – Tevhid eserinde ortaya koyduğu o muazzam ilkeyi hatırlayalım: “Akıl yürütmeyi inkar eden kimsenin elinde onu reddetmek için akıl yürütmekten başka bir kanıt yoktur.”

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Maturidi’nin sisteminde akıl ile nakil

5816 kalktigi ve butun  Kemalistler avrupaya yolcu edildigi gun Maturidinin dedigi olacak insallah.

ulu hakan Vahdettin

Seni cok ozluyoruz .. hakanim
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23