Boşver “yorgun kurşun”u, İP’teki yumruklu rant kavgasını anlat!

İstanbul’da, vızır vızır işleyen bir karayolunun kenarındaki İyi Parti’nin İl Başkanlığı’nın camına isabet eden bir kör kurşun üzerinden ne kıyametler kopartıldı.

Oysa benzer yorgun kurşunlarla, bu ülkede nice nice insanlar öldü..

Kaza kurşunları ile, ne canlar toprak oldu..

Parkta oynayan çocuklar öldü..

Evinin terasında oturan insanlar öldü..

Ama benzer bir yorgun kurşun, İyi Parti’nin camını delerse..

“Tehdit ediliyoruz. Seçime gölge düşüyor.. Biz korkmayız..” naraları..

Ve daha neler neler..

Altı üstü, cama gelen, yorgun bir kurşun..

O yorgun kurşun üzerinden koparılan kıyameti ise, ne siz sorun, ne ben anlatayım..

Soruyorlar:

“Hırsızlık olayının güvenlik kamera kayıtları nerede?” imiş..

İyi de, camınıza değen kurşunun iktidar yanlıları tarafından atıldığına dair kamera kayıtları nerede ki, siz aksini söylüyor, insanlara iftira atıyorsunuz? 

Sabredin birkaç gün.

Hırsızlık fiilini gösteren kamera kayıtları da çıkar herhalde..

Yok, rahat durmuyorlar:

“İnşaat bekçisi 7-8 el ateş ettikten sonra neden yetkilileri bilgilendirmedi?”

Soruya soru ile cevap verelim:

“İyi Parti il başkanlığı, cama kurşun değince, niye yetkilileri bilgilendirmedi de, bir gün sonra ‘Aaaa. Camımıza kurşun değmiş’ diye, ortalığı birbirine kattı.”

Yine soruyorlar:

“Neden olaydan 14 saat sonra harekete geçildi.”

Biz de bu dunkoflara soralım:

“Camınıza kurşun değdikten, niçin 14 saat sonra polise bilgi verdiniz?”

Bu “kurşun soru”ları, Türk kanunlarına göre kurulmamış şirketin sahipliğindeki Sözcü gazetesi birinci sayfasından soruyor.

Oysa kendi kendilerine sorsalar, “Yabancı bir şirketin biz nasıl elemanı olabiliyoruz. Biz elin gavurunun ülkesindeki şirketten niye maaş alıyoruz. Biz niye bir Türk şirketinin çıkarttığı gazetede çalışmıyoruz?”

Kendilerine bunu soramıyorlar..

Ama iktidarı suçlamak için, ortaya attıkları bir soruları daha var:

“7-8 el ateşlenen silahın sesini kimse duymadı mı?”

Duymamış, var mı itirazınız?

Kimse duymamış, hatta sizin, iktidara yürüdüğünü iddia ettiğiniz İyi Parti’nizin, Türkiye’nin en büyük ili İstanbul’daki il yönetiminiz bile duymamış..

Duymamış ki..

Ertesi günü karakola bilgi vermiş..

Camına kurşun değenler, duymadıktan sonra, kime neyi soracağız?

Herhalde partinizin bir bekçisi, bir güvenlik görevlisi, bir nöbetçi elemanı vardır, değil mi?

Yoksa, 16 milyon İstanbulluyu, Filistin askısına alıp, “Niye kurşun sesini duymadınız lan” diye hesap mı sormayı düşünüyorsunuz?

Patronu yurtdışında kaçak yaşayan, bunu içine sindiren Sözcü’nün editörlerini, yazarlarını..

Maaş aldıkları patronları, yabancı şirket olmasını içlerine sindiren Sözcü yazarlarını ve editörlerini bir kenara bırakıp..

Hatırlatalım..

Muhatap parti, yumuşaklık timsali, kaba söz hiç sarfetmeyen, kavgası-gürültüsü hiç olmayan bir parti olur.

“Kurşun değdi, değmedi” muhabbeti yapılmasını da, camlarına kurşun değmesini büyütmelerini de hoşgörürüz..

Ama bu arkadaşlar, kurşunu da, silahı da, kavgayı da, vurmayı da, kırmayı da çok iyi bilirler..

Bakmayın siz, PKK’lılara karşı kuzu olduklarına.

Bakmayın siz, HDP’lilere karşı, CHP’lilere karşı kuzucuk rolüne büründüklerine..

Anadolu insanını görürlerse..

Hemen saldırıya geçerler..

Şehidin kardeşini gördüklerinde, kendisine bir şey yapamasalar bile, bacısına en ağır küfürü ederler..

Dün bu partinin Ankara’da milletvekili adaylarının belirlenmesi için bir oylama yapılıyormuş..

Sandıklar konulmuş..

Delegeler oy kullanıyor, ve son karar genel başkanın iki dudağının arasında da olsa..

Göstermelik de olsa..

Bir oylama yapıyorlar..

Hani, kim kazanırsa kazansın..

İyi Parti barajı geçemezse..

Ki geçemez gibi görünüyor..

Önseçimi kazanan da kaybetmiş oluyor, kaybeden de kaybetmiş oluyor..

Ama onlar, o kadar şiddet meyilliler ki..

Dışarıya karşı, “Birlik beraberlik, kardeşlik. İstişare, demokrasi” naraları atarlarken..

Aslında içlerinde öyle bir canavarı dizginliyorlar ki..

Sandalyeler havada uçuşuyor..

Yumruklar ardı ardına geliyor..

Hani bu tür kavgalara, CHP’de alışığız..

Ama onlarda bile, gruplar bir daire içinde birilerini dövmeye çalışır..

Bunlar, 6-7 ayrı grup halinde kavgaya tutuşuyorlar..

Biri, “Ben milletvekili adayı olacağım..” diyor. Diğeri “Yok, sen değil, ben milletvekili adayı olacağım” diyor..

Başlarında da..

Televizyon ekranlarından tanıdığımız büyük milliyetçi İyi Parti milletvekili Şenol Sunat!

Birilerini nasıl dövüyorlar, nasıl dövüyorlar..

Hani milletvekili adayları birbirlerine vursalar..

Kendilerinin istikbali sözkonusu diyeceğim..

Ama taraflar öyle profesyonel ki..

Kavgayı, gürültüyü, dövmeyi, yaralamayı, öyle profesyonel şekilde biliyorlar ki..

Önce, tepe isimleri karışıklıktan kurtararak salondan dışarı çıkartıyorlar. 

Üç-dört kişi ile etrafını çevirdikleri tepe ismi, bir yandan salonun dışına çıkartırken..

Diğer yandaşları da, rakip aday taraftarlarına vuruyor ha vuruyor..

Mümkün değil, bunun arkasında büyük rant yok ise, kimse kimseye öyle vurmaz..

Şimdi yurtdışı kaynaklı şirketin çıkarttığı Sözcü gazetesinin acar yazarlarına düşe görev şu:

Hemen sorular hazırlanmalı..

Birinci soru: İyi Parti aday adaylarını belirleme sırasında çıkan bu kavganın arkasında AK Parti’den kim var?

Kavga çıkartanların aslında İyi Partililer değil, AK Partililer olduğu ileri sürülüyor, polis bunu araştırdı mı?

İP’li milletvekili Şenol Sunat oylamanın tekrarını isterken, niçin YSK olağanüstü toplantı yapıp, “Şenol Sunat’a itiraz edilmesin” kararı alarak tarafların yatışmasını sağlamadı?

Temayül oylamasına katılacak delege sayısı sınırlı iken, niçin salona o kadar taraftar alındı?

Salonda kavgada kullanılan sandalyelerin ne işi vardı? AK Partililer mi o sandalyeleri içeri aldı?

Biliyorum, bu soruların tamamı saçma..

Ama emin olun, onların “yorgun kurşun” üzerinden sorduklarından daha saçma değil..