Bir hayal işte.. Daha iyi olmaz mıydı?
Direniyorum..
Atılan tüm iftiralara, tüm alçaklıklara rağmen..
İyiniyetimi koruyup.
Olaylara hüsnüniyetle yaklaşmak gerektiğini düşünüp..
Kendi kendime soruyorum:
“Ne olurdu yani?” diyorum..
CHP’liler, “Adana seçimlerini kazandık. Adana ilimizde depremde büyük bir kaybımız yok. Komşu ilimiz Gaziantep ile kardeş şehir olarak, tüm yardımları bu ile organize ediyoruz.. Merkezi yönetimden hangi talimat gelirse, harfiyyen uygulamak üzere hazırız. Ne eksik bildirilirse, elimizden geleni yapacağız” açıklamasında bulunsalar..
Ne olurdu yani?
Bilim adamları söylüyor, “1999 Gölcük depreminin üç katı” diyorlar..
Kılıçdaroğlu çıkıyor, “depremi büyük gibi göstermeye çalışıyorlar” diyor..
Peki sayın Kılıçdaroğlu.
Peki, senin dediğin gibi olsun..
Kahramanmaraş’a para aktarmak için, AK Parti depremi büyük gibi gösteriyor olsun..
Senin dediğin gibi olsun, aslında Merkez Bankası’nın arka kapısından sattığı dövizlerin harcandığı yer olarak göstermek için, depremi büyük gibi gösteriyor olsun..
İyi de 8 yıldır CHP’li belediye başkanının yönettiği Hatay’a ne diyorsunuz?
Hatay’daki yıkım küçük mü?
Söyleyin sayın Kılıçdaroğlu, Hatay’daki yıkım küçük mü ki, “depremi büyük gösteriyorlar” diyorsun.
Gönlüm isterdi ki..
HDP’liler “Diyarbakır’da biz örgütlüyüz. Bizim üzerimize ne görev düşüyorsa yapalım, hatta yakın illere yardımı da destekleyelim” desinler..
En yakın ilin yardımına koşsunlar..
Onları ziyarete gelen Adalet Bakanı’na bağırıp-çağırarak neyi ispatlamış oldular?
1991-1996 arasındaki binlerce faili meçhul cinayetlerin yaşandığı bölgenin insanları olarak, sizin ziyaretinize gelen o tarihin bakanlarına böyle mi davrandınız ki, sizin bir ihtiyacınız var mı diye gelen bakanlara, bu tavrı reva mı görüyorsunuz?
Çok mu şey istiyorum? İyi Partililer, “durumdan vazife” çıkartıp..
“MHP’liyiz diyerek, devlette çaktırmadan kadrolaştık.. Şurda şurda adamlarımız var.. Şu konuda uzman partililerimiz var.. AFAD ise AFAD, özel güvenlik ise özel güvenlik.. Nerede bize ihtiyaç varsa, biz göreve hazırız” deseler..
TMMOB’un başındakiler.. “Geçmişte hata etmiş olabiliriz. Suriye’deki PKK bölgelerini inşa etmek için bile ekipler hazırlayıp, yollara çıktığımız halde.. Şimdi kendi ülkemizde, kendi vatanımızda yaşanılanlara karşı, sessiz kalıp, Ankara’da oturduğumuz yerden ahkam kesemeyiz..” açıklaması yapsalar..
Ardından..
“Yıkılan binaların tümünün beton örneklerini almak, savcılıkların atlayabileceği bazı hususları da, konunun uzmanı teknik kişiler olarak gerekli yardımları yapmak üzere ekiplerimizi kurduk. Video çekimleri ile, hangi binadan hangi örnek alınıyor, tespitlerini yaparak, devletimizin yanında, milletimizin yanında, kolay yoldan zengin olma heveslisi bir avuç hokkabazın hesap vermesi için, şimdiden delilleri topluyoruz” deseler..
Gezi isyanında, “24 saat avukat hizmeti” diyerek, polislere karşı taş atarak, sapanla bilye atarak direniş gösterdiğini açık açık sosyal medyadan itiraf eden, sokaklar önünde barikatlar kurarak yolların geçişini engelleyenlere destek vermelerini hatırlayıp..
“Savunma mesleği görevinin başında.. İşte şimdi, biz görevimizi hakkı ile yerine getirmek istiyoruz. Nöbetçi avukatları belirledik.. 24 saat hizmet veriyoruz. Hangi bina için tespit talebinde bulunulursa. Hemen oraya koşup, vatandaşımızın haklarını korumak ve kayıt altına almak için, hukuki tespitlerin hepsini yaptıracağız.. Konunun uzmanı hukukçularımızın öncülüğünde, daha önceki depremlerde sorumluluktan kaçanların hangi alanlarda ‘Şu tespit yapılmamıştır, suçum ispatlanmamıştır. Beraatimi isterim’ demiş ise, o alanların hepsinde delillerin toplanmasını sağlamak ve bir avuç nitelikli dolandırıcıya, bu ülkeyi yem etmemek için, üzerimize düşenleri yapmaya söz veriyoruz” diyerek, depremzedelerin ellerinden tutsalar..
Türk Tabipleri Birliği yetkilileri..
Türk askerinin Türk-Kürt ve hiçbir etnik yapı gözetmeksizin, depremzedelerin elinden nasıl tuttuğunu görüp, “Genel başkanımızın ‘TSK kimyasal silah kullanıyor’ iftirası ile üzdüğümüz insanlarımızın gönlünü yeniden kazanmak üzere, depremden etkilenen 10 ilimizde, gönüllü olarak 10 bin doktorumuzu organize ettik. Sağlık Bakanlığı’nın emrine listemizi sunduk..” deseler..
“Gezi isyanında, sokaklarda revirler açılmasını sağladık. ‘İnsanların acil yardım hakları var’ diyerek, aslında gençlerin meydanlardan ayrılmamasını sağlamak için, sokaklarda yaralarına müdahale edilmesini, hastanelere götürülmemelerini sağladık. Şimdi depremzedelerden, gezi isyancılarına verdiğimiz hizmeti, hiç esirger miyiz.. Alanlardayız. Milletimizin emrindeyiz” deseler..
Ne kadar iyi olurdu!
“Şehir hastaneleri, müteahhitlere para kazandırmak için yapılmış projelerdir” diyerek karalayan medya mensupları, 10 ilimizi etkileyen depremde, o şehir hastanelerine nasıl ihtiyaç duyduğumuzu görüp, “Özür dileriz.. Eğer bu projelerden dolayı, bir müteahhit, milletin bir kuruş fazla parasını aldı ise, ondan bunun hesabını her zaman sorabiliriz.. Ama bugün, depremde yaralanmış insanlarımızın götürülebilindiği şehir hastaneleri var ise, Allah yaptıranlardan razı olsun.. Ayaklarına taş değdirtmesin” deseler, kötü mü olurdu?
Kentsel dönüşüm için her atılan adımda, “Rant için mahalleler yıkılıyor” diyerek algı oluşturan sosyalist geçinen kapitalistler.. Garibanların başına, evleri yıkılması için, onları tahrik edip, dayanıksız evlerini korumaya, adeta mezarlarını yıktırmamaya çağıran soldan çarklı gazeteciler..
“Yalan söyledik.. Müteahhitlere para kazandırmak için evler yıktırılıyor dedik.. İnsanlarımızın depremde yıkılacak evlerde kalmalarına biz zemin hazırladık.. Halkımızdan özür dileriz” diye söze başlayıp..
“Bize güvenip, evlerini yıktırmamak için direnen insanları aldattığımız için pişmanız.. Bugünden sonra, depremde yıkılacak evlerin boşaltılması ve dayanıklı evlerin yapılması için.. Kendimize göre rant kokusu aldığımız yerde, kendimize yakın müteahhitleri ordaki kentsel dönüşüm ihalelerine götürüp, ordaki rantı önleteceğiz.. Bize yakın müteahhitleri götüremiyorsak, ‘rant için evler yıkılıyor’ yalanlarımızı tekrarlamayacağız” sözü verseler..
Depremzedelerin elinden tutmak için, siyasi iktidar üniversitelerde online eğitime geçip, yurtları mağdur ailelere tahsis ettiği an..
Yerinden hop kalkıp, hop oturup..
Düne kadar, “Üniversite mi? Dünya genelinde; üniversitelerimiz kaçıncı sırada.. Hem ne üniversitesi kardeşim. İki baraka, bir kapı.. Al sana üniversite. Böyle üniversite mi olur?” diyenler..
“Üniversiteleri sakın ha sakın. Online eğitime bırakmayın” diye itiraz etmeseler, kendilerini rezil etmeseler, daha iyi olmaz mıydı?
Böylece..
Daha güzel bir Türkiye’de..
Daha güvenli bir Türkiye’de..
Daha huzurlu bir Türkiye’de yaşamış olmaz mıydık?