Kazalar, sadece ve gerçekten kaza mı?
Trafik kazaları, kazadan mı ibarettir?
Son yıllarda trafik kazaları ile ilgili, gerek yeni yollar açılması, mevcut yolların bakımı, araçlardaki yenilemeler ve gerekse trafik kurallarına uyulması anlamında diğer tedbirlerin alınması sonucu, ölümlü kazalar gittikçe azalıyor..
Eski yıllarda, “Şu yolun sonunda, trafik çevirmesi olabilir.” şeklindeki belli yerlerde, trafik kontrolü olacağı tahminleri ile, sadece o alanlarda kurallara uygun hareket etme alışkanlığı, o alanların dışında keyfine göre araç kullanma adeti artık sona erdi...
Teknolojinin azami seviyede kullanımı ile, trafik polislerini yolların kenarında bekleterek, bir anlamda canlarını da tehlikeye atmadan, yollara kamera sistemlerinin yerleştirilmesi sonucu, şu otoyoldan giden, bu bölgeden geçen aracın şoför koltuğunda oturan sürücüsünün emniyet kemerinin takılı olup olmadığının fotoğraf ile görüntülenip, ceza makbuzunun yollanması aşamasına kadar gelindi..
Araçların muayenesi, memurların tecrübesine, bir başka açıdan da insafına bırakılmaksızın, modern cihazlarla kontrol yöntemleri ile, çok daha kesin sonuçlar verecek şekilde yapılmaya başlandı..
Bunların sayesinde de..
Onlarca yıldır dini bayram günlerini bile hüzne çeviren bayram öncesi ve sonrasındaki vatandaşların memleketlerine gider ve dönerken yaşadıkları kazalar azalmaya başladı..
Belki bu azalışta, salgın döneminde sokağa çıkma yasakları-seyahat etmenin önündeki engeller de etkili olmuştur ama..
Bu sene salgın sonrası ilk imtihanı verdik..
Gerek Ramazan Bayramı ve gerekse Kurban Bayramı’nda, önceki yıllara göre nispeten daha öz ölümlü kaza yaşadık..
İyi yöndeki tüm bu gelişmelere rağmen..
Dün iki ayrı ilimizde yaşanan trafik kazaları, içimizi burktu, hepimizi üzdü..
Önce Gaziantep’te, sonra Mardin’de..
Birinde 15, diğerinde 16 kişinin vefat ettiği trafik kazaları, bana “acaba” dedirtti.
Evet, “acaba” demeli miyiz, yoksa sıradan iki trafik kazası ile mi karşı karşıyayız?
Hele hele.
İki kazanın da..
Aynı gün, birkaç saat ara ile, birbirine yakın iki ilimizde yaşanmış olması bir tarafa..
Çok ölümlü iki kazanın da öncesinde, çok daha küçük bir kaza yaşanmış olması..
O küçük çaplı kaza sebebi ile olay mahallinde toplanan insanlara çarpan ikinci araçların çok daha yüksek sayıda insanın ölümüne sebep vermiş olması..
“Acaba” sorusunu bende ciddi bir soru haline getiriyor..
Son yıllarda böyle bir kaza yaşanmamış iken..
Veya bir yılda bir tane, hatta iki yılda bir tane yaşamış iken..
Aynı gün.
Birbirinin kopyası iki ayrı kazada, çok sayıda insanımız ölmüş ise..
“Acaba bu yaşadığımız iki kaza, sadece kaza mı” sorusunu sormamızı ve cevabını araştırmamızı gerektiriyor..
İki olayın “kaza”mı, yoksa kaza süsü verilmiş “Sabotaj” mı olduğu, adli makamlar tarafından da, hem de iki ayrı ilin ayrı ayrı değil, birbirleri ile yakından bilgi paylaşımı yapacakları bir soruşturma ile araştırılması gerektiği kanaatindeyim.
Kimse “komplo teorisi” demesin..
Gaziantep’teki kazada da..
Mardin’deki kazada da..
Araçlara dışardan müdahale olmuş mudur, mutlaka araştırılması gerekir..
Özellikle Mardin’deki kazada, görüntülere bakıldığında çok da yükü olmayan bir tırın, freni patladığı iddiası ile izah edilmeye çalışılan kontrolsüz hızının, yokuş denilmesine rağmen düşük bir eğimli yol olduğu gerçeği, bendeki “acaba’ları ister istemez çoğaltıyor..
Tarih tekerrür eder diyor, atalarımız..
Bizler, önceki yıllarda yaşadığımız sabotaj kokan kazaları derinlemesine araştırıp, net bir sonuca ulaştıramadığımız için..
Bu yeni kaza görüntülü olaylara da “acaba” yaklaşımını göstermek zorundayız.
Hatırlasanıza..
Tam da 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde..
17-25 Aralık yargı-emniyet darbesine imza atan, ama nihai hedeflerine ulaşamayan çevrelerin uzun süre istismar ettikleri, Türkiye tarihinde görülen en büyük maden kazasını yaşadık..
301 insan, o kazada vefat etti..
Gerçekten kaza mıydı?
Yoksa bir sabotaj mıydı?
Türkiye’de benzer kazalar, 5-6 yılda bir yaşanıyordur, ölüm sayısı biraz az-biraz çok olmak üzere tekrarlanır duruyordur..
“Daha önce de tekrar tekrar yaşanan kazalardan birisi” diyerek, “acaba” sorusunu biraz daha temkinli sorarız..
Ama o sayıda bir ölümün yaşandığı maden kazası, hem o güne kadar yaşanmamış, hem de birilerinin iddia ettiği gibi, devletin yönetilememesi sebebi ile yaşanmış ise, o günden bugüne 8 yıl geçmiş olmasına rağmen o çapta bir kaza tekrar etmemiş ise..
Soma’da 301 işçinin vefat ettiği 13 Mayıs 2014’deki kazaya, “acaba” sorusunu yöneltmek, “cumhurbaşkanlığı seçimi ile irtibatlı, kaza süsü verilmiş bir sabotaj ile karşı karşıya mıyız” sorusunu uzun uzun düşünmemiz, vazifemiz olması gerekir..
Sonraki dönemde, İstanbul-Şişli’de bir inşaatta yaşanan asansör kazasında 10 işçinin birden üzücü şekilde vefatı, bana hiç de sıradan bir iş kazası olarak gelmemişti..
Evet hemen her gün, yollarda, işyerlerinde, ikametgahlarda, kazalar yaşıyoruz..
Ama bahsettiğim kazalarda, sizce de bir gariplik yok mu?
Dünkü iki kazayı, gerçekten kaza olarak nitelendirmemizi gerektirecek tek mantıklı gerekçe, “Havaların ısınması ile, sürücü dikkatsizliğinin artması, teknik arızaların ihtimal oranının yükselmesi” olabilir..
Ama aynı gün..
Aynı şekilde..
Bir kaza, ardından o kaza için toplanmış insanların üzerinden gerçekleşen ikinci kaza yaşanmış olması..
“Tesadüf” kavramı ile açıklanamayacak kadar, deliller barındırdığını düşünüyorum..
Başka kazalar için bizlerin tekrar tekrar “Acaba” sorumuzu yöneltmememiz için..
2014 yılındaki Soma kazasında ve asansör kazasında neticelendiremediğimiz..
Belki daha başka benzer “acaba” sorusuna muhatap olacak kaza görüntülü olaylarda başaramadığımız tespitlere, dünkü iki kaza üzerinden, doğru ise doğru olarak, yanlış ise de yanlış olarak raporlandırmayı sağlamamız gerekir..
Hem araçlar üzerinde teknik incelemeler, azami seviyede yapılmalı..
Hem de..
İki kaza yerinde, araçlara dışardan müdahale edebilecek potansiyeli olanların varlığı araştırılmalıdır..
Akşam geç saatlerde, Mardin’deki tırın çok olmasa da, gübre yüklü olduğu iddia edildi..
Akaryakıt istasyonunun yakınında kazanın yaşanmış olması da buna eklenince..
Benim “acaba”lar arttı..