Bugün Bayram… Bugün Mescid-i Aksa günü…
Vakit, gaflet uykusundan uyanma vakti olduğu için, spor yazan bir kişi olarak, bugün spor yazmaya gönlümüz rıza göstermedi. Recep, Şaban, Ramazan derken, Allah (c.c) bizleri Ramazan Bayramına kavuşturdu, elhamdülillah. Her bayram olduğu gibi, yine İslam coğrafyasında, vicdanları yaralayan gözyaşı ve kan akmaya devam ediyor. İşgalci İsrail’in kutsal mekânımız, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya özgürlüğü kelepçelenen Müslümanlara, yürek dağlayan saldırısı karşısında içimiz yaralanıyor. Hüzün çöküyor bayramlarımıza. Sormadan edemiyor ‘Bu kaçıncı zulüm, bu kaçıncı ağıt?’ Dün; Bosna, Mısır, Irak gibi İslam coğrafyası, bugün ise Doğu Türkistan, Filistin! Bu tablo karşısında insanın bayramı bayram gibi yaşaması mümkün değil! “Resûlullah”ı (sav) buyuruyor; “İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir.” Bugün yapmamız gerekenlerden acizliğine düşüyoruz, asgarî gereğini yapıyoruz ki, Siyonistlerin kutsal mekânlarımıza saldırı dur durak bitmiyor…
Kabullendik, zalimin zulmü karşısında sözden öteye gidemeyişimizi! Sessizliğin teslimiyet anlamına geldiği bir dönemde, gerçekleri haykırmanın artık bir yere kadar olduğunu itiraf ediyoruz, kabulleniyoruz. Bakın bundan tam yedi yıl önce (2014-Temmuz) yine bir İsrail’in kutsal topraklara saldırısını ‘Bu satırları yazdığımız anda kim bilir Gazze’ye kaç bomba daha düştü, kaç günahsız insan şehit oldu’ şeklide yorumlamış ve ardından sormuşuz; “Filistin’de devam eden vahşet o kadar yüksek boyutlara ulaştı ki, o bölgedeki insanlığın ne direnecek gücü ne de mecali kaldı… Bunları söylerken Rahmetli Bosna Başbakanı Aliya İzzetbegoviç’in, Sırp zulmü yaşanırken söylediği sözleri yankılandı beynimde; düşmanlarımız burada, dostlarımız nerede!... Filistin’de bunlar yaşanırken, yaşananların bir ‘oyun’ değil, ‘katliam’ olduğunu ne zaman anlayacağız. Yoksa yaşananlar karşısında sesimizi çıkarmayıp, vahşetin seyircileri kimliğiyle mi, tarihteki yerimizi mi alacağız?”
Siyonistlerin İslamiyet’in sembolü olan, Müslümanların kutsal toprakları Mescid-i Aksa’ya saldırısı, İsrail’in bir terör devleti olduğunun ne ilk ne de son örneği ve tescilidir. Mecid-i Aksa’da yaşananlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “Kim birinin kalbini kırıp onu ağlatırsa, o kişinin bedduasından sakınsın. Çünkü gözyaşları yere düşmeden ne dilerse o olur” buyurduğu, Hz. Mevlana’nın “Bu dünya bir dağa benzer. İşlerimiz, yaptıklarımız da seslenmek gibidir. Seslerimiz güzel de olsa çirkin de olsa dağa çarpar, döner yine bize gelir” sözü, Siyonistlerin yanacakları cehennem ateşlerine nasıl yakıt taşıdıklarının da birer yansıması. Kutsal mekânlarımıza saldırı ve daha fazla Müslüman kanı akmaması için, bizlerin de bu zulme seyirci kalmak gibi acziyete düşmememiz gerekiyor. İşte bunu yapacak feraseti/cesareti göstermemiz gerekiyor. Zaman safımızı belli etme, gönül rotamızı belirleyip harekete geçme vakti. İnsanlık suçunu sıradanmış gibi görmeye, iman zayıflığına bağlı olarak vicdanlarımız nasırlaşmaya başlıyor. Sonrasında, her şeyden önce insanlığın öldüğü tablo karşısında, gören göz görmez, duyan kulak duymaz oluyor. Rabbim bizleri ve ümmeti, bir an önce gaflet uykusundan uyanmayı nasip ve müyesser eylesin. Bu vesileyle, bayramlarımız bayram olsun inşallah…
VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
Gazetemiz Müessese Müdürü, Akit TV Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Karahasanoğlu ağabeyimizin eşi Ayşe Karahasanoğlu Hanımefendilerin Rahmet-i Rahman’a kavuştuğu haberini teessürle öğrendik. Merhumeye Allah’tan rahmet, Karahasanoğlu ailesi ve sevenlerine sabr-ı cemil ve hayırlı ömürler dileriz…