Şehitlik ruhu, terör ve pozitivist eğitim
İnternete düşen bir resim var ki beni çok sevindirdi. Afrin’e giderken Mehmetçik mola vermiş, tankın gölgesinde cemaatle namaz kılıyor.
Çanakkale Seddülbahir cephesinde Mehmetçiğin bayram namazını sis altında cemaatle kılması gibi.
Ordu içindeki Amerika uşağı Fetöcüleri, materyalist Batıcıları büyük ölçüde temizlendi ve fabrika ayarlarına dönüldü. Asker ocağı, Peygamber (sav) Ocağı oldu. Mehmetçik, “Ölürsem şehidim, kalırsam gazi” parolasını söylemeye başladı.
PYD-PKK’nın arkasında Amerika var, silahlar ABD’den, eğitimi onlar veriyor.
Her şey İsrail’in güvenliği ve doğalgaz-petrolün sömürülmesi için.
İslam coğrafyasında İsrail’in güvenliğini tehdit edecek güçlü bir İslam devleti bulunmamalı.
İslam coğrafyasındaki doğalgaz, petrolün sömürülmesine karşı çıkacak güçlü bir devlet olmamalı.
Bunun için “böl ve yönet” metodunu kullanıyor İslam düşmanları, yıllardır Müslümanları birbiri ile savaştırıyorlar.
1980’li yıllarda 8 yıl süren İran-Irak savaşı böyle bir şeydi.
Suriye’de 7 yıldır süren savaş bir başka örnek.
Yemen’de devam eden Şii- Sünni savaşı aynı oyunun bir başka versiyonu.
Şii ve Sünni savaşını bütün İslam âlemine yaymak, Türkiye ve İran’ı savaştırmak istiyorlar. Suudi Arabistan ve İran’ı kapıştırmak planları var.
Emperyalistleri ve İsrail’i anlamak mümkün, sömürü düzenini sürdürmek istiyorlar.
Peki, Müslümanlara ne oluyor?
Aynı Allah’a, aynı Peygambere (sav), aynı dine, aynı Kur’an’a inanan; aynı kıbleye dönen, ölünce aynı cennete gitmek isteyen insanlar; neden kardeşleri ile savaşıyorlar.
Kur’an, müminler kardeştir, buyuruyor.
Sevgili Peygamberimiz (sav) “Mümin, mümin kardeşi için bir binanın birbirini destekleyen taşı gibidir, birbirine kuvvet verir” sözünü neden unutuyorlar?
Kur’an; “Kim bir mümini kasıtlı olarak öldürürse cezası ebedi cehennemde kalmaktır, Allah ona lanet etmiştir ve büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa,93) âyetini okuyanlar nasıl birbirlerini öldürebiliyorlar?
PKK-PYD, Marksist ve Leninist bir örgüt. İslam’a ve Müslümanların kutsallarına inanmayan insanlar kurmuş, yaşatıyor.
Peki, bunca Marksist nerede yetişiyor?
Sorunun cevabını Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı müfredatlarda ve ders kitaplarında, onları anlatan öğretmenlerde aramak lazım. Yıllarca okullarda materyalist, pozitivist ve yer yer ırkçılığı esas alan eğitim verildi.
Daha dün Talim Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş, müfredat ve ders kitaplarına pozitivist anlayışın hâkim olduğunu ifade etmiş, eğitim felsefemiz yok, demiş.
Eğitim sistemi Kur’an merkezli olmalı; inançlı ve hünerli insan yetiştirmeli ki PKK, PYD veya bir başka Marksist örgüte katılacak insan kalmasın.
Afrin’e giderken namaz kılan orduyu, millet kendi geleneksel inançları ile yetiştiriyor.
Afrin’de şehit düşen Astsubay Musa Özalkan’ın annesi, 2008 yılında oğlunun mezuniyet törenine katılmak için gitmiş, başı örtülü olduğu için nizamiyeden çevrilmiş.
Şehit Astsubay Musa Özalkan şöyle vasiyette bulunuyor:
“Şehit olursam devletimin bana vereceği parayla Türkmen balaları için Telafer’de anaokulu-kreş ve kültür merkezi yapılsın.”
Materyalist, pozitivist, maddeci dünya görüşünde sevap için okul-kreş ve kültür merkezi yaptırma anlayışı var mı?
Mehmetçik vakıf gönüllü. Ötelere giderken bile iyilik yapıp sevap kazanmayı düşünüyor.
Vatanını seven, devletin bekası için savaşan ve canını veren Şehit Musa Özalkan’a bak!..
Bir de Marksist-Leninist geçinip emperyalist Amerika’nın subaylarından eğitim alıp tankların gölgesinde cemaatle namaz kılan İslam ordusuna saldıran PKK-PYD’li adamlara bak!..
Bu paradoksu görmek; bir an önce ders kitaplarını ve müfredatları Musa Özalkanlar yetiştirecek şekilde hazırlamak lazım.
Gençlerimizi imanlı, inançlı ve hünerli yetiştirelim ki Bestami Yazgan gibi haykırabilsinler:
“Aziz millet şimdi gayret bekliyor,
Elleri semada ümmet bekliyor,
Kucağını açmış millet bekliyor.
İlahi, yeşersin iman filizi,
Ölürsem şehidim kalırsam gazi!”