• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

“Gerekirse silah bile kullanırız”ın hesabı sorulmazsa!

11 Eylül 2022
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

“Gerekirse silah bile kullanırız” manşetini atan adama, onun hesabı sorulmazsa..

“411 el kaosa kalktı” manşetini atıp, bu ülkede başörtü yasağının kalkmasını, kaos olarak nitelendiren adam, hakim önüne çıkarılmazsa..

O da cesaretlenir, böyle yapar..

Ne yapmış, yıllarca Hürriyet gazetesinin genel yayın yönetmenliği ve köşe yazarlığı yaparken, bu milletin dindar insanlarını tahkir eden Ertuğrul Özkök?

Daha ne yapsın..

Konjonktür’e uyumlu şekilde, “gerekirse silah bile kullanırız” manşetinin bir benzerini, bugünkü tabanlarının ses volumüne uyarlayarak atmış..

Askeri vesayet zirvede ise..

“Gerekirse silah bile kullanırız” manşeti uygundur..

Derin devlet devrede ise..

“411 el kaosa kalktı” başlığı uygundur..

Askeri vesayet kaldırılmış, derin devlet de büyük oranda tasfiye mi olmuş?

O zaman..

“Eyy o üç beş sivri akıllı ‘milli hassasiyetçi’..”

Tersine gidiş noktasında birazcık altyapı desteği olsun..

Tekrar eski manşetleri atacaklarından, tehditleri savuracaklarından hiç şüpheniz olmasın..

 Dindar insanlara “sivri akıllı” diye hakaret ederken, neyi kastediyor, Ertuğrul Özkök?

İzmir’in kurtuluşunun 100. yıldönümü vesilesi ile düzenlenen Tarkan konserinde yaşanılanlar üzerinden..

Daha doğrusu, konserde yaşanılanlardan, işine gelenleri sıralayarak, işine gelmeyenleri ise es geçerek, “milli hassasiyetçi” diye tanımladığı insanları “sivri akıllı” yapıp, hakaretlerini sıralıyor..

Şöyle diyor Özkök, “Devlet medyasına el koyunca, millet kendi medyasını yarattı!”

“Gerekirse silah bile kullanırız” manşeti atıldığında, sanki medya milletin imiş.

“411 el kaosa kalktı” manşeti atılırken, sanki medya derin devletin değilmiş.

Tayyip Erdoğan’a, derin devletin verdirdiği dandik ceza sonrasında, “Muhtar bile olamaz” manşeti atılırken, medya milletin medyası imiş..

Şimdi, medya devletin medyası olmuş..

Millet de, çok zorunlu bir ihtiyaçmış da, o ihtiyacını gidermek üzere, Tarkan konserini, sosyal medya ağları ile, insanlar birbirine izlettirmiş!

Alkış.

Kocaman bir alkış..

Ama, o konser için sökülen ağaçları da yazabilseydiniz..

Gezi Parkında aynı gerekçe ile 14 insanın ölümüne yolaçacak devasa olayları başlatanların, şimdi bir gecede, 3 saatlik konser için söktükleri ağaçları da milletin gözünün önüne koyabilseydiniz..

Medya, o zaman milletin olurdu..

Onları geçelim.

Ama şu ahlaksızlığa ne diyeceksiniz?

Diyor ki Özkök, “Türkiye dün akşam İzmir’deki Tarkan konseri ile sallanırken, televizyonun konuşan kafaları kendi dar gündemlerine devam ediyordu.”

Tarkan’ın konserinin, Türkiye’de sabit gelirli insanların sorunlarına, tek kuruşluk çözüm katkısı mı vardı?

Evine ekmek götürmekte zorlanan insanlar, Tarkan konseri ile, aylık ekmeklerinin tamamını karşılamış mı oldular?

Soruları devam ettirmeye gerek yok..

Esas sorunlu ifadeye gelelim..

Özkök devam ediyor:

“İşte tam o an, konserleri yasaklayan kaymakamları, Gülşen’i içeri atan savcıları, hakimleri düşündüm.”

İşte ahlaksızlık burada..

İşte sahtekarlık burada..

“Konserleri yasaklayan kaymakamlar” öyle mi?

Ahlaksız adam..

Sahtekar adam.

Kaymakamlar, keyfi olarak, konserleri yasaklayabiliyorlarsa.

Tarkan’ın konseri de, o konserlerden birisi değil miydi?

Onu niye yasaklamadılar?

Siz, PKK propagandası yapan bir kişinin konserini, milliyetçi damarı ağır basan bir ilde yaptırmak isterseniz.

Parasını da, devletin kuruluşlarına ödettirmek isterseniz..

Kaymakam da, “ben burada huzursuzluk istemiyorum” diyebilir..

Ya Gülşen’deki sahtekarlık ne?

Özkök’ü okurken, sanırsınız ki, savcının birisi çıkmış, CHP’li Edremit Belediye Başkanı’nın yarı alkollü şekilde, “Sibel Can’a çiçek vereceğim, sahnede bir konuşma yapacağım” demesi ve engellenmek istendiğinde kavga çıkartmasında olduğu gibi..

Belediye başkanı özelinde değil de, olay bir savcının ekseninde yaşanmış..

Savcı da..

Gülşen’i tutuklatmış..

Böyle özel bir durumdan, tutuklama kararı çıkmış gibi, algı oluşturuyor..

Gülşen’in, “İmam Hatipliler için sapık” dediğini, yazmıyor.

Yazamıyor..

Bunun için tutuklandığını söylemiyor..

Çünkü onlar küfrederlerse, “boşalma hakkı”nı kullanmış olurlar..

Ama hutbede Mustafa Kemal ismi, bırakın saygısız bir ifade ile kullanılmasını..

İsmin hiç geçmediği bir ortamı bile provoke ederler, “M. Kemal’i niye anmadınız lan” diye, cami içinde gösteri yaparlar..

Sorarsınız, “İmam Hatipliler yerine, sapık ifadesi şu liseliler için kullanılsaydı, yine Gülşen’i savunur muydunuz” diye..

Tısss.

Cevap veremezler..

Ve tehditlerine devam ederler..

Savcı ve hakimlere yönelik olarak....

“Onların iki üç yıl sonraki hallerini görüp onlar için değil ama aileleri için üzüldüm” küstahlığını bile yaparlar..

Küstahlık ne demek?

Adliye içinde şehid edilen savcı Selim Kiraz örneğindeki gibi..

Savcı ve hakimleri, hedef bile gösterirler..

Sonra not ettirirler..

“İzmir ve Tarkan dün gece Türkiye’ye üç tarihi mesaj verdi” derler..

Sayarlar..

Sayarken mesajı 4’e çıkartacak kadar, kafaları da kıyaktır..

“İZMİR’DEN GELEN DÖRT TARİHİ MESAJ” diye devam ederler..

Neymiş mesajlar?

“BİR Cumhuriyet’in 100’üncü Yılının millet tarafından nasıl kutlanacağının ilk işaretini gördük.”

Tarkan konseri özelinde söyleniyorsa bu, İzmir’i kurtaranların sadece birisinin, o da iki saniyeliğine görüntüsü verilmiş. Onun dışında, hal hareket, müzik, ritim, kıyafet, hepsi denize dökülen Yunan ve diğerlerinin hal hareketinden bir milim farkı yok.. 

Ve bu, örnek bir kutlama imiş!

Haydi ordan..

“Geçen 15 Temmuz’daki devlet kutlamasına bakınca bunun ne anlama geldiği çok daha iyi anlaşılacaktır” diye devam ediyor, “gerekirse silah bile kullanırız” diye, milleti tehdit eden adam.

FETÖ şakşakçılğı değilse, neden kaynaklanıyor, bu kuyruk acısı?

Devam edelim..

“İKİ Bu ülkede artık millet, bayramlarına sahip çıkmada devletinin önüne geçti” diyerek, “Diyanet İşleri Başkanlığı istediği kadar Atatürk’ü görmesin” diyerek, devlet-millet kavgası çıkartmaya çalışıyor..

Ben hatırlatayım Özkök’e, eğer millilik iddiadan var ise, Tarkan konseri ile bir Yunan şarkıcının konseri arasındaki farkı söyle bana..

Eğer fark yok ise, o zaman Yunan şarkıcının konseri ile aynı konser üzerinden, Yunan’a karşı kazanılan zaferin nasıl kutlanmış olabileceğini, izah et bana..

“(*) ÜÇ; Millet konser yasaklamalarına, sanatçılara yapılan zulme de en büyük cevabı verdi.”

Yerim bitti..

Ama buna da hatırlatmamı yapıp bitireyim:

Sen gerçek cevabı, 2007’de sandıkta aldın, 2011’de aldın, 2015’de, 2018’de aldın. 2023’te tekrar alacaksın! Bekle, gör Özkök!

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Merhaba

Bu bir hak ve bâtıl savaşıdır, gerisi palavra. Ne mutlu hakkın yanında durabilenlere.

Tarkan konseri ile bir Yunan şarkıcının konseri arasındaki fark

Tarkanin konserini 2 Milyon kisi izlemis .. aradaki fark bu ..
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23