Fransızca, İngilizce ana dili gibi, ama nerden istifa etti; anlatamıyor!
Meral Akşener, “’Ben başbakan olacağım. Ben başbakan olacağım” diye çıktığı yolda.. İstanbul’u, Ankara’yı, hatta Adana’yı, CHP’li isimlere teslim etti..
Antalya’yı bir AK Parti, bir CHP kazanıyordu. Onun için Antalya’yı saymıyorum.. Hatay kıl payı idi.. Hatay’ı saymıyorum..
Ama Meral Akşener, kendisi için “başarı” olarak görüyorsa, siyasetteki İyi Parti denemesi, 25 yılın sonunda, Milli Görüşçü isimlerin İstanbul ve Ankara’da seçimi kaybetmesini gösterebilir..
Peki bu “başarı”, Akşener’e yaradı mı?
Akşener’in başbakan olmasını sağladı mı?
Hayır..
Akşener başbakan olamadığı gibi, partisi de, artık dağılmanın eşiğinde..
İstifa edenlerin isimlerini gördükçe..
14 Mayıs öncesinde, televizyon ekranlarında, üst perdeden yapılan konuşmalar akılma geliyor..
Dün görevinden alınan Ahmet Zeki Üçok..
Ülkede Tayyip Erdoğan’ın seçimi kazanması halinde neler olacağını, öyle karamsar bir tablo olarak açıklıyordu ki..
Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kazanırsa, öyle güzel günlerin bizleri beklediğini ifade ediyordu ki..
Bunları sadece basit bir beklenti olarak değil.
Zaten böyle olacağını ifade ederek anlatıyordu..
Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kazanamadı.
CHP Genel Başkanlığından da gitti..
Ama, İyi Parti adına konuşanlar, bir özeleştiri yapma yerine..
Milletten özür dileme yerine..
CHP’nin payandalığına devam etme tercihini sürdürmek istiyorlar..
Zeki Üçok görevden alındı..
Ardından da;
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ece Güner istifa etti.
İlginçtir, her ikisi de, partiden değil, görevlerinden ayrıldılar..
Partiden istifa etmeksizin, görevlerden ayrılma, bana bu tiyatronun ikinci perdesi de olabileceği ihtimalini hatırlatıyor.
İkinci perdede, acaba Meral Akşener’in partiden ayrılması sözkonusu olacak mıdır?
Bekleyip, göreceğiz.
Ama siyasetçilerin topluma karşı görevlerinin, seçimi kazanamadıklarında da sürdüğü kanaatindeyim..
Zeki Üçok, Meral Akşener’i adeta bir kurtarıcı gibi görürken.
Bugün ne olmuştur da..
Meral Akşener ile yollarını, en azından partideki idari görev anlamında ayırmaktadır.
Onun aleyhine “Bana söyleyebilirdi. Ben görevden alınmayı basından değil, kendisinden duymak isterdim” diyebilmektedir..
Aralarında bu kadarcık “uzaktan gönderme yapılacak” bir samimiyet var ise..
Ciddi bir tanışıklık yok ise..
Aralarında azıcık bir güven oluşmamış ise..
Girdiği partide bu kadar derin hayal kırıklığı yaşayabilecek idiyse..
Milletin huzuruna çıkıp, birbirlerini nasıl refere ettiler, birbirlerine nasıl kefil oldular?
Zeki Üçok da, Meral Akşener de, siyasetin geleceği açısından bunu açıklamaları gerekir.
Yine dün istifa kararı alan bir başka isim de, İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı koltuğunda oturan Ece Güner..
Tıkır tıkır konuşan bir hanımefendi olarak..
Söze başladığında, 60 saniyede birçok siyasetçinin sarfettiği kelimeyi ikiye katlaması ile tanınan ve kendisini Türkiye’nin kurtuluşunda(!) imzası olacak, önümüzdeki sürecin en önemli hukukçusu sıfatı ile takdimler yapılırken..
Şimdi ne olmuştur da, Meral Akşener ile yolları ayrılmaktadır?..
Ece hanım, siz değil misiniz, biyografinizde, sırf Türkiye’de yaşayan insanlara üstünlük taslamak için, “Fransa’da büyüyen” sıfatlarını kullandıran..
Siz değil misiniz, “Fransa’nın en iyi hukuk fakültesi sayılan Faculté de Droit et de Sciences Économiques de Paris, Sorbonne (yeni adıyla, Paris II, Pantheon-Assas) Üniversitesi’nden en üst dereceyle mezun oldu” tanıtımlarını yaptırtan..
En üst dereceyi boşverin.. Sorbon nerede, bilmeyenlerin bile, siyasette doğru tercihlerde bulunduğu, girdikleri partilerde 10 yıl-15 yıl kararlı şekilde siyaset yaptıkları halde, sizler nasıl bir yanlışa düştünüz de, bir yılda bu duruma geldiniz, halka açıklamanız gerekmez mi?
Kendinize yaptırdığınız, “Anadil seviyesinde Fransızca ve İngilizce, orta seviyede Almanca biliyor” övgüleri yerine, keşke “Siyasette doğru tercih nasıl yapılır”ı bize gösterseydiniz..
Keşke, hukuk konusunda “şu yanlış, bu yanlış. O ise, külliyen yanlış” eleştirileriniz yerine..
Dün sosyal medyadan yaptığınız istifa açıklamanızın, “Partiden mi, yoksa sadece idari görevden mi” olduğunu bile açıklamaktan aciz halinizin farkında olsaydınız..
Şaka yapmıyorum..
Birçok internet sitesinde, “İyi Parti’den istifa etti” denilirken, birçoğunda da, “Görevinden istifa etti” bilgisi yer aldığı için..
Bazı televizyonlarda partiden, bazılarında ise sadece görevinden istifa ettiği söylendiği için..
Haberin kaynağı olan, Ece Güner’in sosyal medya hesabındaki iki sayfalık bahsi geçen “istifa” mektubunu satır satır okudum.
“Affımı rica ediyorum” demiş..
“Hakkınızı helal edin” demiş..
“Mücadeleme devam edeceğim” demiş..
“Ekrem İmamoğlu kazanması gerekir” demiş..
“Tayyip Erdoğan düşmanlığı”nın, siyasetinin tek sebebi olduğunu anlatmış.
Ama İyi Parti’den mi istifa etti, yoksa sadece Genel Başkan Yardımcısı görevinden mi ayrıldı, söylememiş..
Söyleyememiş..
İfade edememiş..
İyi Partili hukukçumuz, Fransızca ve İngilizce’yi ana dili gibi biliyor ama..
Almancası da idare eder ama..
Türkçe yazdığı iki sayfalık metinde, nereden istifa ettiğini açıkça söyleyemiyor..
Bunlar, ülkeyi yöneteceklerdi.
Bunlar, Türkiye’nin haklarını, yedi düvele karşı savunacaklardı.
İyi Parti’den 14 Mayıs’ta milletvekili seçilip, geçtiğimiz ay istifa eden Adnan Beker’in dediği gibi, “Allah bu millete acımış..”
Gerçekten Millet İttifakı’nın seçimi kazanamamasını en güzel şekilde anlatan cümle bu: Allah bu memlekete acımış.
......
Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez ile zaman zaman Akit TV’de, programlarda birlikte oluyorduk..
Gazze’deki dramı TBMM kürsüsünden anlatımı sonrasında kalp krizi geçirdi ve kaldırıldığı hastanede vefat etti..
Bitmez’in vefatı, hepimizi üzdü..
Allah’tan Hasan Bitmez için rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum..