Ha Refah-Ana’yı yıkmışsın, ha da Refahyol’u!
Saadet Partililerden başlayın.
Ali Babacan’a.
Ahmet Davutoğlu’na kadar..
Hepsi, “Ak Parti, 28 Şubat’çı Doğu Perinçek ile beraber” diyorlar..
Doğu Perinçek ile AK Parti arasında resmi bir görüşme yok ama..
Resmi bir ittifak yok ama..
Cumhur İttifakı, AK Parti+MHP+BBP arasında ama..
Varsayalım Doğu Perinçek de, bu ittifaka katılmak istiyor.
Veya gönüllü destek sunuyor..
Doğu Perinçek’in AK Parti’ye katkısı kaç?
Veya şöyle soralım, “AK Parti mi büyük ortak, yoksa Perinçek’in partisi mi?”
Daha açık soralım..
“İhtilaf halinde, AK Parti’nin mi dediği olur, Perinçek’in mi?”
AK Parti’nin oyu % 42, Perinçek’in ise % 1 bile değil..
O halde..
AK Parti’nin dediğine öncelik verilir.
Peki aynı hususu, Millet İttifakı’nda değerlendirelim..
28 Şubatçılık konusunda, CHP de, en az eskinin Perinçek’i kadar katı ve ısrarlı değil mi?
O halde, Karamollaoğlu, Babacan, Davutoğlu, kendi yanlarındaki 28 Şubatçı CHP’ye bakmadan, niye Perinçek’e göz dikiyorlar?
Ve daha önemlisi, Millet İttifakında ihtilaf olursa..
% 25’lik CHP’nin dediği mi olur, yoksa % 1’ler seviyesindeki SP, DEVA, Gelecek’in dediği mi?
Tabii ki CHP’nin dediği tercih edilecektir..
Saadetli kardeşlerimiz, “Ama Millet İttifakı’nda bir de Meral ablamız var” diyecekler..
Meral ablanızı henüz tanımadı iseniz..
Ben size tanıtayım, Saadetli kardeşler..
Meral ablanız, amansız bir Erbakan karşıtıdır..
Ve bunu, bu hafta içinde yaptığı açıklamada da tekrarlamıştır..
Nasıl mı?
32. Gün programının reklam arası kaydı sosyal medyada yayınlandı ya..
O yayınla ilgili yorumlara Meral hanım cevap vermeye kalkıştı ya..
O cevapta ne diyordu, Meral hanım?
“Refah-Ana Koalisyonunu (Refah Partisi- Anavatan Partisi arasında) ben yıktım, kadınlarla yıktım.”
Affedersiniz, Refah-Ana koalisyonunu, Meral hanım niye yıkıyor?
Ne istiyor, Refah-Ana koalisyonundan?
Ve “kadınlara ne, Refah-Ana koalisyonundan?”
Çok net anlaşılıyor ki, Meral Akşener, Refah Partisi’nin birinci çıktığı 1995 seçimlerinden hemen sonra, Türkiye genelinde estirilen “laikçi rüzgarı”n dinamolarından imiş.
“Erbakan hocaya hükümet kurdurulamaz, kurdurulmamalı” diyen laikçi ekibin önde gelen isimlerinden imiş.
Bugün, kendisi itiraf ediyor bunu..
“Benim yıktığım, Refahyol değil, Refah-Ana idi” diyerek..
Aslında ikisinde de asıl hedef olan partinin Refah Partisi olduğunu unutup.
İkisinde de; Necmettin Erbakan’ı başbakanlık koltuğuna oturtmamak için, darbecilerin bu hükümet modellerini engellemeye çalıştıklarını unutup..
Meral hanım, “Ben Refahyol’u değil, Refah-Ana’yı yıktım” diyerek, suçunu itiraf ediyor..
Eee?
Saadet Partili kardeşlerimiz, Bu Meral’den şimdi ne bekliyorlar?
Meral hanım, Saadet Partisi’ni koltuk değneği olarak kullanmak istiyor..
Kendi koltuğu için Saadet Partisi’ne yanaşıyor..
Yoksa, Necmettin Erbakan’a da karşı, Refah Partisi’ne de karşı..
Bu karşıtlığını da, 2022’de bile, övünerek anlatıyor.
“Ben yıktım” diyor..
“Kadınlarla yıktım” diyor..
Başkalarının kendisi kadar cevval olamadıklarını, kendisinin teşkilatçı kimliği ile kadınları sokaklara dökerek Erbakan’ın Anavatan Partisi ile kurmak istediği hükümeti yıktığını itiraf ediyor.
Derseniz ki..
“Ama yerine Refahyol kuruldu, Erbakan yine başbakan” oldu!
Cevabım, “Hayır, atladığınız bir süreç var” şeklinde olur..
Darbeciler Erbakanlı bir hükümet istemediler.
Akşener kadınları sokağa döktü. Erbakan’ın başbakanlığını önledi..
Anavatan Partisi, mecburen Tansu Çiller ile hükümet kurdu..
Meral Akşener’in de..
Darbeci generallerin de hedefi bu idi..
Hedef gerçekleşti..
Kurulan hükümet, sonrasında da devam ettirilebilinseydi..
Erbakan, siyasetten ihraç edilmiş olacaktı..
“Gördün mü hoca. Seçimden birinci parti çıktığın halde, seninle kimse hükümet kurmadı. Ve verdiğimiz oy boşa gitti” denilerek, sonrasındaki seçimde, Refah Partisi’ne gidecek oylar diğer sağ partilere yönlendirilicekti.
Ama darbecilerin önleyemediği bir süreç yaşandı..
Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller’in kavgası, ANAYOL kurulduktan sonra da devam etti. ve hükümet bozuldu..
Yani, Erbakan’ı başbakan yaptırmama planı, önce gerçekleştirildi.
Ama sürdürülemedi.
ANAYOL bozulduktan sonra, darbecilerin de kontrol edemedikleri süreçte, Refahyol hükümeti kuruldu, Erbakan başbakan oldu.
Belki de darbeciler, Anavatan Partisi’nin içinde istifa ettirebilecekleri adam sayısı az olduğu için..
“Erbakan hoca Anavatan ile koalisyon kurarsa, onu bozmak zor olur. Ama önce Erbakansız hükümeti denetelim. Sonrasında Erbakanlı bir hükümete mecbur kalırsak, hiç mi olmasın Erbakan ile DYP hükümet kursun ki, DYP içinden tehditle, şantajla istifa ettirebileceğimiz isimler daha çok bulunacağından, o hükümeti devirmemiz kolay olur!” diye düşünmüş olabilirler.. Bunu hayata geçirmiş olabilirler..
Ve bu vesile ile, bir gerçeği daha hatırlatayım. Gazetemizin iç sayfalarında bir haber: “Fındıklı’da CHP’li başkan, Kur’an kursunu tahliye etmek istiyor!”
CHP helalleşiyordu hani..
Kur’an kursunu tahliye ettirmek, hatta tahliyeyi hemen gerçekleştiremediği için, küçük çocukların bulunduğu kursun suyunu kesmek ne oluyor?
Tam CHP icraatı değil mi?
Hayır, “CHP icraatı” diyerek, Millet İttifakı’nın bileşenleri, bu sorumluluktan kendilerini kurtaramazlar..
O CHP’li başkanın seçiminde, İyi Partililer de ona oy verdiler.
Yani Kur’an Kursu’nun suyunun kesilmesinden, tahliye edilmek istenmesinden, İP’liler de direkt sorumlu..
Bu haber medyaya intikal ettiği halde, SP, DEVA, Gelecek Partililer CHP yönetimi ile görüşüp, sorunu çözemiyorlarsa, onlar da bu suça ortaktırlar..
Şimdi soru şu: Vebalin büyüğü kimde?
Belediye binasını Kur’an Kursu’na kiralayan eski AK Partili Belediye başkanında mı?
Yoksa Kur’an Kursunu tahliye ettirmek isteyen, İP’in de oy verdiği, şimdi SP’nin de ittifak yaptığı CHP’de mi?