Bir kelebeğin kanadında zulüm!
Göz göre göre bir çocuğun hayatı kararıyor.
Adı Nur.
Daha 6 buçuk yaşında.
Kelebek hastası…
Ama Gazzeli.
İşte mesele tam da burada başlıyor.
Eğer başka bir coğrafyada doğsaydı, belki de bugün oyun oynuyor, okul çantası hazırlıyor, gülümsüyordu.
Ama o Gazze’de doğdu.
Ve Gazze’de yaşamak, İsrail’in kuşatması altında yaşamak demek.
Ölümle, açlıkla, ilaçsızlıkla, çaresizlikle yaşamak demek.
Nur’un elleri…
Zaten hassas olan o minik cildi şimdi büsbütün parçalanıyor.
Ayak parmakları birbirine yapışmış durumda.
El parmakları ise tedavi edilmezse işlevini tamamen yitirecek.
Annesi, Vela el-Haccac, kızının cildini evde, bulabildiği basit merhemlerle sarmaya çalışıyor.
Hastaneye gidemiyorlar.
Çünkü o hastaneler ya bombalandı ya da ilaçsızlıktan mezarlığa döndü.
İsrail’in kasten hedef aldığı sağlık merkezleri, artık sadece ölüm haberlerinin verildiği binalar haline geldi.
Ve dünya yine sessiz.
BM bildirileri, insan hakları nutukları, kınama metinleri…
Hepsi birer boş kâğıt parçası Nur’un gözyaşlarının yanında.
İsrail’in insanlık dışı ablukası altında, ilaç bile bir silah gibi kullanılıyor.
Çocuklara acımayan bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Nur’un diş etleri kanıyor çünkü yiyebileceği un bile yok.
Un yok çünkü İsrail izin vermiyor.
Şimdi soruyorum: Bu bir savaş mı, yoksa sistematik bir yok etme planı mı?
İsrail’e “barbar” demek yetmiyor.
Bu, planlı, programlı bir vahşettir.
Bu bir soykırımdır.
Bu, 21. yüzyılın gözü dönmüş bir utancıdır.
Her roket sesi, bir çocuğun feryadını bastırıyor.
Her bombalanan hastane, bir annenin umutlarını yerle bir ediyor.
Ve Nur gibi çocuklar, sadece tedavi olma hakkını istiyor.
Yaşama hakkını.
Ey vicdan sahipleri, bu yazı size.
Nur’un sesini duyun.
Onun çığlığı, sadece Gazze’nin değil, insanlığın boğazına düğümlenmiş bir isyandır.
Kelebek gibi narin bir bedenin çırpınışıdır.
O kanatlar kopmasın.
O gözler kapanmasın.
O eller, yeniden oyun oynayabilsin.
Zulme karşı sesimizi yükseltmeden, hiçbirimiz insan kalamayacağız.
İsrail’in bu insanlık dışı politikalarına karşı susmak, ortak olmaktır.
Nur’un gözyaşında, bizim sessizliğimizin izi var.
Ve artık yeter.
Allah'a emanet olun ...