50 yıllık terörü bitirenlerin eli öpülür!
50 yıllık terörü bitirenlerin eli öpülür!
NUSRET REŞBER
1980’lerde doğup büyüdüğüm Adıyaman’da, 5-6 yaşlarımdayken “Said’i Kor-Kör Said” lakaplı firari bir eşkıya vardı.
Said’i Kor, firari olduğundan genelde gündüzleri saklanır, geceleri ortaya çıkardı. İnsanlar silahlı olan bu adamdan korkuyordu; gözüne kestirdiğini haraca bağlıyor para koparıyordu.
Aileler bir taraftan endişeli bir taraftan da bilinçli ya da bilinçsiz onu kullanarak çocuklarını korkutuyorlardı.
Derken bu dönemde “Apocular çıkmış…” konuşmaları yayılmaya başladı.
Kürtlerin haklarını savunma ve koruma (!) adına çıktıklarını duyduğumuz PKK, her kirli eylemin arkasında duran, her taşın altından çıkan bir örgüt olarak adını duyurdu.
O gün bugündür içlerinde çoğu Kürt halkı olmak üzere 40 binlerle ifade edilecek cinayetlere imza atan bu yapı ülkemizin başına bela edildi.
Peygamberimizin ifadesiyle “İnsanlar öyle günler görecek ki katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek...”(Müslim) dediği günlerden geçtik.
‘’Apocu’’ olarak tanınan, Marksist-Leninist düşüncedeki solcu ve Kürt öğrencilerin temelini attığı PKK, 27 Kasım 1978’de Diyarbakır Lice’de Fis Köyü’nde peyda oldu.
Bugün çoğu gebermiş olan Cemil Bayık, Mehmet Hayri Durmuş, Mazlum Doğan, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan’ın da aralarında olduğu 21 kişi tarafından kurulan bu batı ve Siyonist destekli terörist Marksist akım, nice başbakanlar, cumhurbaşkanları gördü.
Turgut Özal zamanında da, Süleyman Demirel ve Tansu Çiller zamanında da, defalarca ateşkesle duraksama yaşayan bu dış güdümlü terörist oluşum bir türlü bitirilemedi.
İlk saldırısını Siirt’in Eruh ilçesinde gerçekleştiren ve bir askerin şehit düştüğü, 9 asker ve 3 sivilin yaralandığı saldırıdan sonra giderek şirretini artıran PKK, gâh sivilleri gâh kamuya ait yerleri basarak varlığını sürdürdü.
Kimi zaman asker ve öğretmenleri, polisleri kaçırarak kimi zaman da pusu kurarak, mayın döşeyerek kirli emellerine ulaşmaya çalıştı.
Bazen de haklarını korumak (!) adına çıktığı Kürt vatandaşları, kendilerine boyun eğmedikleri, destek çıkmadıkları gerekçesiyle katletti; yerlerinden ve yurtlarından ederek onları göçe zorladı.
PKK vahşi varlığını sürdürürken nice Türkiye düşmanı ülkeler onlardan nemalandı, Türkiye’den de niceleri onların sırtından köşeyi dönme hesabı güttü.
Atatürkçülük üzerinden bugüne kadar hep nemalanalar olduğu gibi PKK’nın, Kürt Haklarını savunma ve kollama adına da niceleri işlerini yürüterek köşeyi dönme hesabı içine girdi, düşman oldukları/bildikleri devlet kurumlarında, özellikle mecliste bulunmakta da ne hikmetse bir beis görmediler.
Diğer taraftan sırtlarını dayadıkları PKK ve uzantıları nice insanı evlatsız, annesiz-babasız bırakmaya devam etti.
Ama kirli odakların yuvasına çomak sokmayı kafasına koyan, kirli hesapları bozan Recep Tayyip Erdoğan, bu yapıyı da bitirmek, puslu havadan nemalananların akarını kurutmak için geldiği günden beri bütün argümanları devreye soktu.
Uzatılan dalı her seferinde kırmalarına rağmen, kurşunla cevap vermelerine rağmen o, pes etmedi; zeytin dalı uzatmaya devam etti.
Bunu yaparken de şehit annelerinin-babalarının, yetim evlatlarının acısını yüreğinde yaşadı; her fırsatta onların yanında durdu.
Kimileri, “siyaset için yapıyor, başka hesapları var…” deseler de o, bunların hiç birine kulak asmadı, doğru bildiği yoldan ayrılmadı.
50 yıldır bitirilemeyen FETÖ’nün yuvasını yıktığı, dağıttığı gibi PKK’yı da iktidarı döneminde bitirmekten vazgeçmedi.
Dün farklı düşündükleri halde konuşarak, derdini/davasını anlatarak MHP’yi/Devlet Bahçeli’yi de diğer ittifak ortaklarını da yanına alarak, “Cumhur İttifakını” kurmayı ve bugünlere getirmeyi başardı.
Ve düne kadar, “Devlet Bahçeli’nin, MHP’nin Ak Parti’nin yanında ne işi var?” diyenler bugün duvara toslamış durumda. Demek ki MHP Ak Parti’ye, Ak Parti de MHP’ye yaramış. Yaramış ki bugün beraber, birçok kararda doğru zamanda, doğru adımı atabiliyorlar.
Doğru adımı, atılması gerekenler tarafından (Türk Milliyetçiliğiyle ön plana çıkmış MHP lideri tarafından) atarak bitmek bilmeyen 45-50 yıllık terörü, dün FETÖ’yü bitirdikleri gibi bitirebiliyorlar.
Başka bir lider değil, Devlet Bahçeli’nin el uzatmasıyla, DEM’e seslenmesiyle ancak bu iş bitirilebilirdi.
Birbirinden, Türk-Kürt ayrımı yaptırılarak ayrıştırılan, bugüne kadar ülke düşmanlarının (ABD ve İsrail’in) ekmeğine yağ çalmaktan başka bir işe yaramayan bu kavganın önüne ancak bu iki kanadın (Türk-Kürt), kardeş oldukları bir duruş gösterilerek çözüme gidilebilirdi.
Ve Sayın Devlet Bahçeli, tüm şehitlerin acısını yüreğinde hissederek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da desteğiyle bu işe son vermek istedi.
Ve karşı tarafın da olumlu yaklaşmasıyla nihayet bu terör uru sona ermek için kendini feshetme kararı aldı.
“Sonra ne olur”, onu göreceğiz ama şu an en doğru yerdeyiz elhamdülillah.
50 yıllık terörü bitirmede emeği geçenlerin ancak eli öpülür!
“İmandan sonra sadece bu başarı, ahirette kendilerine yeter!” denilse yeridir!
Zira biliyoruz ki: “…Bir cana kıyan bütün insanları öldürmüş gibi olur. …Bir can kurtaran da bütün insanların hayatını kurtarmış gibidir.” (Mâide 5/32)