Engelli sporcular kibiri değil, başarıyı seçti!
Engellilerle ilgili her hafta, takvim yaprakları pazar gününü gösterdiğinde ‘bugünü engelliler ve spora ayıracağız’ diye temennimiz vardı. Bugünleri bizlere kavuşturan ve engelli-engelsiz ‘sağduyu’ insanlarla buluşturan Allah (cc) ne kadar şükrediyoruz…
Bu tür düşüncelerimizi her defasında niçin dillendirme gereği duyuyoruz? Kendimizi size daha iyi tanıtabilmek için. Tanıma konusunda edindiğimiz hayat felsefesinde şu var; ‘Biz size kendimizi açık-net bir şekilde ifade ettiğimizde, kanaatimiz o ki sizi de yakinen tanımış oluruz…’
Böyle bir yöntemi benimsememizdeki temel gaye, bizler kadar belki de sizler de günlük hayatta, zaman zaman ‘…Sen kimsin? Sen kendini ne sanıyorsun?’ gibi benlik yüklü kelimelerle karşılaşıyorsunuzdur. Bunu yaşamamak için, önce kendimizi karşı tarafa tanıtmamız-açıklamamız gerekiyor. İnşallah, bu satırlarla sizlerle özlemini çektiğimiz dostluğu kurma yoluna gideriz…
Kişi ölçü dahlinde eleştirildiğinde memnun olmalı. Niçin? Yapıcı eleştirinin kişiyi nefsi kötülük ve içinde bulunduğu yanlışlardan soyutlama erdemliğine ulaştıracağı için. Kişinin hatası-eksiğini görmesi, amaçladığı hedefe ulaşmasını kolaylaştıracağını bilmesinin önemi oldukça büyük…
Engellilerin spor konusunda çıtayı her geçen gün yükseltmesi uluslararası spor arenasında Türkiye’nin gurur kaynağı olmasını sağladı. Öyle ise Türkiye’nin gurur kaynağı olan engelli vatandaşlarımızı yazılarımız ile onura etmemiz boynumuzun borcu...
Federasyon ve sporun farklı kurumlarında bir türlü yer edinen kişilerinde takındığı tavrın yanlışına değinmekte yarar var. Nedeni ise, her ne kadar bulunduğu federasyon başkanlık, yönetim ve alt kurullar fahri bir görev olsa da, bulunduğu kimliği ‘Ben istedim, oldu bitti..’ gibi kişisel egoları uğruna kullanmaları düşündürücü…
A Milli Futbol takımız Fransa’da gerek sportif gerekse spor dışı uygulamalar-söylemlerle rezilliğe imza attılar. Tarih nasıl sorgular bilemem ama, ‘bencillikten’ kaynaklanan kötü imajı o sayfalarda yer alacaktır. Futbolun dışındaki diğer Spor Federasyonlarında da durum farksız olmasa gerek!...
2016 Rio Olimpiyat ve Paralimpik oyunlarla ilgili geri sayım devam ediyor. Bedensel, Zihinsel (Özel Sporcular), Görme ve İşitme Engelliler Federasyonu, diğer Spor Federasyonları geride bırakacak düzeyde-sayıda sporcusu ile Brezilya’da ülkemizi temsil edecek, Türkiye’nin gururu olacaklar...
Bu tablodan alınması gereken dersler çıkarılmadıkça, sporda başarıyı daha çok rüzgârsız havada yelken açma, ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili fakat yüzmede başarılı değiliz gibi, sıra dışı örnekleri çoğaltmaya-vermeye devam ederiz…
Kolunu, bacağını, gözünü gibi her hangi bir organı eksik veya sonradan kaybetmiş bireylerin spora iyileştirme (rehabilitasyon) amaçlı egzersiz-spor ile başlamaları ve performans artması ile bugün Paralimpik Oyunlarında yarışmaları büyük gurur. Bu gururu sıra geldi madalya ile taçlandırmaya!...
Engelli ile engeli bulunmayan sporcular arasında açık ara bir fark göze çarpıyor. Başarıysa başarı, derece ise derece! Burada şu soru aklımıza geliyor; ‘Engelli olan kim?’ Öyle ya, 2016 Olimpiyatlarına katılan sporcu sayısı ile katılımcı sayısı oranladığında, Paralimpik Oyunlara katılan engelli sporcu sayısı, diğer oyunlara katılan engelsiz sporcuları ikiye-üçe katlıyor…
Engelli bireylerimizin Milli Takımlar düzeyindeki başarısı kısa sürede, art arda geliyor. Bu başarıların en önemli sırrı-özü-özeti, bugün spor gündemini en çok meşgul eden kibire kapılmamaları yatmakta. Bizler de, yazımızı en güzel özetleyecek ve taçlandıracak olan Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’nin özlü sözü ile tamamlayalım arzu ederseniz; ‘Kibir bele bağlanmış taş gibidir. Onunla ne yüzülür, ne de uçulur…’