• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ramazan Topdemir
Ramazan Topdemir
TÜM YAZILARI

Devlet yetkililerine ve Ahmet Hakan'a; Şeyh Said ile Seyit Rıza hakkında notlar

19 Kasım 2025
A


Ramazan Topdemir İletişim:

Devlet yetkililerine ve  Ahmet Hakan'a; Şeyh Said ile Seyit Rıza hakkında notlar
RAMAZAN TOPDEMİR

Ahmet Hakan'a, dünkü yazısına istinaden konu ile ilgili tarihsel bazı kısa notları paylaşmayı düşündüm:
Bölgemiz ile ilgili sahada ve teoride yaptığım çalışmaları yayına dönüştürdüm. Kitaplarım arasında; Atatürk ve Kürtler, Atatürk'ten Bahçeli'ye Güneydoğu Politikası ve Menderes'ten Erdoğan'a Güneydoğu politikası adıyla   yayınlarım bulunmaktadır.. Ayrıca Dersim ile ilgili yayınlarım da vardır. Yani yazdıklarım bir araştırmanın bir emeğin ürünüdür. Ancak Terörsüz Türkiye sürecinin yol haritasını belirleyen yetkililer; "Bölge akademisyenlerinden, bölge aydınlarından bir bilgi bir destek almamaları üzücü bir durumdur. Devlet yetkilileri, süreçlere kafa yoranları göz ardı etmeleri doğru değildir. Zira Devlet yetkililerinin  bu hassas konularda çok titiz olmaları gerekmektedir. Çünkü  çözüm süreçleri hükümetlerin yıkılmasına da neden olmuştur. Dönemin Maliye Bakanı Celal Bayar'ın 10 Aralık 1936'da hazırlayıp Cumhurbaşkanı Atatürk'e sunduğu Şark Raporundaki şu ifadeler günümüze de ışık tutmaktadır:


“…Bugün Kürt vatandaşlar hakkında ne gibi bir sistem takip edileceği idare memurlarınca açık olarak bilinmiyor. Bunu bir sisteme bağlayarak, kendilerine açık talimat verilmesini çok yerinde ve faydalı bir tedbir olarak telakki etmekteyim."

    Şeyh Said İsyanı ve Af
    Şeyh Said isyanı patlak verince, dönemin hükümetinde sıkıntılar oluşur. Atatürk, isyanın bastırılmasında yeterli olamayan Başbakan Fethi Okyar'ı görevden alarak yerine İsmet İnönü'yü göreve getiriyor. (İsyanın Musul meselesinin olduğu bir döneme denk getirilmesi de tesadüf değildi.)
        İsyanın eylem planını hazırlayanlar; II. Abdülhamit'in, kurduğu Hamidiye Alaylarının küskün subaylarından oluşmaktaydı. Bu subaylar arasında: Şeyh Said'in kayınbiraderi Albay Cibranlı Halid, Nuri Paşa ve diğer subaylar yer almaktaydı.
       Zaza olan Şeyh Said, Doğudaki 752 aşiretten sadece 52 aşiretin desteğini alabilmişti. İsyanın niteliği etnik kökene dayalı değildir.


Ayrıca Bitlisli olan Bediüzzaman Said Nursi'ye, "İsyana katıl" davetini bizzat Şeyh Said yapıyor. Said Nursi gelen teklifi reddederek şu cevabı gönderiyor: “Yaptığınız mücadele kardeşi kardeşe öldürmektir ve neticesizdir. Çünkü Türk- Kürt kardeştir ve birdir. Türk milleti bin senedir İslamiyet'e bayraktarlık yapmış, dini uğrunda milyonlarca şehit vermiştir. İslam'ı savunan Türk milletine kılıç çekilmez ve ben de çekmem" demiş ve isyana tepki göstermiştir. İsyan bastırıldıktan sonraki yıllarda yani 1928'de Af çıkartılır. Ancak bu affın kendine özgü, kendi tarihine münhasır şartları da bulunmaktaydı.

Seyit Rıza ve Dersim isyanı


Dersim bölgesi Osmanlı'dan Cumhuriyete olan süreçte sürekli vukuatlar ile gündeme gelmiştir. Bölge, merkezi hükümetin kurumları yerine aşiret reisleri ve şeyhler tarafından yönetilmekteydi. Toprak sahipleri güçlerinin sarsılmasını istemiyorlar ve devletin yasalarına karşı geliyorlardı. Devlet, Dersimin güvenliğini sağlamak ve bayındırlık çalışmaları için demiryolları yapmış, Elazığ'da "Ticaret Borsası ve Sanayi Odası kurmuştu.(1923-1938). Ayrıca Atatürk, 7 Kasım 1937'de Tunceli'de Singeç Köprüsünün açılışını yapmıştı.
     
       1937 Dersim isyanında Seyit Rıza ile dönemin Umumi Müfettişi Abdullah Alpdoğan, isyanın önlenmesi için görüşmeler yapmış fakat olumlu bir sonuç alınmamıştı.
       Buna rağmen, devlet, kan dökülmemesi için büyük titizlik göstermiş ancak isyancılar, devlete karşı sert karşılıkta bulunmuştu. Bunun üzerine, devlet mekanizması kendisini koruma refleksi ile hareket etmek zorunda kalmıştır. İsyandan sonra yakalanan, Seyid Rıza, 21-22 Eylül 1937’de isyanla ilgili ifadesi şöyle olmuştur: Seyid Rıza: Ankara ile ilgili bir sorununun olmadığını, sorunun yerel yöneticilerden kaynaklandığını belirterek: “Beni Ankara’ya Atatürk’ün yanına gönderin, beni Atatürk'e teslim edin." diyerek Ankara ile müzakere edeceği mesaj vermiştir. (Öcalan da yakalandığında benzer mesajlar vermişti.)


Sonuç: Şeyh Said isyanından sonra çıkarılan affın sosyolojik yapısı ile bugünkü Terörsüz Türkiye kapsamında yapılacak olan uygulamalar arasında uzaktan yakından bir ilginin olmadığını vurgulamak gerekir. Şeyh Said isyanı etnik kökene yönelik bir isyan değildir. Ayrıca Terörsüz Türkiye süreci yalnız hukuk ile değil sosyal, kültürel ve tarihsel yönleri ile de ele alınmalıdır.


Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

nazım erol

dönemin devlet politikalarını doğru mu buluyorsunuz
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23