Erbakan üçüncü olsaydı, Kılıçdaroğlu ne derdi?
14 Mayıs sonuçları açıklandığında, cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kaldığı belli olunca, özellikle de göçmen karşıtı Sinan Oğan’ın yüzde 5’lik oy oranını görünce, Kemal Kılıçdaroğlu hemen yeni bir söylem geliştirdi:
“Seçimi kazandığımızda, tüm göçmenleri hemen sınırdışı edeceğiz.”
Kemal Bey’e hiç sormayacağım, “Sen nasıl sosyal demokratsın? Sen nasıl solcusun?.. Sen nasıl, ‘insan hakları’ bir yana, ‘hayvan hakları’ndan bahseden, ‘yeşil’den, ‘çevre’den bahseden bir parti liderisin?”
“İnsan hakları”ndan da, “hayvan hakları”ndan da, “yeşil”den de, “ağaç”tan da, her şeyden vazgeçmiş Kemal Bey..
Göçmenleri, özellikle de Suriye’den gelenleri, bile bile ölüme yolluyor..
Müjdat Gezen, sandıkların açıldığı günün ertesinde ironi yaparak “Yaşasın kötülük, kahrolsun adalet” sloganı atıyordu.
Şunu demeye getiriyordu:
“İyilik vaadinde bulunan, adalet vaad eden Kılıçdaroğlu yerine, halkın Tayyip Erdoğan’ı tercih etmesi, ‘Kötülük yaşasın’ demektir. ‘Adalet kahrolsun’ demektir”.
O gün ironi olarak dillendirilen bu slogan, bugün gerçekten CHP’nin en tepe isminin ağzından gündeme oturtuluyor..
“Göçmenleri hemen sınırdışı edeceğiz” demek, “Yaşasın kötülük” demek değil de ne demektir? “Kahrolsun adalet” demek değil de ne demektir?
Ama ben size, daha vahimini söyleyeyim..
Kemal Bey, Sinan Oğan sıralamada üçüncü çıktığı için, ikinci turda onun oylarını kendisine çekebilmek için bu söylemi dillendiriyor..
Sinan Oğan yerine, Muharrem İnce, oylamada üçüncü sırada çıksa ve ikinci turda onun oylarını almaya mecbur kalsa, Kemal Bey şöyle diyecekti: “İnsanların yatak odalarını takip edenleri, kasetle politikayı dizayn etmeye çalışanları yakalayıp, cezalandıracağız. Cezaları da birkaç yıllık hapis değil, idam cezası olacak..”
Abartmıyorum..
Muharrem İnce’nin oylarını almak gerekiyorsa, kaseti servis edenlerin, bizzat CHP’liler olduğuna bakmaksızın, Kemal Kılıçdaroğlu bu sözleri sarfedecekti..
Başka bir liderin üçüncü çıktığını düşünelim..
Sinan Oğan veya Muharrem İnce’nin söyleminden tamamen farklı bir liderin üçüncü çıktığını ve ikinci tura yine Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nun kaldığını varsayın..
Mesela, “Fatih Erbakan, Cumhur İttifakı ile seçime girmemişti ve kendisi de Cumhurbaşkanı adayı olarak yarışa dahil olmuş, sonuçta da üçüncü çıkmıştı” diye düşünün..
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bu ihtimalde de “Bismillahirrahmanirrahim” diye konuşmaya başlayıp, ardından da “6284 sayılı kanunu masaya yatıracağız. Bu kanundaki aksayan yönleri düzelteceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ni hemen yürürlüğe alma diye bir sözümüz yok. Arkadaşlar inceleyecekler, gerekeni yapacaklar” diyecekti.
Bundan emin olabilirsiniz..
Bu kadar ilkesiz bir siyaset anlayışı ile karşı karşıyayız.. Şahsi fayda nerde ise, tüm ilkeleri çöpe atarak onun peşinden koşan bir zihniyet ile karşı karşıyayız.. Pragmatizmi kendilerine ilah edinen bir kafa yapısı ile karşı karşıyayız.
Bunun içindir ki, 14 Mayıs öncesindeki Kemal Bey’in bütün mitinglerini tekrar izleseniz, “Göçmenleri hemen ülkelerine göndereceğiz” şeklinde öncelik verdiği bir taahhüt olmadığını gördüğünüz halde, şimdi Sinan Oğan’ın oylarını kendisine yönlendirmek için, bu söyleme başvurduğunu görüyoruz.
Oysa seçimden bir hafta önce, göçmenlere farklı bir sigorta uygulamasını bile gündeme taşımıştı, Kemal Bey..
Kim bilir, “2 milyon-3 milyon” diye üfürdükleri, sonrasında 150 bin civarında olarak resmi makamlarca açıklanan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçen göçmenlerin de oylarını kapmak için..
Şimdi göçmenleri sorgusuz sualsiz ülkelerine göndereceğini söyleyen Kemal Bey, sandık öncesinde onlar için özel sigorta sistemi kuracağını bile söylemişti.
Bir gün öyle, bir gün böyle..
Bir ihtimali daha teorik olarak önünüze getireyim..
Varsayalım HDP, Kemal Kılıçdaroğlu’nu açık açık desteklememişti ve kendileri de 14 Mayıs için bir aday çıkartmışlardı.. Tıpkı 2018 seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adayı olmasındaki gibi..
Ve varsayalım, 14 Mayıs’ta, HDP’nin adayı üçüncü sırada listeye girmişti..
O zaman da Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP oylarını almak için taahhüdü şu olacaktı: “Apo niçin cezaevinde? Bunu bilen var mı? Selahattin Demirtaş niye cezaevinde? Osman Kavala niye cezaevinde?.. Biz bunların hepsini tahliye edeceğiz.”
Hiç abartmıyorum..
HDP için geliştirdikleri söylemi, Apo hariç, diğer tüm unsurları ile, zaten hayata geçirdiler..
“Atatürkçüyüz” dediler.. HDP’lilerin Atatürk için (doğru veya yanlış) söylediklerini görmezden gelip, onlarla iş kotardılar..
“Ben PKK’ya hizmet ediyorsam, savcı-polis beni niye tutuklamıyor” dediler..
Kılıçdaroğlu da bunu dedi, yardımcı olacağı öne sürülen Ekrem İmamoğlu da bunu söyledi, İyi Parti’nin genel Başkanı Meral Akşener de bunu söyledi..
Ama hemen arkasından..
Tam da savcı emri ile gözaltına alınan, hakim kararı ile tutuklanan Selahattin Demirtaş’ları, cezaevinden çıkartmak için çırpındılar, durdular..
Her lider, her kesimden oy almak ister..
Ama ilkelerini çiğnemeden..
Kendi tabanına ihanet etmeden..
Başka partilerin, düne kadar eleştirdiği söylemlerine, u dönüşü yaparak sahip çıkmadan..
“Sandığa kadar böyle görüneyim.. Ondan sonrasını düşünürüz” riyakarlığına soyunmadan..
Bir gün önce “faşist-ırkçı” dedikleri kişilerle, bir günde iki görüşme yapmaya kalkışmadan..
Rahmetli babamın kulağımıza küpe olması için sık sık tekrarladığı şu sözler, ne kadar manidar:
“Geçme muhannet köprüsünden, koy götürsün su seni..
Yatma tilki gölgesinde, koy yesin aslan seni.”
Herkes, kendi vazgeçilmezleri ekseninde siyaset yapmalı..
Yanar-döner olmamalı..
Üç kuruşluk koltuklar uğruna, kaypaklık rekoruna soyunmamalı..