• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Emek dostu Atilla Özdür ağabeyin ardından iki yıl!

28 Ağustos 2023
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Atilla Özdür ağabeyi toprağa vereli, iki koca yıl geçmiş..

Emekçinin can yoldaşı.. 

Fabrikatörlerin korkulu rüyası. 

Paradan para kazananların düşmanı..

Hemen her konuyu, ekonomiye getirip, ordan da ezilen insanların içinde bulundukları zor şartlara dikkat çekmeyi bilen..

Hayatın içinden biriydi, Atilla Ağabey.

Kastı, “entel-dantel kelimelerle süslü yazılar kaleme alıp, okuyucuyu sıkalım.. Yazıyı anlaşılmaz kılalım” değil.. Yazıyı bir defa daha okutmak, derinliklerde verilen mesajı tam kavramaları sağlamak için.. “Bir defa okumakla anlaşılan yazıdan hayır gelmez” derdi..

Bazen okurlar yorum gönderirler, Atilla ağabeyin daha kolay anlaşılır, daha basit kavranacak ifadelerle yazılarını kaleme almasını isterlerdi..

Atilla ağabey cevaben, “Yazımı bir defada okuyup, ikinci defa okuma ihtiyacı hissetmiyorsanız, o yazı hedefine ulaşmamıştır” der, amacının zaten “Düşündürmek.. Derinlemesine düşündürmek.. Ve kelimelerin arkasında yatan mesajlara, okurların kafa yormalarını sağlamak” olduğunu söylerdi..

28 Şubat sürecinde, Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman’ın “Minare genelgesi” gündem olmuştu..

Akit, manşetinden Teoman Koman’ı eleştiriyor.. Teoman Koman’ın, “Kışlalarda, varillerin üstüste konularak, birbirine kaynak edilip, yükseklik oluşturularak, minare görüntüsü verilmesi”ne son verilmesi ve daha önce bu tür yapılan minarelerin de imhası yönündeki mesajını, gazetemiz manşetinden eleştirirken..

Atilla ağabey, değişik bir bakış açısı ile genelgeye destek veriyor..

Kendisi de astsubay emeklisi olması hasebi ile, askeriyeyi çok iyi bilen Atilla ağabey, Teoman Koman’ın kafasındaki, “Kışlalarda dini hiçbir görüntü olmamalı” bakış açısına destek verdiği için değil..

Gerçekten de, varillerin üstüste konulup kaynak yapılarak minareleştirilmesine “estetik” açısından itiraz ediyordu Atilla ağabey..

Ve hayatının hiçbir diliminde taviz vermediği, parasal ilişkilerde affetmediği usulsüzlüklerden kaçınılmasına dikkat çekmek için itirazını yapıyordu..

Devlet nezdinde yapılan tüm harcamaların, “usulüne uygun kaynaklardan karşılanması gerektiği” konusundaki hassasiyetinden dolayı Jandarma Komutanı’na destek çıkıyordu..

“Her türlü usulsüzlüğe başkaldırıyı emreden” dinin, dini kavramların; kimseye zararı yok gibi görünen, belki de hurdaya atılacak varillerin bir işe yarar hale getirilmesine dahi, “O variller, minare yapılma amacına tahsis edilmiş değil..” diyerek itiraz eden Atilla ağabey..

“Teoman Koman’ı destekliyorum” diyordu.. 

 Ama Atilla ağabeyin görüntüdeki “desteği”nin, aslında ne kadar güçlü bir “itiraz” olduğunu, belki üç, belki dört defa okuduktan sonra, Teoman Koman anlıyor..

Koşa koşa savcılığa şikayet dilekçesini veriyordu.. Yetinmiyor.. Tazminat davasını açıyordu..

Ceza davasında ne karar verildi, onu da aktarayım..

Ben genel olarak, o tarihlerdeki mahkemelerden adil bir karar beklemediğim için.. Duruşmaları zamana yayarak, konuların gündemden düşmesini, muhatapların güçlü konumlarını zaman içinde kaybederek, hakimlere baskılarının azalmasından sonra karar verilmesini amaçlar, onun için de, gerektiğinde gıyabi tutuklama kararı verilmesini göze alıp, yazarlarımızın ilk duruşmalara gitmesini pek önermezdim.

Atilla ağabey, belki de askeriyede kazandığı disiplin sebebi ile.. “Niye gitmeyecekmişiz.. Giderim, ifademi veririm.. Yolda yolakta, gıyabi tutuklama ile uğraşamam” deyip..

Benim itirazıma rağmen, biraz da, “Genelgeye destek verdiğim yazıya da mı ceza kesecekler” düşüncesi ile, mahkemeye gidip ifadesini verdi..

Karar ne çıktı?

Sistemin ne kadar çürüdüğünü, o günlerin nasıl bir adalet yoksunluğu içerdiğini ispatlar şekilde, “Atilla Özdür’ün mahkumiyetine” şeklinde karar çıktı..

Gerekçe mi? Onu da aktarayım..

“Konuya yüzeysel bakmamak gerekir. Akit gazetesi, kapatılan Refah Partisi’nin sözcüsü durumundaki gazetelerin en başında gelmektedir. Bu gazetenin, gazetede çalışan herhangi birinin namaz genelgesini desteklemek şöyle dursun, onu hoşgörüyle karşılaması bile düşünülemez.

Yazı, namaz genelgesine karşı tavır koymak için yazılmıştır. Yazı içeriği ve yazıda kullanılan noktalama işaretleri, bunun böyle olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.”

Evet, okurlarımızın bir kısmının, “Atilla ağabey, daha basit yazsan da, iki defa okumak zorunda kalmasak” dediği yazılarda yapılan iğnelemeleri, 28 Şubat sürecinin hakimi şıppadanak anlamış, noktasından virgülüne kadar, her şeyi değerlendirmiş ve sonunda mahkumiyet kararını basmıştı..

Atilla ağabeyin yazılarındaki derin anlamdan bir örnek daha vereyim..

29 Şubat 2016 tarihli yazısı, “İlham perim, Karahasanoğlu…” başlığını taşıyor..

Yazının girişinde şu cümleler yer alıyor:

“Bir zamanlar hürriyetler kısıtlı olduğundan komünistlik de yapılamazdı, şeriatçılık da… Kulaktan dolma komünistliğe göre, varsılların servetlerinde yoksullar hak iddia ederlermiş. Ayrıca, nikah yokmuş, Allah ve Peygamberler, cennet ve cehennemler de halkı afyonlayıp söğüşleme maksadıyla hegemonlar tarafından uydurulma hikayelermiş (haşa), vs,vs…

Fransa’da böyle düşünenlerin büyük bir kısmı parlamentonun sol tarafında oturduklarından, okumuş yazmış asilzadelere solcu denilip çıkılmış…

Gariban halk temsilcileri de sağ tarafta çöplenirlermiş…”

Bir sağcı yazar, nasıl olur da, böyle cümleler kurar diye, siz şaşıp dururken..

Atilla ağabey, tam gaz hedefe gitmeyi sürdürür:

“Osmanlı ceddimiz silme namazlı niyazlıydı. Düşman işgaline uğrayınca bütün millet Allah’ına sığınarak elbirlik düşmana karşı koydu.

Cumhuriyet’li Yeni Devlet kuruldu. Düğen kullanıp tırpan sallamaktan öte bilgi ve sermaye birikimi kısıtlı halk, Cumhuriyet Meclisinde azınlıkta kalınca, baktı ki umur görmüş çoğunluk Frenkçeye aşinalığından ötürü kendisini solcu tanıtıyor, bunlar da sağcılığı benimsemiş…

O gün bugündür, doğru yanlış bakılmaksızın, milletin muhafazakar takımı sağcı, liberalizme kayan tabakası da solcu olarak anılır olmuş. Yanlış amma, öyle olmuş işte, ne yaparsın?..”

Dedim ya, yazıyı bir defa okumakla yetiniyorsanız, Atilla ağabeyi dinlemiyorsunuz, demektir..

Onun için bir yazısından daha alıntı yapayım..

“Lostra…” başlıklı yazısını, vefatından 1.5 ay kadar önce kaleme almış.

“Boğaz kıyılarında Beylerbeyi Sarayı’ndan, Beykoz’a kadar deniz tarafı yalıcılar aşireti tarafından halka kapatılmıştır. Zamanında Osmanlı paşaları idarede dizgini elden kaçırıp da halkın karnını doyurabilmek için dışarıya el açınca, her seferinde bir yalı parasını da kendilerine ayırmış ve boğaz kıyılarını kendi aşiretlerine tapulamış..

Atatürk, zuhur ederek binayı yeniden restorasyona almasına rağmen, Müslüman Osmanlı bürokratlarının Cumhuriyet’te intikal eden çocuklarını, başlarını dik tutturmaya çalışmışsa da, başarılı olmuş sayılamaz…

İşte bu dönemde zafer sonrası hâsıl olan kontrolsüz coşku ortamında şapkasını çıkartıp aşağılara doğru fırlatan serkeştiler, zafer serhoşluğuyla tepelerden aşağılara doğru savrulan şapkalarının düştüğü yere kadar uzayan araziyi kendi isimleriyle adlandırıp tapulamışlar.

Mesela Kadıköy yakasındaki tepelerden sahillere uzayan Süreyya Paşa bölgesi, bu yağmalardan bir örnek.”

Atilla ağabeye Allah’tan gani gani rahmet dileğimle.. Mekanı cennet olsun.. Sizlerden de bir Fatiha dileğimle..

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Diyarbakır

Ibb başkanı yurtdışından aldıkları döviz kredileri yatırım amacıyla aldı ne yaptı içişleri bakanlığı bunu araştırsın bir sörö makam arabası ve ibb bir sörö kiralık araç yazık israf yılda 20 bin ev yapaçaktı hani herşey çok gözel olaçaktı chp demek yalan demek .

Selim

Neyin degismesini umuyordunuzda hayal kirikligina ugradiniz.siz kendinize müneccim arayin.birde acaba bende yanlis bir bakismi var diye düsünmeye calisin.bu köseyi de marko pasa kösesine cevirmeyin.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23